O Savcı'dan  Başbakan'a tam destek

O Savcı'dan Başbakan'a tam destek

Savcı Mehmet Demir, Danıştay'ın kuruluş yıl dönümünde konuşan TBB Başkanı Metin Feyzioğlu'na Başbakan Erdoğan'ın gösterdiği tepkinin doğru bir tepki olduğunu söyledi.

Edirne Cumhuriyet Savcısı Mehmet Demir, Müstakil Sanayici ve İşadamaları Derneği’nin (MÜSİAD) Tekirdağ Şubesi tarafından organize edilen 'Yeni Türkiye'de Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu – Anayasa Mahkemesi' konulu söyleşide konuştu.


Anayasa mahkemelerinin idarenin takdir yetkisine karışmaması gerektiği ifade eden Demir, "İşte o zaman adama 'buyur kardeşim sen yap' derler. 'Ya cübbeni çıkart da gel' demeleri bundan kaynaklanıyor. İdarenin takdir yetkisi farklı bir güçtür, Anayasa Mahkemesi'nin görevi gereği bu milletin hak ve adalet taleplerine karşılık vermesi ancak siyasi bir talep ve tercihte bulunmaması gerekiyor." dedi.

Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nu da eleştiren Demir, şunları söyledi: "HSYK bugünlerde ve toplumumuzun geldiği bu durumda yargının karargahı haline gelmiştir. Yargı gücü, devleti oluşturan üç güçten yasama, yürütme ve yargı gücünü bürokratik anlamda yetki kullanan en önemli karargah haline gelmiştir. Sorun o zamanda hem milletimizi hem de yargı mensuplarımızı kandıran paralel yapıcı arkadaşlardan çıktı. O zaman hükümetin içine başka kurumlardan sızdıkları gibi. Emniyet, istihbarat, Milli Eğitim, Sağlık Bakanlığı, bu kurumlarda da sızdıkları gibi hükümetin içine sızarak, hükümeti iğfal ederek bakanlık listesi adı altında bir liste oluşturdular. Yani HSYK adaylarını bakanlık listesi olarak belirlediler. Bakanlık listesi olarak belirledikleri arkadaşların tamamını maalesef imam arkadaşlar belirlemiş. Yargının imamları belirlemiş. Şu anda HSYK'da 21 kişinin 13'ü bu paralelci yapıdan oluşmaktadır, maalesef. Çünkü 17 ve 25 Aralık darbe teşebbüsüdür. 'Darbe teşebbüsüne kalkışan hakimler var' diye Başbakan dahil bir çok medya talepte bulunduğu, iddiada bulunduğu halde HSYK, 'bunlar kimmiş darbeye teşebbüs eden hakim savcı kimmiş bunu bir araştıralım' diyeceği yerde ki asıl görevi budur ne yaptı, bildiri yayınladı. Hükümetin çıkarttığı bir yasal düzenleme aleyhine bildiri yayınladı. Bir nevi darbeye teşebbüs eden zevata destek anlamına gelen bir bildiri yayınladı. Bu 13 arkadaşımız. Buradan da sayılarının en az 13 olduğu biliniyor. Yapılacak şey şu. Sayın başkan da konuşmasında çok güzel izah etti. HSYK'nın hesap vereceği başka bir kurum yok. HSYK o kadar layüseldi ki kendi soruşturmalarını dahi kendileri yapıyor. İmkansız bir şey. Böyle bir şey olabilir mi? Ama bu zamanında planlı ve projeyi yapılmıştır, onlar biliyordu bu şekilde ele geçireceklerini. Peki HSYK'yı ele geçirince ne yaptılar?

HSYK'yı ele geçirdikten sonra bu arkadaşlar bütün özel yetkili mahkemelerin başkan, üye ve başsavcılarını kendi adamları olarak tabir ettikleri kişilerden oluşturdular. İşte 17 ve 25 Aralık darbe teşebbüsüne kalkışabilmeleri ve buna cesaret edebilmelerinin temel nedeni budur. Aslında tüm yargıya hakim değiller. Ancak yargının en önemli stratejik yerlerini ele geçirdikleri için 17 ve 25 Aralık soruşturma adı altında bir hükümeti devirmeye yönelik bırakın bir kaç kişinin yolsuzluğunu, bütün hükümetin eylem ve işlevlerini, bunu basın kamuoyu çok yansıtamadı, 17-25 Aralık soruşturmalarının kapsamı darbe teşebbüsünden de öte darbe sonrası soruşturmasına benzenen bir soruşturmadır."

"DERDİN BELLİ, HÜKÜMETİ YIKMAYA ÇALIŞIYORSUN..."

"Hükümetin bütün ihaleleri, milletin bütün büyük iş adamları, bürokratların tamamı soruşturma altına alınmış." diyen Demir, şöyle devam etti: "Ne kadar? 2 yıl süre boyunca takip edilmiş, dinlenmiş. Ne yapmışlar? 2 yıl boyunca ışık sızmamış. Dışarıya bir tek ışık dahi sızmamış, hiç bilgi yok. Buna MİT dahil. Ne zamana kadar, 17 Aralık'a kadar. Peki bu emniyet ve yargı 17 Aralık tarihine kadar ışık sızdırmadan bu soruşturmaları yapabildiğine göre o delillerin, o belgelerin hiçbirini de sızdırmayabilirdi. Ama 18 Aralık'ta bakıyorsunuz, bütün belge, deliller, tapeler, izlemeler çarşaf çarşaf medyada. Derdin ne kardeşim? Derdin belli; hükümeti yıkmaya çalışıyorsun, o algıyı oluşturuyor. Halbuki normal bir soruşturma olsa rutinin de yürüse şimdi adamın biri ismi lazım değil 2013 Haziran itibariyle soruşturması bitmiş, her şeyi bitmiş getirip ifadesini alacaksın dava açacaksan dava açacaksın, takipsizlik vereceksen takipsizlik vereceksin. Çünkü kurgulanmış bu. Kurgulanmış bir işi bekletiyor. Bununla da yetinmiyor dinlediği, takip ettiği, soruşturduğu bu adamın otelinde dinlenmeye gidiyor. Kardeşim senin vicdanın yok mu senin? Vicdanın yoksa bile korkun mu yok? Korkusu da yok. Çünkü o kadar güçlü görüyor ki kendisini bu ülkede ona kimse hesap soramayacak zannediyor. Bir zamanlar paşalar da öyle sanıyordu. İsmi önemli değil bir paşa yakalanmış, tutuklanmış evinde 8 ay sonra arama yapılıyor. Bir sürü belge çıkıyor. Savcı soruyor 'Paşam niye 8 ay sonra senin evde bu belgeler halen duruyor? Cevap şu: 'Bu memlekette benim evimden daha güvenli bir yer düşünemiyorum'. Bu memlekette benim evine kimse giremez diye düşünüyordu. 'Bu memlekette bir paşanın evine ne polis ve jandarma kimse giremez' diye bakıyorlardı. Girer kardeşim, hukuk girer. İşte bu arkadaşlar da bu soruşturmaları yaparken o kadar kendinden emin ve o kadar aşırı güven içerisinde ki hukukun kendilerine bir şey yapamayacağını sanıyorlardı. HSYK, Türkiye gibi bir ülkede şu an geçtiğimiz süreçte yargı gücü kullanımı oluşturulması, mahkemelerin tarafsız ve bağımsız karar verebilmesi adaletle hükmedebilmeleri için muhteşem bir güçtür ve çok önemli bir kuruluştur. O yüzden bu kuruluşun öncelikle hesap verebilir hale getirililmesi gerekiyor. İkincisi olarak denetlenebilir hale getirilmesi gerekiyor."

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.