İsmail Altıner

İsmail Altıner

PISA 2018 sonuçları ışığında Türk Eğitim Sistemine eleştirel ve çözümleyici yaklaşımlar (1)

PISA 2018 sonuçları ışığında Türk Eğitim Sistemine eleştirel ve çözümleyici yaklaşımlar (1)

Merhaba sevgili okurlar,

Bugün ilk kez sizlerle buluşuyorum. Size ne kadar mutlu ve heyecanlı olduğumu anlatamam bile!

Eğitim dünyamızdaki gelişmeleri, değişimleri, 30 yıllık deneyimimle, önerilerimle, yorumlarımla, eleştirilerimle bulacaksınız bu yazılarda.

Bu yazılar; kısa, açık, net ve yalın bir dille olacak. Tüm gerçekleri yansıtacak. Olaylara ve sorunlara çözümleyici, anlayışlı ve olumlu yaklaşarak, çok yönlü bakarak, bakış açılarını çeşitlendirerek.

 

Sevgili okurlar,

Öncelikle şunu hatırlatayım size; İstatistikler, sınavlar ve sonuçları bir “araç” tır, kesinlikle bir “amaç” değildir. Tam ölçü olmamakla birlikte bize fikirler verir, ileriye ışık tutmamızı sağlar.

Geçen hafta açıklanan 2018 PISA sonuç raporları verilerini uzun uzun inceledim. Medyadaki yazıları yorumları okudum. Bu verilerin ışığında sizlere genel ve özel bilgiler vererek yorumlar yapacağım şimdi. Madde madde yazıyorum ki, daha anlaşılır, daha ciddi olsun.

1.- PISA nedir öncelikle? 1999’un son aylarında başlayan, 2000 yılının başında kararlaştırılan uluslararası bir sınav ve ankettir. PISA ile dünyada ülkelerin eğitime topluca bir bakışı sağlanmak istenmiştir. Bu niyetin, “eğitimi dizayn etmek” gibi bir başka niyeti de vardır, açıkçası.

2- 2000 yılında dünyada, 2003 yılında Türkiye’de uygulanmaya başlanan PISA’ da 10. Sınıf (15 yaş) öğrencileri merkeze alındı. Yani, “Lise” öğrencileri.

3- Türkiye’nin 2003’te uygulamaya başladığı PISA, toplam 41 ülkede uygulandı. 2018 yılında ise 78 ülke katıldı. PISA, 3 alandaki sınav sorularıyla (matematik, fen, okuma) ve anket sorularıyla uygulanıyor.

4- Türkiye 65 ülkenin katıldığı 2012 PISA’da okumada 42. Oldu. Fende 43. Matematikte ise 44. Oldu.

78 ülkenin katıldığı 2018 PISA’da ise Türkiye, okumada 40. Fende 39. Matematikte ise 42. Oldu.

Son 6 yılda 13 ülkenin daha katıldığı PISA’da ülkemiz 3 alanda da hemen hemen aynı sırayı koruyor (!) Herhangi bir değişiklik yok yani.

5- OECD ortalamasının matematikte 35 puan fen ve okumada ise 21 puan altındayız. Kısaca OECD ülkeleri içinde ortalamanın hep altındayız.

6- Okuma alanında 2012 PISA’da 475, 2018 PISA’da 466 puanımız var.

Matematik alanında 2012 PISA'da 448, 2018 PISA'da 454 puanımız var.

Fen alanında 2012 PISA’da, 463 puan, 2018 PISA’da 468 puanımız var.

Son 6 yılda bir parça ilerleme var gibi gözükse de, gelişen dünya şartları göz önüne alınacak olursa yetersiz kalıyor bu ilerleme.

7- PISA sonuçları ülkemizin bölgeleri arasındaki farkı da açıkça gözler önüne seriyor.

“Okuma” alanındaki verilere bakarak batı bölgelerinde 500 puan ortalaması varken, Orta Anadolu’da 409 puan, Güneydoğu’da 423 puan, Kuzeydoğu’da 430 puan ortalaması görülüyor.

En yüksek 500 puan ile en düşük 409 puan ortalaması görülen ülkemizde farkın 91 puan olması çok ciddi bir sorun olarak karşımızda duruyor. Makasın diğer bölgeler arasında bile 70-80 puan olması bizi ciddi ciddi düşündürmeli.

8- PISA sonuçları incelendiğinde ülkemizin “sosyo-ekonomik düzeyi” ile “başarı” arasında da bir ilişki var. Sınava giren üst düzey öğrenciler “okuma” da 513 puan ortalaması almış. Alt düzey öğrenciler ise, yine “okuma” da 437 puan ortalaması almış. Aradaki fark yine çok ciddi: 76 puan

9- 2018 PISA anket soruları verileri ise ülkemizde sınava giren öğrencilerimiz “Hayatından memnun musun?” sorusuna %64 hayır diye cevap vermiş, %36 evet diyen öğrencilerimize karşılık.

OECD ülkelerindeki öğrenciler ise aynı soruya tam tersi olarak %64 evet demişler.

10- Bu sonuçların ve verilerin ışığında önerilere, yorumlara, eleştirel yaklaşımlara başlıyorum.

  • Eleştirel düşünceye, sorgulamaya artık önem vermek zorundayız. IB Okulların da ortak özellikleri olarak “Eleştirinin” çok önemli olduğunu kabul etmeliyiz öncelikle.
  • Biat kültüründen bir an önce uzaklaşmalıyız.
  • “Liyakat” kesinlikle her alanda gözetilmesi gereken bir kavram olarak hemen acilen eğitimde gözetilmeli. Liyakatli yöneticiler, öğretmenler.
  • Bugünden tezi yok, hemen acilen “içerik, müfredat” "ezberci", "öğretmen merkezli" eğitim modelinden vazgeçmeliyiz. Aksine, öğrenci merkezli, uygulama, proje yorumlama odaklı eğitime geçmeli ve sonuna kadar direnmeliyiz.
  • Tüm öğretmenleri “Master” eğitimli Fin öğretmenlerin bir dönemde biz de ivedilikle öğretmen kalitemizi yükseltmeliyiz. Yapılacak en büyük eğitim yatırımı, tartışmasız kesinlikle insanadır. Öğretmen içindir. Öğrenci içindir. Ders araç ve gereçlerine, modern teçhizata verdiğimiz önemim ket be kat fazlasını insana vermeliyiz.
  • Gelişen ve değişen dünya standartlarında Uzakdoğu Asya ülkelerinin (Kore, Çin, Japonya, Singapur) yaptığı gibi.
  • “Üreten, uygulayan, eleştiren, yapan” öğrencilerin dolup taştığı sınıf ortamları oluşturmalıyız.
  • Ülke olarak eksik olduğumuz, sınıf içi ve sınıf dışı grup (takım,ekip) çalışmalarına ağırlık vermeliyiz. Bireysellikten öğrencilerimizi kurtarmalıyız.
  • İletişim kavramının önde geldiği içinde bulunduğumuz iletişim çağında, diplomaların değer olarak azalıp beceri, sanat, spor, kültür etkinliklerinin arttığı bir eğitim dünyasına kavuşmalıyız.
  • Lise öğrencilerinin, ilkokuldaki ve ortaokuldaki kazandıkları tüm bilgi, birikim ve kazanımlarının nasıl olup da lise yıllarında köreldiği, azaldığı sorularına yanıt bulup çözümler üretmeliyiz.
  • Eğitime Türkiye olarak bu kadar kaynak ayırmışken (maddi ve manevi) her ne olursa olsun böyle PISA sonuçları almamalıyız. Bu sonuçlar açıkçası başarısız sonuçlardır. Ülke gençliğinin potansiyelini yansıtmadığını görüyoruz. OECD ülkelerinin en düşük puanlarını biz alıyoruz maalesef. Etkili ve yeterli eğitim programlarımız ve eğitim politikamız yok, açıkçası. Ülkemizde gerek devlet okullarında gerekse öze(vakıf) okullarda “gergin bir ortam var. “ Yönetici-öğretmen-öğrenci ve velilerimizin arasında bir kopukluk var.

 

Sevgili okurlar,

Sonuç olarak 2018 PISA sonuçları pek iç açıcı değil. Anaokulundan üniversiteye kadar tüm okullarımızda yeniden organize olmalıyız. Umudumuzu, ümitlerimizi hiç kaybetmeden dört elle politikalar, programlar üretmeliyiz.

Son söz olarak diyorum ki; “Umut” içimizde şakıyan bir kuştur. (Hem de hiç susmayan, susmayacak olan)”

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
8 Yorum
İsmail Altıner Arşivi