Samimi söyleşiler

Samimi söyleşiler

Yazar, müzisyen Kürşat Başar ile gazeteci Elif Ergu, “Bürotime ile İçten Gelen İşler” sohbetlerinde buluştu. Bürotime YouTube kanalında yayımlanan ‘İçten Gelen İşler’ röportajlarının odağında; tutkularını hayata geçiren kişilerin yaşam öyküleri yer alıyor

 “Aklımda Hep Sen” adlı son kitabı ile gündemde olan Kürşat Başar, hem müzik grubuyla konserlere devam ediyor, hem de uzun yıllardır TV ekranlarında gerçekleştirdiği program konseptini “sohbetli sofralar” etkinlikleriyle sürdürüyor.

Müzisyen ve yazar kimliğiyle ilgili soruları, gazeteci Elif Ergu’ya anlatan Kürşat Başar, “Birbirinden çok farklı iki kişilik özelliğini de barındırıyorum. Yazmak yalnız yapılan, depresif bir eylem, ben de yazarken asosyalim. Bir yanım içe kapanıktır. Zaten bu yüzden yazıyorum. Diğer yanım ise sosyal. Müzik yaparken sosyalleşiyorum.” diye cevaplıyor.

 

 

Yazma serüveninin küçük yaşlarda başladığını, hatta ilk kitabını ilkokul 4’üncü sınıftayken yazdığını anlatan Başar, insanın kendisi ve yaşamının ötesinde dünya ile kurduğu ilişki durumlarını sorgulayan kitaplara imza atmasını ise; “belki felsefe okumuş olmamdan da kaynaklı olabilir, ben daha çok insanın kendisi ve dünya ile arasındaki derinliği merak ederek, onu araştırıyorum. Temelde bir hikâye anlatmak benim ilgimi çekmiyor, zaten dünyada anlatılmamış bir hikâye olduğunu düşünmüyorum. Okuduğum veya yazdığım kitaplarda da benim için önemli olan o duygu durumu ve anlatım tarzı. Yazarlık biraz da ikna etme sanatıdır, burada edebi dil olarak söz sanatları retorik kullanımı da çok önemli bir etkiye sahip oluyor.” diyor. Özel hayatıyla ilgili soruları yanıtlayan yazar, 18 yaşında evlenip, 5 yıl evli kaldıktan sonra bir daha evlenmediğini söylerken, hislerini de dile getiriyor: “Kitaplarımla ve müziğimle mutluyum. Hayata erken atıldım.”

 

“JULES VERNE’DEN ETKİLENDİM”

Kürşat Başar, Ankara’da geçen çocukluk döneminde babasının verdiği bir cezada, dışarı çıkamadığı için oyun oynamak amacıyla evlerinin balkonunda uzun vakitler geçirirken, kendisine kartondan bir ev kurmuş. Bu dönemde keşfettiği kitaplar en değerli sığınağı olmuş. Çok fazla kitap okunan bir ailede büyüdüğünü aktaran Kürşat Başar, erken yaşlarda aldığı okuyucu kimliği ile Jules Verne kitaplarını okuyarak, “Ben de böyle kitaplar yazabilirim” düşüncesiyle yazmaya yöneldiğini söylüyor.

“Dünyada evim yok ama içimde hep bir ev var” diyen Başar’a göre, hayatta başta çok kötüymüş gibi gelen deneyimler daha sonra iyi işlerin doğmasına neden olabiliyor. Kürşat Başar’ın çocukluğunda aldığı bu ceza, onun içindeki yazarlık yolculuğunun açığa çıkmasını, hatta üniversitede felsefe okumasını sağlamış.

 

“İNSAN HEP AYNI”

 

Başar 4500 yıl önce, dünyanın ilk aşk mektubu olarak bilinen, Sümer Kralı’nın kraliçesine yazdığı mektuba bakıldığında bugüne kadar aslında hayatlarımızda ve duygularımızda bir değişiklik olmadığını düşündüğünü ifade ederek; “Bana ilk aşk mektubunu Muazzez İlmiye Çığ ‘O günden bugüne değişen pek bir şey yok’ diyerek okutmuştu. Geçmişle kıyasladığımızda teknolojide çok fazla ilerlemeler var ama insan ilişkilerinde ve duygularında çok büyük değişiklikler olmuyor. Bu yüzden insanın duygu ve düşünceleri ile hayatı algılayış şekilleri, kitaplarda yüzyıllardır işlenmeye devam ediyor. Mesele bir aşk hikâyesi yazmak gibi milyon defa yazılmış bir şey ama yine yazıyorsunuz, çünkü herkes bunu bir daha yaşıyor. Ben de hem yazar olarak hem de okuyucu olarak macera türü kitapları sevmiyorum. Ben insanın dünyayla ve kendisiyle kurmaya çalıştığı anlamla ilgileniyorum.” diyor.

Yazar, denemelerinden oluşan “Bazen Unutmak İstersin” adlı kitabının ikinci cildini de çıkaracağını açıkladı.

 

siyasetcafe.com

 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.