Şenol UĞURLU

Şenol UĞURLU

TANIŞ OLALIM…

TANIŞ OLALIM…

TANIŞ OLALIM…

 

15 Temmuz akşamı… İhanet şebekesi köprüleri tuttu ve semalarımızda alçaktan-alçakça savaş uçaklarını uçurmaya başladılar. Devlet tehlikedeydi ve bu devlete yönelik bir hareketti. Konu ne iktidar partisi ne de siyasi ikbal meselesi idi. Bu durumda milli refleksi olan ve bu hassasiyeti hayatı algılamada referans olarak kabul eden bir insanın yapması gereken tek şey bu kalkışmanın karşısında dimdik ayakta durmaktı…
 
 
Ve ülkücüler hiçbir yerden talimat almadan, işaret beklemeden sokaklara döküldüler. Çünkü tarihi hafızaları onlara bunu emretti. Her darbede işkenceyle, çileyle, cezaevleriyle muhatap olmak onları bu konuda tecrübe sahibi yapmıştı. Oysa bu sefer ki diğerlerine de benzemiyordu. Diğer darbeler millete yönelik yapılmışken bu direk devleti hedefe koymuştu. Devleti olmayanın hiçbir şeyi olmayacağını öğreneli yıllar olmuştu. O zaman yapılması gereken tanklara tüfeklere uçaklara karşı dikleşmekti. Ve ülkücüler bunu yaptı ve sokakları devlet kurumlarını korumak adına refleksini ortaya koydu.
 
 
15 Temmuz akşamı… Emperyalist piyonlar Cumhurbaşkanının nezdinde devlete darbe yapma alçaklığına giriştiler. Ümmet bilincinde olan insanlar bunun siyasi bir hareket olmadığını gördüler ve bildiler ki bu hareket başarılı olursa ümmet şuurunda olan Müslümanlar zarar görecek hatta katledilecekti. O zaman yapılması gereken her şeyi göze alıp sokaklara hakim olmak için dik durmak ve mücadele etmekti. Bunun için hiçbir talimat beklemeden, işaret almadan sokağa döküldüler. 
 
 
Ve HÜDAPAR mensupları kodlamalarındaki ümmet şuuruyla sokağa çıktılar. Tarihi hafızları onlara bunu emretti. Ceberutların zulmünü, işkencesini ve cinayetlerini yaşayarak öğrenmenin verdiği tecrübeyle ilk sokağa çıkan organize insanlar oldular.
 
 
Daha Cumhurbaşkanı halkı sokağa davet etmemişti. Henüz kimse neyin ne olduğunu anlamamıştı. Sokaklarda sadece ihanet şebekesinin tetikçileri, tankları topları uçakları vardı.
 
 
İşte bu iki grup neyin ne olduğunu ortak kaderleri sayesinde anlamış ve gereğini gerektiği gibi yapmak için sokaklara dökülmüştü bile. Bu iki grup birbirleriyle hiçbir iletişimleri olmadığı halde aynı anda ülkenin sokaklarında bir araya geldiler. Onları bir araya getiren şey isimleri farklı olsa da inançlarıydı. Yaşadıkları ortak tecrübe farklı zamanlarda olsa da yaşananlar aynıydı. İşkence, idam, zulüm, hapishane.
 
 
Ülkücüler devlet derken Allah diyorlardı, ümmet diyorlardı, Müslümanların geleceğinin kaygısına düşüyorlardı. 
 
 
HÜDAPAR ümmet derken üstünde yaşadığımız ve Müslüman kanıyla sulanmış vatan diyorlardı, millet diyorlardı Müslümanların geleceğinin kaygısına düşüyorlardı.
 
 
Farklı dillerle söyleseler de, başka başlık altında ifade etseler de aslında aynı şeyi söylüyorlardı. Ortak kaygının ortak dili Müslümanların gözyaşlarının renginin aynı olmasıydı. 
 
 
Bu kadar ortak değerlere sahip olanların birbirlerini hiç tanımıyor olmaları ve tanımlamalarla birbirlerine bakış açısı oluşturmaları ne kadar büyük bir kayıp aslında bu ülke adına.
 
 
Gelin tanış olalım… Birlik olalım demiyorum tanış olalım… Mümin mümini sevmedikçe iman etmiş olamaz. İman etmeyenlerde cennete giremez. 
 
 
Vesselam…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Şenol UĞURLU Arşivi