Tevfik Fikret TAŞKIN

Tevfik Fikret TAŞKIN

TÜRK..

TÜRK..

TÜRK…

Türk tarihi hakkında birçok şey biliyoruz. Bunların içinde, rivayetlere dayananları bilgiler de var, belgelere dayanan da var.

Dinî metinlere dayanan ve rivayet şeklinde dolaşan en eski bilgi, Hz. Nuh’un Asya’ya gönderdiği oğlu Yafes’in, oğullarından Türk Han’dan geldiğimizdir.

Türk Han, Orta Asya bölgesinde hâkimiyet kurar ve burada çoğalır. Biz Türkler de onun soyundan gelmekteyiz.

Belgelere gelecek olursak, Türklerin varlığı M.Ö. üç binli yıllara kadar gidiyor. Bulunan mezarlar, duvarlara yapılan çizimler, yerleşim yerleri, mezar taşları, balballar bunu göstermekte.

Orta Asya’da kurulan Büyük Hun İmparatorluğu, M.Ö. 220-46 yılları arasında bütün Asya’ya hâkim olmuştur. Diğer Türk boylarını kendi hâkimiyetlerine alan Hunlular, Çinliler üzerine akınlar düzenlemiş.

Büyük Hun İmparatorluğu daha sonra kardeşlerin taht kavgaları yüzünden kendi içinde bölünmüş ve zamanla yok olup gitmiş.

Bu dönemde Türkler, bütün dünyaya yayılmaya başlamış. Sahip oldukları savaşçı ruhuyla gittikleri toprakları feth etmişler, kendi izlerini bırakmışlar. Avrupa Hun İmparatorluğu, Macar Devleti, Estürkler, Sümerler, bunlara örnek olarak gösterilebilir.

Biraz daha ileri gidersek Türkler bu dağılma esnasında Kuzey Avrupa üzerinden Amerika kıtasına geçmiş ve bütün Amerika’ya yayılmış.

Yani, Kızılderililerin Türk soyundan geldiği ileri sürülmekte. Üstelik bu görüş yeni de değil. Osmanlının son döneminde Padişahlar bile bu görüşe sıcak bakmışlar, üşenmeden Amerika’dan Kızılderilileri İstanbul’a getirtip onları misafir etmişler.

Türk isminin geçtiği ilk devlet ise Göktürklerdir. İşte, ilk edebi yazılı belge de bu dönemden itibaren vardır.

Bunlar, Göktürk Yazıtları’dır. 720’li yıllardan itibaren dikilmiş üç ayrı yazıttan oluşur. Vezir Tonyukuk, Kül Tigin Kağan ve Bilge Kağan Yazıtları, Göktürk alfabesiyle yazılmış.

Türk milletine seslenen ve Çinlilere karşı uyarılarda bulunan bu metinde, asıl tehlikenin içimizde olduğu ve birlik, beraberlik içinde olduğun sürece sonsuza kadar var olabileceğini vurgulamış.

Bugün için düşünürsek bu uyarının ne kadar önemli ve doğru olduğu görülmekte. Yaşadığımız bu son olaylar, Türk milletinin dışarıdan değil içeriden bölünebileceğinin acı ama somut bir örneği.

Bu arada, Türk devletleri kurulmaya devam ediyor. Büyük Selçuklu Devleti’nden sonra Anadolu Selçuklu ve Osmanlı Devleti kuruluyor.

Osmanlı Devleti’nin kurucusu Osman Bey Türktür. O yüzden Osmanlıcılık, Türkçülük gibi kısır döngü oluşturan ve son zamanlarda gündem oluşturan bir tartışmaya girmek son derece boş ve mantıksızdır. Çünkü, Osmanlı da Türktür.

Son ve sonsuza kadar var olsun, Türkiye Cumhuriyeti kurulmuş. Türkün yeniden doğuş gücünün bir pırıltısı olarak ortaya çıkmıştır.

Güçlü ve kendi kararlarını uygulayan bir Türkiye’yi hiç kimse istemeyeceği için önce askerî güçle saldırmışlar ki bunun ardında her zaman İngiltere olmuştur. Kurtuluş Savaşı’nın her aşamasında biz İngilizlerle mücadele etmişiz.

Bu gerçeği hiçbir zaman unutmamak gerekir.

Askerî güçle başaramadıklarını da içeride kargaşa çıkararak yapmaya çalışıyorlar. Bunu da Libya’da, Mısır’da, Irak’ta, Suriye’de, Yemen’de başardılar ama Allah’ın bir lütfu olarak Türkiye’de başaramadılar.

İnşallah da sonsuza kadar da başaramayacaklar…

İçeriden yıkmanın başka yollarını arayacaklardır. Bu yüzden hemen gevşememeli, Türk milletinin bağımsızlığını sonsuza dek koruyacak gereken adımları çekinmeden atmalıyız.

Unutmayalım ki dünya var oldukça Allah’ın izniyle Türk de var olacaktır.


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Tevfik Fikret TAŞKIN Arşivi