Ak Parti'de kılıçlar çekildi! Daha önce böylesi yazılmadı

Ak Parti'de kılıçlar çekildi! Daha önce böylesi yazılmadı

11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül hakkında, AKP’li vekil tarafından kaleme alınan köşe yazısı okuyanları şaşkına çevirdi. Eski Cumhurbaşkanı Gül’ün bu köşe yazısına ne cevap vereceği merak konusu oldu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın eski metin yazarı, Adalet ve Kalkınma Partisi Ankara Milletvekili ve köşe yazarı Aydın Ünal, isim vermeden 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ü çok sert bir dille eleştirdi.

696 sayılı KHK'da "15 Temmuz darbe girişimi ve terör eylemleri ile bunların devamı niteliğindeki eylemler kapsamına sokulacak girişimlerin bastırılması kapsamında hareket edecek sivillerin cezai sorumluluğu olmayacağı" hükmü yer almıştı. Abdullah Gül bu KHK’yı eleştirmesi sonrasında, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan “yazıklar olsun” diyerek Gül’e tepki göstermişti.

Erdoğan'dan "mor beyin" çıkışı: Yeni KHK geliyor!

“O YOL, İHANETE KADAR GİDER”

Aydın Ünal 28 Aralık 2017 tarihli köşesinde, “Pusuya yatmış bekleyen emekli siyasetçi” diyerek, isim vermeden Abdullah Gül’ü hedef almıştı. AKP’li vekil Ünal, bugünkü köşesinde de yine isim vermedi ve Abdullah Gül’ü ima ederek çok ağır ifadeler kullandı.

Ankara Milletvekili Aydın Ünal yazısının girişinde şunları kaleme aldı:

“Kendini bilene dokunamaz Başkent Ankara… Kendini bilmeyene, haddini bilmeyene, nereden gelip nereye gittiğine dikkat etmeyene ise tuzaklar kurar. Önce perçeminden tutup en yukarıya kaldırır, sonra o en yüksekten yere bırakıverir. Başkent’in siyaset ve bürokrasi çöplüğü “ne oldum” delileriyle, “küçük dağları ben yarattım” mağrurlarıyla, elbette hainlerle, vefasızlarla doludur. Nice kudretli, nice “astığı astık, kestiği kestik” adam, hiç ölmeyecekmiş, hiç hesap vermeyecekmiş gibi acımasız, zalim, ilke ve sınır tanımadan böbürlenen nice insan Başkent Ankara’nın çöplüğünde ebediyyen unutulmuştur. Zirvelerde oksijen zehirlenmesine düçar olup başı dönen, zemine sert bir şekilde çarpıp kolu kanadı kırılan, akıl muvazenesini kaybeden nice devletlu Başkent çöplüğünde deli-divane dolaşmaktadır.

Kendini bilen siyasetçi ya da bürokrat, Başkent Ankara’da bir ayağını topraktan hiç ayırmaz.

AK Parti'de deprem! 18 Bakan gidici!

Kendini bilmeyenin ise durumu içler acısıdır: Sabah bir makama getirilir, öğlene kadar tebrikleri kabul eder, öğlen yemeğinde, ya da öğlen namazında, o makama nasıl da “tırnaklarıyla kazıyarak” geldiğini, o makamı nasıl “hak ettiğini”, aslında ne kadar “yetenekli, birikimli, tecrübeli” olduğunu, diğerlerinden ne kadar “farklı” olduğunu, Allah’ın kendisini bu vazife için görevlendirdiğini, dünyanın kendisi etrafında döndüğünü düşünmeye başlar. Hemen, öğleden sonra ise, “yerinin aslında buradan daha yüksekler olduğunu” “devletin kendisinden yeterince istifade edemediğini”, “devletin kötü yönetildiğini ve kendisine ihtiyaç duyulduğunu” vehmeder.

İşte o zaman şükürsüzlük, vefasızlık başlar; o yol, ihanete kadar gider.

O makamlara kendisini kocaman ve koca yürekli bir teşkilat taşımıştır; onlara sırtını döner.

Lider, canını ortaya koyarak bir mücadele vermiştir; Lider’i tanımaz, beğenmez olur.”

Kadın mahkumlardan 'tek tip' itirazı! 'Çıplak çıkarız'

“‘EL BEBEK GÜL BEBEK’ PAMUKLAR İÇİNDE BÜYÜTÜLDÜNÜZ”

Aydın Ünal köşesinin devamında, “‘El bebek gül bebek’ pamuklar içinde büyütüldünüz. Hep korundunuz. Hep saygı duyuldunuz. Her kavgadan kaçtığınız, her başarının üzerine atladığınız için bir şey sanıldınız. Arkanızda sağlam bir teşkilat, sabırlı bir lider olmasaydı, Allah aşkına, siz neydiniz?” ifadelerini kullanarak, “Lider çok sert, çok öfkeli, çok uzlaşmaz… Evet ya… Oysa sen öyle değilsin… Yapıcısın, kucaklayıcısın, anlayışlısın, uzlaşmaya hemen hazırsın…” şeklinde yazdı.

AKP’li vekil Ünal, yazısına şöyle devam etti:

“Hiç kuşkusuz, çok bilgili, çok yetenekli, çok tecrübelisiniz… Ama o teşkilat neferleri ve o neferlerin Başkumandanı olmasaydı, onların destansı mücadelesi olmasaydı, sizi kim farkeder, sizin bilginize, birikiminize, yeteneklerinize kim değer verirdi?

Tek başınıza hangi seçimi kazandınız? Hangi başarının altına imzanızı attınız? Hangi saldırıyı göğüslediniz? Hangi riskin altına elinize soktunuz? Kimle kavga ettiniz? En son ne zaman yumruklarınızı sıktınız?

“El bebek gül bebek” pamuklar içinde büyütüldünüz. Hep korundunuz. Hep saygı duyuldunuz. Her kavgadan kaçtığınız, her başarının üzerine atladığınız için bir şey sanıldınız. Arkanızda sağlam bir teşkilat, sabırlı bir lider olmasaydı, Allah aşkına, siz neydiniz?

“Zaferi yenilgi yenilgi büyüten” bir teşkilat, karargahında oturmak yerine her saldırıyı en önde göğüsleyen, her taarruzda en önde koşan, sizin yapmadığınızı yapan, sizin cesaret edemediğinize cesaret eden, siz boyun eğmeye hazırken dim dik duran bir Lider olmasa, acaba, genel müdürlüğün, müsteşarlığın, başkanlığın, milletvekilliğinin, bakanlığın, cumhurbaşkanlığının hayalini dahi kurabiliyor olur muydunuz?

Lider çok sert, çok öfkeli, çok uzlaşmaz… Evet ya… Oysa sen öyle değilsin… Yapıcısın, kucaklayıcısın, anlayışlısın, uzlaşmaya hemen hazırsın… İyi de, liderdeki o öfke olmasa, Gezi’de önüne konulan o ihanet dolu talep listesini yırtıp atmasa, “mesaj alınmıştır, sandık her şey değildir” deyip alttan alsa, acaba sen şimdi burada mıydın? Bütün terör örgütleri ittifak edip saldırırken, “aman tatsızlık olmasın” deyip terör örgütlerinin suyuna gitse acaba ülken şimdi burada mıydı? Senin “Hocaefendin” maskesini indirip ülkeyi gavura peşkeş çekerken, Lider, “aman fitne olmasın” deyip canı pahasına bir mücadeleyi göze almasaydı; bütün Türkiye düşmanlarının sırtını sıvazlayan Avrupa’ya “one minute” demeseydi, acaba bir ülkeden, bir milletten, bir istiklalden söz edilebilir miydi?”

siyasetcafe.com

İlgili Haberler
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.