Veysel BOĞATEPE

Veysel BOĞATEPE

ALTILI GANYAN MASASINDA İLLÜZYON GÖSTERİSİ

ALTILI GANYAN MASASINDA İLLÜZYON GÖSTERİSİ

Kavganın, yalanın, küfrün, ihanetin, hırsızlığın, yolsuzluğun meşrulaştırıldığı, hiçbir toplumda huzurun tesis edilmesi mümkün değildir. Huzursuzluğu ve tatminsizliği tetikleyen bu tür eylemler saygı, samimiyet, doğruluk, adalet, paylaşım vb. insani değerlerin aşındırılmasında başat rol oynayan eylemlerdir.

Bireyden ve aileden başlayarak kurumlara, kurumlardan toplumun tüm tabakasına kadar inen yozlaşmanın ve çürümenin varacağı en son nokta kutuplaşma ve şiddettir. Mevcut iktidar, emperyalist bir taktik olan “böl-yönet” politikasıyla bölünme yetmiş iki buçuk milletten başlatıp din, dil, ırk, milliyet ve hatta mezhepten sonra millet ittifakı ile cumhur ittifakı ekseninde kitlesel hale getirmiştir. Çünkü şiddetten beslendiği için periyodik olarak kurumlar ve toplum üzerinden şiddeti ve kutuplaşmayı yaygınlaştırarak dinamik tutmaktadır. 

Şayet erken seçim kararı alınmaz ise 2023 genel seçimleriyle birlikte Cumhurbaşkanlığı seçiminin ilk turu da aynı tarihte yani en geç 18 Haziran 2023’te yapılacak. Bu seçim, AKP açısından iktidara taşındığı 2002 genel seçimlerinden daha zor bir sınav olacaktır. Çünkü gelinen süreçte AKP, tıpkı 12 Eylül askeri darbesiyle anayasayı kendine zırh olarak hazırlayan Kenan Evren gibi zırhını henüz tamamlamamıştır. İktidarla iş tutan şirketleri dikkate almayacak olursak olası bir devrilme sonrasında kendisiyle birlikte eteğine yapışan irili ufaklı tüm siyasi partileri ve figürleri de siyasetin çöplüğüne taşıyacaktır. Bununla birlikte AKP’nin miladı sayılabilecek 2023 seçimlerini kazanabilmesi için yalnız siyasi partilerin desteğine değil, 2002’de iktidara taşıyan ABD / İsrail lobisinin desteğine de ihtiyacı vardır. Ne var ki ABD rotasından çıkıp Rusya rotasına giren AKP, Rusya ile ilişkileri şimdilik arabuluculuk rolüyle sürdürmeye çalışırken alttan alta da İsrail üzerinden ABD ile olan ilişkilerini yeniden iyileştirme gayretine girmiştir. Bu önemli ayrıntıları irdelediğim makaleyi aylar öncesinden yazmıştım. AKP’nin başvurdu bu basit, sıradan mavi boncuk dağıtma taktiği Osmanlı’nın defalarca denediği ama faydasını görmediği taktiktir.

Masanın üstü illüzyon, altı oyun

Yazının girişinde de belirttiğim üzere bir yanda AKP /MHP koalisyonu diğer tarafta kamuoyunun “Altılı masa” olarak nitelendirdiği altı partiden oluşan koalisyonla kamuoyu ikiye bölünmekle kalmamış, zıtlaşmıştır. Ancak ne var ki her iki taraf da ağır itham ve söylemlerle birbirilerine muhalefet etseler de buluştukları ortak paydaları vardır. Bizi yani kamuoyunu birinci derecede ilgilendirende işte bu ortak paydalarıdır. Her iki taraf da kalkınma, uygarlık, hukuk, sağlık, mülteci, demokrasi vb. gibi bol vaatlerle oy devşirmeye, taraf bulmaya çalışmaktadır. Oysa Türkiye’deki demokrasi anlayışına baktığımızda kimi için sihirli bir örtü kimileri için de istediği yerde inebileceği bir trenden öte bir anlam ifade etmemektedir. Ülkenin kaynaklarının, topraklarının, limanlarının, kamu mallarının yabancılara pazarlanması, emperyalizmin üs bölgesi durumuna getirilmesi, hukukun iğdiş edilmesi, parlamenter sistemin, ordunun vb. dağıtılması gibi programlı yıkım projesi, demokrasi perdesi altında gerçekleştirilmiştir. Öyle ki; dünya ülkelerine demokrasi pazarlayan ABD, en son Irak’ı demokrasi götürmek için işgal etmiştir. Türkiye’de her şey illüzyondan ibaret olduğundan bütün siyasi partilerin demokrasi palavrasını çöpe atalım, aslın konunun özüne dönelim.

Yirmi seneden beridir iktidarlığını her koşulda sürdüren AKP siyasetinin “yalan-toptan inkâr” üzerine inşa edildiğini halen kavrayamayanlara bu gerçekleri anlatmak nafile uğraş olacağından, bu ülkeyi kimin veya kimlerin ellerine teslim edeceğimiz sorusuna yanıt aramamız gerekmektedir. Şimdilik aday olarak ön plana çıkan 6’lı masa olduğundan bu masanın etrafında kimlerin oturduğuyla birlikte altında ve üstünde nelerin olduğunu da görmek, tecrübe etmemiz zorundayız. Oy potansiyeline göre bir sıralama yapacak olursak masasın başında Kemal Kılıçdaroğlu, sağında da Meral Akşener vardır. Yine sağdan takip edecek olursak sırasıyla Temel Karamollaoğlu, Ali Babacan, Ahmet Davutoğlu ve Gültekin Uysal kadroyu tamamlamış oluyor. Fakat görünmeyen önemli bir detay var ki o da masanın altında ki HDP’dir. Ali Babacan, masanın altına baktığını fakat bir şey göremediğini söylese de HDP, altılı masanın altında ki gizli ortak ve destekçisidir. Masa etrafında HDP’ye yer açılmamasının nedeni, kamuoyundan gelebilecek tepkilerdir. Diğer önemli detay ise masanın başında sol geleneğinden gelen CHP dışında diğerlerinin tamamının sağ geleneğinin hâkim olduğu dinci / tarikatçı bir kadrodan oluştuğudur. Dahası bu ülkenin düşürüldüğü durumdan birinci derecede sorumlu olan eski AKP’li Ahmet Davutoğlu ile Ali Babacan’ın, buldukları her meydan kürsüsünde büyük bir pişkinlikle ülkeyi AKP’den kurtaracaklarına, yarının Türkiye’sini inşa edeceklerine dair kamuoyuna bol ağdalı ama içi boş vaatlerde bulunmalarıdır. Oysa Ali Babacan ile Ahmet Davutoğlu bu ülkenin yıkımında bizzat rol ve görev almışlardır. Bu iki ismin yanı sıra Abdullah Gül’ün de ilk defa parti kuracaklarına dair yaptıkları açıklamaların hemen ardından emperyalizm tarafından sahaya sürüldüklerini tüm ayrıntılarıyla yazmıştım. 

Bandırma vapuru mu yoksa malaya zırhlısı mı?

Bahis, kumar oyunlarını bilmem ama altılı masa, at yarışlarında oynanan “Altılı Ganyan”ın tipik bir benzeri gibi görünüyor. Benim de şu an öğrendiğim altılı ganyan, koşunun yapıldığı gün üzerine oyun konulan 6 koşunun birincilerini bulmak amacıyla oynanan bir oyundur. Altılı masa da kendi aralarında anlaşıp, uzlaşabilirlerse birinciyi belirleyip Cumhurbaşkanı adayını belirleyecektir. Bilmeyenler için çok karmaşık olan bu durum, altılı masa için de geçerlidir. Ama şunu biliyoruz ki kendi aralarında bir uzlaşma olsa bile yarış bittikten sonra yani seçimden sonra çözülmelerin başlaması da kaçınılmaz olacaktır. Çünkü başta HDP olmak üzere masada konuştuklarının dışında kamuoyu ile konuşmak, paylaşmak istemedikleri gizli beklentileri vardır. Masanın başında oturan Kılıçdaroğlu’nun başta din sömürüsü olmak üzere tipik AKP söylemlerini propaganda malzemesi yaparak oy devşirmeye çalıştığını biliyoruz. Bu ve benzer taktiklerin CHP gibi sol gelenekçi partilerde hiçbir zaman tutmadığı, tutmayacağı bilinen gerçektir. Bu gerçeğe rağmen Kılıçdaroğlu şimdi de yine dine vurgu yapan “helalleşme” söylemine sarılmıştır. Bilindiği üzere 2017’de Ankara’dan İstanbul’a demokrasi yürüyüşü yapan Kılıçdaroğlu, 2023 seçimleri öncesinde de helalleşme yolculuğuna çıkma kararı aldığını söyleyerek CHP’nin üzerine tüy dikmekle kalmıyor, helâlleşmenin geçmişi değiştirmeyeceğini ama geleceğimizi kurtaracağını söyleyecek kadar kantarın topuzunu kaçırabiliyor. Dini ve kulluğu payanda yapan, tüm insani değerlerin üstünde tutan bir anlayışın demokrasi ve uygarlık söylemlerinin tutarlılığı olabilir mi? Yirmi yıldan beridir her seçimi kaybeden, 24 / 26 gibi standart parti bandını geçemeyen ama bunu başarıymış gibi pazarlayan Kemal Kılıçdaroğlu mu Türkiye’yi yeniden inşa edecek? Yoksa milyar dolarlık IMF kredileriyle Türkiye’nin çökertilmesinde büyük rolü olan Ali Babacan ile Türkiye’nin sınır komşularıyla ilişkilerini bozarak Ortadoğu coğrafyasında yalnız kalmasını sağlayan Ahmet Davutoğlu gibi emperyalist güdümlüler mi?

Açılım adı altında emperyalist projeyi pazarlayanlar da seyirci kalanlar da bunlar değil mi? Fakat değişmeyen tek somut gerçek vardır ki o da emperyalizmin birinci hedefinin açılımı yeniden pratikte uygulayacak kadroya ihtiyacı olduğudur. Farz edelim ki altılı masa iktidarı paylaşmış olsun. Özgürlükler, hukuk, ekonomi konusunda biraz olsun rahatlamanın olduğu hissedilecektir ancak bu kadronun öncelikli ve en önemli işleri, rafa kaldırılan büyük Ortadoğu projesinin yeniden gündeme alınması olacaktır. Her iki taraf da toplumsal kutuplaşmayı “hangi gemidesiniz?” gibi söylemlerle kategorize ederek derinleştirmeye, taraf bulmaya çalışsa da bindikleri geminin tıpkı Vahdettin’in kaçtığı İngiliz Malaya Zırhlısı’na benzer emperyalist bir zırhlı olduğunu biliyoruz. Buna karşılık hiçbir baskıya boyun eğmeyen, bedeller ödeyen yurtseverlerin, 1919’dan beridir hiçbir zorbanın indiremediğini Bandırma vapuru ile yoluna devam ettiğini de biliyoruz. 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Veysel BOĞATEPE Arşivi