Atatürk Hakkındaki Yalanlar ve Gerçekler - 3: Masonluk İddialarının Kaynağı Ve Nedenleri
M. Kemal’in İttihat ve Terakki Cemiyeti ile mason locası ilişkileri iç içe geçmiş, hassas olduğu kadar da birbiriyle karıştırılan, maksatlı olarak propagandaya dönüştürülen olaylardır.
Bu klikleri başında da kendini Osmanlı torunu olarak tanımlayan, laik milliyetçi ve cumhuriyetçi reformları itibarsızlaştırmayı amaçlayan halifelik, hanedanlık gibi despotik yönetimleri yücelten şoven, monarşist dinci, gerici ümmetçi neo-Osmanlılar gelmektedir.
Dolayısıyla bu iki önemli olayı dönemin koşulları içerisinde tarihsel bir süzgeçten geçirerek netleştirmeden evvel iyi anlaşılması için haklarında pek çok iddialar ileri sürülen ve özellikle de Türkiye’de ne yaptığı belli olmayan gizli bir örgüt olarak değerlendirilen, çeşitli komplo teorileri üretilen masonluk hakkında özet bir bilgi vermek gerekiyor. İngilizce de ki “Freemason” sözcüğünden türetilen ve “özgür duvar işçisi” anlamına gelen masonluk, 17. Yüz yılda İngiltere’de ortaya çıkmış, dünyada 160’a yakın locası bulunan dernek statüsünde sivil toplum örgüttür.
K. K.T.C dâhil olmak üzere Türkiye’de faaliyet gösteren “Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Büyük Locası”nın 24 şehirde toplam 272 locası ile 18 bin üyesi bulunmaktadır. Hiyerarşik düzen gereği üyeler 1, 2 ve 3. derece olarak numaralandırılmış ve bu dereceler sırasıyla çırak, kalfa ile en üst kademe olan üstat ile sona ermektedir.
Yüce tanrıya inanç temeli üzerine kurulu ezoterik ve inisiyatik yani kutsal kardeşlik felsefesini benimseyen Masonluk, kendi tanımlarına göre hürriyet, barış, kardeşlik, adalet gibi ortak ülkülerin hüküm sürmesi için çalışmaktadır.
Ancak mason örgütlerinin çalışma şekillerinden amaç ve hedeflerine kadar farklı biçimlerinin olduğu, bulundukları ülkenin yasasına uymayı dernek tüzüğüne alarak kabul ettikleri bilinmesi gereken önemli ayrıntılardır.
Onlar da pek çok kurum gibi tarihin akışı içerisinde kendilerini yenilemiş, yeniden yapılanma yoluna gitmişlerdir. Kısacası M. Kemal’in tanıştığı 1907’de ki ile günümüz masonluk aynı değildir.
Manifestolarında dine karşı olmadıkları gibi dinsel bir topluluk da olmadıkları belirtilse de üyelik için inançlı olma, yüce varlığa inanma şartının aranması çelişkilidir.
Sözü edilen yüce varlık, kişinin kendi inancıdır ve yaratıcı bu kurumlarında bütünsel olarak “Evrenin Ulu Mimarı” şeklinde ifade edilmiştir. Yüce varlıktan kastın ne olduğu da tam olarak belirtilmediği gibi sorgulanmaz ancak üyelik için inançlı olmanın yanı sıra belli başlı kural ve şartların da koşulsuz yerine getirilmesi gerekiyor.
Loca üyelerinin topluluklar içinde kendilerine özgü işaretlerle iletişim kurmalarının, gizliliğe önem vermelerinin yanı sıra kurallarında ki benzer çelişkiler bu kurumlara yönelik olumsuz, güvensiz görüşleri besleyen kaynakların başında gelmektedir.
Oysa Mason kuruluşlarının özellikle de cumhuriyet devrimine giden o zorlu kurtuluş mücadelesi yıllarında herhangi bir kışkırtma, casusluk, kaçakçılık, istihbarat vb. gibi işbirlikçi faaliyetlerde bulunduklarına dair somut kanıtlar yoktur.
Aksine, cephe savaşının verildiği bir dönemde emperyalizmin saflarında yer alanlar, cumhuriyet devrimini engellemeye çalışanlar, Kürtçü ayrılıkçı feodal aşiretlerin, dinci- ümmetçilerin işbirlikçiğini belgeleyen yığınla belge ve doküman olduğu kadar bugün de varlıklarını sürdürmektedirler.
M. Kemal’i Mason locasına götüren nedenler
M. Kemal’in Mason locası ile ilişkisi, 1908’de kurulan “İttihat ve Terakki Cemiyeti”nin Selanik’te Mason locasında yapılan gizli toplantılarına dayanmaktadır. Tekrar hatırlatmak gerekirse; M. Kemal, Şam’dan Selanik’e tayin edildiğinde orada örgütlediği “Vatan ve Hürriyet Cemiyeti”nin kendisine haber verilmeden “Osmanlı Hürriyet Cemiyeti” adında ki devrimci örgüte katıldığını öğrenmiş ve arkadaşlarına mesafe koymuştu.
Arkadaşları, ayrıca bu örgütün dışında Paris’te “Osmanlı Terakki ve İttihat Cemiyeti” adında bir örgütün daha olduğunu söyleseler de onu ikna edememişlerdi. Fakat dönemin koşullarına göre örgütlü mücadele için önünde başka bir seçenek yoktu çünkü M. Kemal’in örgütlediği “Vatan ve Hürriyet Cemiyeti” diğer cemiyetle tek isim adı altında birleşmişti ve toplantılarını da Mason localarında yapıyordu.
Bunun nedeni de 2. Vahdettin’in hafiyeleri tarafından sürekli takip edilmeleriydi. Mason Locaları bu sebeple İttihat ve Terakkiciler için son derece güvenli bir yerdi.
Çünkü Osmanlı’nın imzaladığı kapitülasyonlar gereği yabancılara tanıdığı imtiyazlar sonucunda Mason localarına, Yahudi ve Hıristiyan evlerine ne baskın ne de arama yapamıyorlardı. Osmanlı tebaası olmayanlar sadece kendi konsolosluk mahkemeleri önünde yargılanabiliyorlardı. Osmanlı’nın ecnebi bir suçluyu dahi yargılama yetkisi yoktu, elinden alınmıştı.
İçlerinde mektepten tanıdığı subaylarında olması ve arkadaşı Fethi Okyar’ın da ısrarı üzerine 322 numara ile Osmanlı Terakki ve İttihat Cemiyeti’ne üye oldu. Ancak üyesi olduğu cemiyetin toplantılarını hangi loca da yaptığına dair net bilgi yoktur. Kaynaklarda Vedata, Risorta et Veritas, Macedonia Risorta locaları gibi farklı isimli birden fazla loca adı geçmektedir.
Locanın adının net olarak belirtilmemiş olması M. Kemal’in Locaya üye olduğuna dair iddiaların, görüşlerin kuşkulu olduğunu göstermektedir. Bu durumda şu soruyu sormak da gerekiyor; mason olduğuna dair bu kadar kesin hükümler verildiğine göre üyesi olduğu ileri sürülen locanın adının da belirtilmesi gerekmiyor muydu?
Girişte de belirttiğim üzere M. Kemal’in mason locası ile ilişkisi, üyesi olduğu cemiyetin toplantılarını burada yapmasıyla sınırlıdır. Locaya üye olmadan toplantıya katılma imkânı var ise bu seçeneği kullanacağı kesindir ancak diğer yandan locaya üyeliği olmadan toplantıya katılma imkânı yoksa da üye olmuştur.
Bu da onun locaya üye olduğunu kesinkes ispatlamaya yeterli kanıt değildir. Ancak net ve kesin olan bir nokta var ki o da loca da yapılan toplantılara katıldığıdır.
Zaten cemiyet içinde de yeni olduğu için ondan beklenen şey emir ve görevleri yerine getirmekti. Ancak kısa sürede pratikten çok teorinin konuşulduğuna şahit olacak ve bu nedenle önerilerini, eleştirilerini yöneltmekten çekinmeyecekti.
Pratikten çok eyleme odaklanan M. Kemal’in eleştirileri cemiyet içinde kendisine olan bakış açısını değiştirmekle kalmayacak, üyesi olduğu cemiyet ile aralarında ki mesafe de açılacaktı.
Loca ile İttihatçılar hakkında ki eleştiri ve tespitleri
M. Kemal’in Selanik’e gittiği 1907’de şehir de çok sayıda Yahudi vardı ve bunların çoğu da İtalyan mason localarına bağlı İtalyan uyruklu kişilerdi. İçlerinde okuldan tanıdığı Makedonyalı Fethi’nin de bulunduğu bir grup subay da mason olmuştu.
Toplantılarını mason locasında yapan Terakki’nin kendi içinde ki faal üyesi üç yüzü aşmıyordu ancak padişahın sürgün ettiği ve yabancı ülkelerde yaşayan önemli siyasal mültecilerle sıkı temas halindeydiler.
Ona göre katıldığı loca, hatırı sayılır bağış toplayan gizli yaşayan, üstü kapalı konuşan, İttihatçıları kontrol eden sırlarla dolu, uluslar arası finans ve yıkıcı nihilist örgütün bir parçasıydı.
Yahudilerin ezildiğine, Rusya hakkında son derece rencide edici yorumların yapıldığına, bol para kazanmalarına izin veren Viyana hakkında ise iyi sözler söylendiğine tanık olmuştu. İttihatçıları ise yüzeysel ve etkisiz bir örgüt olarak görüyor, mason localarının karmaşık ritüellerinin perdesi altına gizlenmekle eleştiriyordu.
M. Kemal, ne Yahudilerin uluslar arası amaçlarıyla, ne de mason ritülleriyle ilgilenmiyordu. Bu sebeple Yahudiler ona kuşkuyla bakarken, subaylar ise fikirlerinde kararlı, eleştirilerinde keskin olduğu için ondan hoşlanmıyor, mümkün olduğunca toplantıdan uzak tutmaya gayret ediyorlardı.
Tartışmalı geçen iki yıl boyunca diğer subaylardan üst derecelere ulaşanlar oldu ama M. Kemal görüş ve eleştirileri yüzünden hiçbir zaman üst dereceye ulaşamadığı gibi cemiyetin yönetici kadrosundan özellikle de Enver paşa ile tartışmaya girmemesini engellemek için onu uzak tutmaya gayret gösterdiler. Fakat M. Kemal’in zaten yeterli sebepleri vardı çünkü amaç ve hedefine gidecek yolun buradan geçmediğini, devrimin merkezinin Selanik olmadığını kısa sürede anlamıştı.
O, olayları kontrol etmek, şayet olmuyorsa hiçbir şekilde olayların içinde yer almamayı prensip edinmiş kararlı bir kişilikti.
Tam bağımsız bir ulus yaratmak için ülkeyi teslimiyetçi saray sultanlarının despotizminden olduğu kadar emperyalizmin prangasından da kurtarmak istiyordu.
Tam bağımsızlık ve kurtuluşu, ittihatçılarla mason locasında yapılan teorik toplantılarda değil, pratikte ve halkla beraber verilecek mücadelede görüyordu.
Ve nihayet yıllardan beridir düşündüğü, örgütlemeye çalıştığı eylem pratiğini, 1919’da Samsun’a çıkarak başlatmış oldu.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.