Mürteza ÖZTÜRK

Mürteza ÖZTÜRK

Atatürk ve 23 Nisan 

Atatürk ve 23 Nisan 

Genç Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun ilk adımı olan 23 Nisan 1920’nin üzerinden yüz yıl geçti.

Genç Türkiye Cumhuriyeti diyorum, 7 bin yıllık bilinen Türk tarihi içerisinde 100 yıllık bir geçmiş elbette genç sayılır.

Bugün, yüz yıllık bir Cumhuriyet olmanın heyecanı yaşarken, kuruluş ilkelerine ne kadar bağlı kaldığımızın da muhasebesini yapmalıyız.

Atatürk’ün “Benim en büyük eserim Cumhuriyettir”  sözünün tabelalardaki T.C’den ibaret olmadığını, 23 Nisan 1920 ile birlikte,  bir Türkçü devrim yapıldığını bilmeliyiz.

1915 yılında Çanakkale’de verilen “Ben size taarruz  emretmiyorum. Ölmeyi emrediyorum, emri ile başlayan ve 1922 yılında Başkomutanlı k savaşında verilen, “Ordular ilk hedefiniz Akdeniz’dir ileri” emri arsında kuruldu Gazi Meclis.

Her türlü yokluğa, imkansızlığa rağmen yıllar süren bir mücadelenin ardından gelen vatan ve istiklal, beraberinde yeni bir idare şekli ve yeni ilkeler getirdi.

Bu ilkelere baktığımızda, şu gerçeği bütün çıplaklığıyla görebiliriz: Her şey Türk için, Türk Tarafından ve Türk’e göre.

Cumhuriyet devrimlerinin ve onun getirdiği yasa ve kuralların tamamı bu fikir üzerine inşa edildi.

Eğitimde, sanayide, sosyal ve içtimai hayatta, tarımda velhasıl her alanda Türk Milleti’nin yüksek menfaatleri gözetilerek kararlar alındı.

Genç Cumhuriyet Türkiye’yi, bilimle, sanatla, milli ve bilimsel eğitimle tanıştırdı.

Hurafeci, biatcı zihniyetten, sorgulayan, araştıran, felsefe, mantık, astroloji ilimlerini öğrenen bir Türkiye’ye geçildi.

Atatürk,  fakirlik ve geri kalmışlığın Türk Milleti’nin kaderi olmadığını öğretti.
Cumhuriyeti ilk 15 yılında yapılan yatırımlar ve alınan başarılar ile de bunu ispat etti.

Gazi Meclis’in açılışının 100. Yılını kutlarken bu değerlere ne kadar sadık kaldığımızın sorgulanması gerekmez mi?

Kemalizm, Atatürkçülük, Cumhuriyetçilik kavramlarından “Türklük” çıkartılarak ayrı ayrı ideolojiler üretmenin sonucu olabilir mi bu geri kalmışlığımızın sebebi?

Mesela, hem Atatürkçü hem Nato’cu olunabilir mi?

Mesela, Atlantik parkına bağlılığını bildirip, seçim meydanlarına Atatürk posterleri ile çıkılır mı?

Mesela, PKK’lılara övgüler dizerek Atatürk’ün askeri olunur mu?

Mesela, Türk kelimesinden irite olanlar, çeşitli toplum örgütleri adı altında

“Kemalizm” savunuculuğu yapabilir mi?

Bu örnekleri çoğaltmak mümkün.

Siyasi literatürümüze girmiş ve Atatürk’ü referans alan bütün görüşlerin, “İzm” lerin temel kaynağı Türk Milliyetçiliğidir.

Eğer bu gerçeği kabullenip, siyasi ve sosyal hayatımızda uygularsak, işte o zaman Atatürk’ün yolundan gitmiş oluruz.

Ve, değil 100 yıl, binlerce yıl 23 Nisan’ları, özgürce, müreffeh bir şekilde kutlarız.

100. yıl kutlu olsun.

Ne mutlu Türküm diyene…
 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mürteza ÖZTÜRK Arşivi