Veysel BOĞATEPE

Veysel BOĞATEPE

AVRUPA BİRLİĞİ'NİN ÖTEKİ YÜZÜ: YAZI DİZİSİ- 6

AVRUPA BİRLİĞİ'NİN ÖTEKİ YÜZÜ: YAZI DİZİSİ- 6

(AB’nin 7 parçalı Türkiye planı, soykırım iddialarına desteği ve asimilasyon programı)

Ne kadar zengin ve refaha kavuşturulmuş olursa olsun bağımsızlıktan mahrum kalmış bir millet, medeni insanlık karşısında uşak olmak mevkiinden yüksek muameleye maruz kalamaz. Atatürk’ün yüz yıl önce söylediği bu ve buna benzer birçok sözlerinin önemi ve değeri ne yazık ki iktidara gelen siyasiler önemsememiş veya istismar etmiştir. Oysa gelinen noktada M. Kemal Atatürk’ün öneri ve uyarılarında ne denli haklı olduğunu yaşayarak görmekteyiz. Bugün Türkiye her yönüyle Avrupa’ya bağımlı hale gelmekle kalmamış, bir de AB programıyla kuşatılmıştır. Siyasi bir program olan AB, Türkiye’yi bölmek, parçalamak için programlar hazırlamış ve bu programı iktidarlar eliyle uygulamaya koymuştur. AB’ye girmek için pek çok ülkenin sırada beklediği, mevcut yardım fonlarının bu ülkelere bölüneceği ve Türkiye’ye bir şey verilmeyeceği gerçeği kamuoyundan gizlenmiştir. Türkiye’yi Gümrük Birliği, serbest piyasa ekonomisi, özelleştirme vb. gibi programlarla pazara açık hale getirirken AB’nin kendisi serbest dolaşımı bile kabul etmemektedir. Bugün çöpünü, kadavrasını dahi bize satmaktadır. 

Tüm bu dönüşüm programı AB üyeliği kılıfı altında yürütülmektedir. Emperyalizmin maşa olarak kullandığı şeriat yanlıları ve bölücüler ile şahsi çıkarları dışındakileri önemsemeyen finans çevreleriyle birlikte Türkiye’yi devrimci, laik çizgisinden saptırmayı amaçlamaktadır. AKP iktidarının Kıbrıs’ta ve Ege’de verdiği tavizler aslında emperyalizmin Türkiye’yi Kürdistan, Ermenistan, İyonya, Klikya, Pontus, Marmara ve Anadolu eyaletlerine bölerek yeniden canlandırmak istedikleri Sevr’in bir parçasıdır. AB’nim tüm programları bu amaçların üzerine kuruludur. Başta kurucu ülke Almaya olmak üzere birçok parlamenter Türkiye’yi AB’de istemediklerini, üye olsa bile serbest dolaşım hakkı vermeyeceklerini her seferinde dile getirmelerine rağmen iktidarlar halen AB üyeliğinde ısrar ederken bu gerçekleri de kamuoyundan gizlemektedirler. 

En iyi entegrasyon, asimilasyondur

AB’nin kurucu üyesi Almanya’nın eski dışişleri bakanı Hans Dietrich Genscher, Yugoslavya’nın parçalanıp bölündüğü 1992’de Türkiye’ye de bu modeli önererek balkanlaşmasını önermişti. Yugoslavya aynı yıl içerisinde parçalanarak 7 devlete bölünmüştür. Almanya içişleri bakanı Otto Schily, 1945’ten beridir Münih’te günlük yayınlanan Süddeutsche Zeitung gazetesine 2002’de verdiği bir röportajında Almanya’da homojen bir Türk azınlık toplumu istemediğini, azınlıkların korunmasıyla ilgi maddelerin anayasaya konulmasının reddedildiğini ve böyle kalacağını ifade ederken Türkiye’nin AB üyeliğini kastederek en iyi entegrasyonun asimilasyon ile Yugoslavya modeli olduğunu açıkça belirtmiştir. Batı Almanya şansölyesi Helmut Schmidt ise Türkiye’nin AB’ye alınması bağlamında gözden kaçırılmaması gereken önemli kültürel farklılıklar olduğunu, Türkiye ile Avrupa arasındaki kültürel farklılıkların Rusya ile Ukrayna’dan daha farklı olduğunu ifade ederek Türkiye’ye karşı açık kartlarla oynanılmasını önermişti. Almanya’nın Ankara büyükelçisi Dr. Hans Lohiam Vergau ise Türkiye’nin üye olması durumunda AB’nin kimliğini büyük ölçüde değiştireceğine işaret ederek Türkiye’nin hiçbir aday grubuna girmediğini kesin ve net bir ifadeyle dile getirmiştir. Fransa meclis Dışişleri Komisyonu başkanı François Loncle, “Tarihi özellikleri dikkate alındığında Türkiye AB’ye hiçbir zaman giremez.” diyerek benzer bir ifade kullanmıştı. Başta AB’nin kurucu üyesi ve aynı zamanda finansörü Almanya olmak üzere açıkça bize “Sizi AB’de istemiyoruz” diyorlar fakat buna rağmen iktidarlar ödünler, tavizler vermeye devam ediyor, kamuoyundan da bu gerçekleri gizliyorlar. 

AKP’nin masasına soykırım iddialarını da koyan emperyalizm, bu konuda da büyük ödünler ve tavizler kopartmıştır. Ermeni Diaspora’sı, Boğaziçi Üniversitesi’nde soykırım paneli bile düzenlemiş, açılış konuşması için de dönemin Dışişleri Bakanı Abdullah Gül davet edilmiştir. Avrupa parlamentosunun farklı tarihlerde ve konularda aldığı kararlar AKP döneminde karşılık bulmuştur. Türkiye henüz üye olmadığı halde bizden birçok talep ve isteklerde bulunan Avrupa parlamentosu, 10 Şubat 2000’de Türkiye’nin Kıbrıs Cumhuriyeti topraklarının % 37’sini işgal ettiğine dair karar alarak 15 Kasım 2000’de işgal güçlerini geri çekme çağrısında bulunmuştur. AKP bu çağrıya, Kıbrıs’ın bağımsız bir devlet olarak birleştirilmesini öngören ve kısaca “Annan Planı” olarak adlandırılan plana karşı çıkan Rauf Denktaş’ı tasfiye ederek AB’nin talebini kısmen de olsa yerine getirmiştir. Avrupa Birliği ayrıca Ermeni soykırım kırım iddialarının yanı sıra Yunanistan’ın Ege’deki tezlerini ve iddialarını destekleyerek Yunanistan’ın sınırlarının aynı zamanda AB’nin dış sınırlarının bir parçası olduğu yönünde 15 Şubat 1996 tarihli kararı almıştır. Türkiye’nin Ege’deki kalesi konumundaki Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni yok sayan, açıkça Türkiye’yi işgalci gösteren AB’ye sessiz kalan siyasilere Atatürk’ün sözünü hatırlatmak isterim. Atatürk diyor ki; Yabancı bir devletin himaye ve desteğini kabul etmek, insanlık özelliklerinden mahrumiyeti, becerisizlik ve miskinliği itiraftan başka bir şey değildir.

AB’den soykırım iddialarına destek

Türk kamuoyu yalnız Ermeni soykırım iddialarıyla meşguldür. Oysa Avrupa Birliği Ermeni soykırım iddialarının yanı sıra Türklerin 350 bin Pontusluyu soykırıma uğrattığını da iddia etmektedir. Yunan Parlamentosu 14 Şubat 1994’te, bizim gençlik ve Spor bayramı olarak kutladığımız 19 Mayıs gününü “Pontus soykırımını anma günü” olarak kabul etmiş ve bu karar 7 Mart 1994’te dönemin cumhurbaşkanı tarafından onaylanarak yürürlüğe girmiştir. Kıbrıs Rum yönetimi de aynı günü soykırım günü olarak kabul etmiştir. Kısacası 19 Mayıs, her iki ülkede milli bayram olarak kabul edilmiştir. Anma çerçevesinde tüm eğitim kurumlarında Türkiye’ye karşı kara propaganda konuşmaları yapılmakta ve kiliselerde ayinler düzenlenmektedir. Türkiye’nin Pontus Soykırımını tanımadığı sürece AB’ye alınmaması yönünde de propagandalar yapmaktadır. Soykırım iddialarının kabul görmesi, tanınması durumunda Türkiye’den gerek nakdi ve gerekse toprak olarak tazminat talepleri olacaktır ki bu iddiaların temelinde de Türkiye’yi Yugoslavya modeliyle parçalayıp bölünme programını hızlandırmaktır. Yunanistan eski kültür bakanı Melina Merkuri’nin, 1982’de “Anavatanı Kurtarma Komitesi” adına dağıttığı kartpostallardaki haritada Türkiye, Pontus, Ermenistan ve Kürdistan olarak üçe bölünmüştür. Kara propaganda amaçlı kurulan Pontus dernekleri, doğu Karadeniz bölgesinde “unutulmayan, kaybolan vatanlara gezi” adı altında periyodik olarak geziler düzenlemektedir. 

AB desteğiyle Türkiye’ye karşı kara propaganda yürüten Yunanistan bu konuda aktif olarak da çalışmaktadır. Gerek yurt ve gerek yurtdışında 176 Pontus derneğinin yanı sıra derneklerle koordinasyonlu çalışan federasyonlar da kurmuştur. Güney Yunanistan Pontuslular Derneği, Gürcistan, Ukrayna, Rusya, Kıbrıs, Avusturalya, Almanya Pontuslular Federasyonu, Pan Helenik Federasyonu, Kazakistan Elen Cemaatleri Federasyonu, Ermenistan Pontuslular Birliği, ABD ve Kanada Pontus Dernekleri Federasyonu gibi birçok dernek, federasyon, birlik vb. aktif olarak çalışmaktadır. ABD’de gerçekleştirilen 11 Eylül 2001 İkiz Kuleler saldırısını “11 Eylül 1683 teki viyana yenilgisinin Müslümanlar tarafından alınan intikamıdır” şeklinde manşetine taşıyan The Guardian gazetesi, Avrupa’nın Türkiye hakkındaki düşüncesini net olarak ortaya koymuştur. Türk toplumunu hor gören, aşağılamaktan, hakaret etmekten, kültür ve değerlerine saldırmaktan geri durmayan batının kapılarında bu halkı dilenci durumuna düşüren siyasilerin söylediklerinin arasında, 6 bölümdür yazdığım gerçeklerin hiçbiri yoktur. Türk halkını, Cumhuriyet ile tebaadan özgürlüğüne, bağımsızlığına kavuşturan Mustafa Kemal Atatürk’ün “Esas, Türk milletinin haysiyeti ve şerefli bir millet olarak yaşamasıdır. Bu esas ancak tam bağımsızlığa sahip olmakla temin olunabilir.” sözünü unuttuğumuz veya bu çizgiden saptığımız anda başta tam bağımsızlık olmak üzere tüm değerlerimizi, kültürümüzü kaybedecek ve batının istediği mandacılığı kaçınılmaz hale getirecektir. 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Veysel BOĞATEPE Arşivi