Mürteza ÖZTÜRK

Mürteza ÖZTÜRK

'Bin Yıllık Kardeşlik' Masalı..

'Bin Yıllık Kardeşlik' Masalı..

Barış ve huzur içerisinde yaşamak için kardeş olmak mı gerekir?


Yaramaz çocukları ikna eden Baba misali yıllardır Kürtler ne zaman ihanet odakları ile beraber hareket etse biz arkalarını sıvazlayıp “ Siz bizim kardeşimizsiniz” dedik…


Zaman zaman kulaklarını çektik, hatta tokat bile attık ama yine kardeş demekten geri kalmadık.


Hemen “Bin yıllık kardeşiz”  türküsünü söylemeye başladık.


Türk Milletinin doğası gereği, şefkat ve ilgi gösterdik.


Toprağımızı paylaştık.


Kullandıkları kaçak elektriğin, suyun bile parasını kuzu kuzu ödedik, hiç de itiraz etmedik.


Kardeşimiz dedik.


Saddam’ın, Kimyasal Ali’nin elinden kurtarıp sahip çıktık.


Kız aldık, Kız verdik, iş yaptık.


Ama ne zaman ağlamaya başlasalar kardeşimiz deyip bağrımıza bastık.


Siyasiler oy için, Devlet de Milli olmadığı için kardeşlik türküsü hep söylendi durdu.


İdris-i Bitlisi’nin katlettiği Türkmenler için kin gütmedik, Kürt Saidleri ve sayısız isyanları da unuttuk.


Bebek katilini “Barış elçisi” Teröristleri “Aktivist” olarak kabul ettik.


Terör örgütü PKK’yı bile siyasi aktör olarak görüp aynı masada oturarak geleceğin “Yeni Türkiye’sini“ beraber dizayn etmek için süreç başlattık.


Kardeşlerimiz (!) Mutlu olsun diye Türk Milliyetçiliğini ayaklar altına alıp Kürt Milliyetçiliğini baş tacı yaptık.


Ama nafile!


Biz verdikçe onlar daha çok istedi, biz elimizi uzattıkça onlar suratımıza tokat attı.


Ne yaptıysak, ne kardeşlerimizi mutlu edebildik, ne de kardeş olduğumuza ikna edebildik…


Çünkü kardeş falan değiliz.


Türk ayrı, Kürt ayrı bir ırktır.


Ne biyolojik olarak ne de sosyolojik olarak kardeş değiliz.


Aynı topraklarda yaşamamız kardeş olmamızı gerektirmez.


Türkiye’de, binlerce yıllık Türk yurdunda yaşayan birçok etnik unsur var.


Bunlarla münasebetimiz sadece vatandaşlık bağı ile sınırlıdır.


Zaten siz ne kadar kardeşiz deseniz de, kardeş olduğunuzu ispatlamak için ciltler dolusu kitaplar yazsanız da sizin kardeşliğinizin Kürtler nazarında karşılığı yoktur.


Ayrı bir Irk, ayrı bir medeniyet olduklarını ve kardeş olmadıklarını hem sözleri ile hem fiilleri ile dile ispat ediyorlar.


Eğer kardeş olsaydık, katledilen Türkmenler için yürekleri yanardı.


Karabağ için sokaklara dökülür, Ermeniler için yas tutmazlardı.


3 gündür Türkiye’yi yakıp yıkanlar, polislerimizi şehit edenler bu protestoları Türkler için değil Kürt kardeşleri için yapıyor.


Kardeş bile olsanız kardeşlik hukukunda ihanete yer yoktur.


İhanet içerisinde olmayan Kürt’ler vatandaşımızdır. Devletin bütünlüğüne, Vatana, Bayrağa ve kutsal değerlerimize saygı gösterip, birlikte barış içerisinde yaşamayı tercih edenlere hiçbir zaman düşman gözü ile bakılmamış, kardeş gibi davranılmıştır.


Ancak Emperyalizmin maşası olarak Türk Devletine savaş açanları kanunlar affetse bile Milletin vicdanı ve şehitlerin kanı affetmeyecektir.


Demokratikleşme süreci adı altında verilen onca tavize rağmen Ayn El Arap ( Kobani)’de ki olayları bahane edip Devlete savaş açmak, terör ve anarşi yaratarak 25 kişinin ölümüne sebep olmak, yağmalama, kundaklama yapmak, Demirtaş’ın söylediği gibi: “Görkemli Halk direnişi” değil, açıkça isyandır.


Demirtaş ve bazı CHP’liler alenen halkı isyana teşvik etmişlerdir.


Okulları, Belediye binalarını, Toplu taşıma araçlarını kundaklayıp masum insanları öldürmek nasıl olur da “Görkemli Halk direnişi” olur?


Amaç iç savaş çıkartmaktır.


İçeride Türk Askerini ve Polisini katledenlerin, dışarıda Türk Askerinden medet umması da ayrı bir hayâsızlık ve yüzsüzlüktür.


Tezkereye hayır diyenler şimdi Ordu Kobani’ye gitsin Kürtleri ISİD’ın elinden kurtarsın diye Türkiye’yi ateşe veriyor, polisleri katlediyor.


Kılıçdaroğlu’da bu oyuna alet olmuş, akıl ve mantık ile bağdaşmayan teklifler sunuyor.


“Ayrı bir tezkere çıkartalım, Ordu gitsin ISİD’ı bertaraf etsin dönsün” diyor Gandi Kemal.

 

Sormak lazım Sayın Kılıçdaroğlu’na: Başka bir emriniz var mı(!)?

 

İmralı’daki Bebek katilinin “15 Ekimden sonra sürecin biteceği ve savaşın başlayacağı ültimatomu”  kardeşi tarafından açıklandı.


Erdoğan ise: 14 Ekim’de yeni yasalar ile yeni tedbirler alınacağını açıkladı.


Bu arada nasıl olduysa Demirtaş, Cezaevinde ki Öcalan ile mesajlaştığını ve sükûnet çağrısı yaptıklarını açıkladı.


Bundan sonra ne olur:


Ya süreci hızlandırıp, PKK’nın sırtını biraz daha sıvazlar, yeni haklar ve özgürlükler adı altında Federasyonun yolunu açarız.


Ya da olaylar daha da büyür ve Ordu ile Millet ele ele verip kardeşlerimizi öper (!)



Bekleyip görelim.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Mürteza ÖZTÜRK Arşivi