Selçuk DÜZGÜN

Selçuk DÜZGÜN

BİZİM İÇİN KELKİTLİ KİMDİR?

BİZİM İÇİN KELKİTLİ KİMDİR?

BİZİM İÇİN KELKİTLİ KİMDİR?

Aydın Doğan!

Kimilerine göre Türkiye`nin aydınlık yüzü.

Kimilerine göre karanlık.

Ama ortada bir hakikat var, bir medya imparatoru.

Ve ülkede iktidar deviren, iktidar tayin eden bir güç(tü)

Biz onun sayesinde 4. Kuvveti öğrendik ve 4. Kuvveti`in 1 numaralı güç olduğuna onunla şahit olduk.

Ne demek 4. Kuvvet?

Yani bir ülkenin idaresi kanunlar çerçevesinde yasama, yürütme ve yargı şeklindedir.

Bu üç sac ayağına medya eklenerek 4. Kuvvet olmuştur.

Bu kuvvet işte günümüzde olduğu gibi 1. Kuvvet hakine gelmiştir.

Hal böyle olduğu içinde ülkenin çivisi çıkmıştır.

İşte çok şikâyet ettiğimiz diktatörlük benzetmeleri de, terör olayları da, adaletsizliklerde ülkedeki güçler dengesinin zemininden kayması sonucu ortaya çıkan olgulardır.

Ve herkesçe malumdur ki 4. Kuvvet dediğimiz şeyin medya patronu hep Aydın Doğan olmuştur.

Taa ki son açıklamasına kadar!

Ne açıklaması yaptı Aydın Doğan?

Bek ki de daha önce hiç yapmadığı veya direk yapmadığı bir şekilde Cumhurbaşkanı Erdoğan’a açık mektup yazıp meydan okudu. Erdoğan’a “yalan söylüyorsun” diyen Aydın Doğan, bununla da kalmadı “sen Kasımpaşalıysan ben de Kelkitliyim” dedi.

Bu manzara karşısında aklıma hemen Türkçe`de şaşırma sözünü en güzel şekilde özetleyen “Bayram değil, seyran değil eniştem beni niye öptü” cümleleri geldi.

Sahi ihtiyar neden delirdi ki?

Bir zamanlar Mesut Yılmaz`a “AB’nin yolu Diyarbakır’dan geçer” dedirtecek kadar güçlü olan bu iktidar tayin edici 4. Kuvvet nasıl bir acizliğe düştü ki, gemileri yaktı?

`Vatan elden gidiyor, ülke bölünüyor` diye mi?

Elbette ki değil öyle bir felsefesi Doğan`ın hiç olmadı.

O bütün meselelerle kapital gözle baktı.

İmparatorluğu su almaya başladı, Türkiye`de artık kendisinin yerini iktidar endeksli başka medya patronları almaya başladı.

Ve bu yeni ekip o kadar güçlü ki.

Örneğin; ben şu an Azerbaycan`da DOĞAN Medya Gurubuna ait TV kanallarını izleyemiyorum, uydudan çıkarılmış durumda.

Ve bu sefer karşısın da bütün rakiplerini tek tek, eze eze yenerek gelen bir Cumhurbaşkanı ve ve oda sözlenenlere göre açıkça “Aydın Doğan’ı yağmurlu günde susuz bırakacağım.” demektedir.

Ha bu savaşta kimin kazanacağı benim umurumda değil, ülkemin ne kaybedeceği benim derdimdir.

Aslında bu cümlelerden çok önce savaş çok şiddetli sürüyordu.

Savaşın sokağa taşması da AKP’lilerin Hürriyet önünde açık açık eylem yapması ile oldu.

Tabii bunun hemen ardından büyük abi devreye girdi vea ABD’nin Ankara büyükelçisi Hürriyet’i ziyaret ederek mesajını verdi

ABD ile savaşa hazır olamayana AKP`de bu mesajı aldı ve Hürriyet’i basan milletvekilleri Abdurrahim Boynukalın’ı bir daha vekil adayı yapmadı.

Yani yürütme ve medya arasında savaşı da yukarıdan izleyen ve zamanla ayar veren yine ABD oldu.

Dün Erbakan`a karşı “yenilikçiler” hareketini yaptırarak AKP`nin gelişini ayarlayanlar, bugün Erdoğan `a karşı aynı tehdit üzerinde harekâta geçmişlerdir ve ihtiyarı açık açık sahaya sürmüşlerdir.

Tutar mı?

Bence tutmaz.

İster sevin ister sevmeyin, Erdoğan ülkede kendine endeksli bir sistem oturtmuş durumda.

Ve halk ülkenin kaderi ile onun kaderini aynı doğru orantıda görmektedir.

Ve böyle medya, böyle muhalefet olduğu sürece Cumhurbaşkanı ne isterse o olacaktır.

Bu süreçte Aydın Doğan`ı bir güç, bir referans olarak kabul edip muhalefetini ona endeksli yapacak olan partiler varsa ki var yanılıyorlar.

Erdoğan karşın da Aydın Bey`in şansı yok.

Bu iş Kasımpaşalı-Kelkitli olayı değil.

Bu iş güçler dengesi ile alakalı bir olay.

Ve terazi Cumhurbaşkanından yana ağır basıyor.

Bizim için Kelkitli denice de akla rahmetli Dilaver Cebeci gelir.

Oda yukarıdaki kavganın dışında olanları yani bizi, bizden olanı şöyle tarif eder;

“O çocuklar birer birer gittiler...

Soylu sevda türküleri dudaklarında,

Saçlarında kurt nefesi rüzgârlar,

O çocuklar birer birer gittiler...”

Örneğin; bu gidenlerden biride Rahmetli Metin Tokdemir`dir.

Trafik kazasında Hakk`ın rahmetine kavuşan Tokdemir Ülkü Ocakları başkanı olduğu için, DOĞAN medyasında haber değeri bile taşımamıştır.

Örneğin; Bu sitenin editörü Muharrem Kılıç. Oda Kelkitlidir. Ve benim tanıdığım en iyi haberci, site yöneticilerinden, siyasi analizcilerden biridir. Bu sektörde de ömrünün yarısından fazla görev yapmaktadır. Sorarım Doğan`a; senin 10 bin okunan yazarın en az 20 tane ama onlardan iki kat fazla okunan sadece ülkücü olduğu için işe almayı bile düşünmediğin Kelkitli gazeteciler nerede? Doğan bu sektörde sadece marksistlerle yola çıktı ve bugün Cumurbaşkanının karşısında da onlarla birlikte tarihe gömülecektir.

Kelkitliliğe sığınan bu ihtiyarın 1.5 milyar dolarlık serveti ve elindeki medya gücü ile Cebeci`nin, Tokdemir`in, Kılıç`ın dava arkadaşlarına yıllarca nasıl hor baktığını, dışladığını, tehditle, şantajla nasıl mahvetmeye çalıştığını iyi biliriz.

O gidenlerden birinin adı da Muhsin Yazıcıoğlu idi.

Aydın Doğan sadece ona yaptıklarının bedelini ödemeye başladı işte.

Bu yüzden bir basın mensubu olarak başına gelecekler asla umurumda değil… Vesselam

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Selçuk DÜZGÜN Arşivi