Cemaatten Erdoğan'a Gülen yanıtı

Cemaatten Erdoğan'a Gülen yanıtı

Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı'ndan Erdoğan'ın 'Gülen'in iadesi' ile ilgili sözleri hakkında açıklama.

Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı (GYV) Başkanı Mustafa Yeşil, düzenlediği basın toplantısıyla, gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. 


Fethullah Gülen'in iade edilmesi talebiyle ilgili tartışmalara yanıt veren Yeşil, "Hukuk ilkeleri açısından, iadesini gerektirecek ve uluslararası nitelikte kabul edilebilecek hiçbir gerekçe ve delil bulunmamaktadır. Gerçek böyle iken, medya üzerinden bu tür bir girişimde bulunmak, 'Camianın sanki Amerika'nın güdümündeymiş imajı ve algısı' oluşturmaya dönük bir gayret olduğunu göstermektir" dedi.

 

Mustafa Yeşil, Swissotel'de düzenlediği basın toplantısında, son dönemde Türkiye'de demokrasi, insan hakları ve özgürlükler alanındaki gerilemenin "kaygı verici boyuta" ulaştığını belirtti.

 

Farklı ve eleştirel görüşler dile getiren tüm kişi ve kurumların hedef alınarak itibarsızlaştırıldığını dile getiren Yeşil, şöyle dedi:

 

"Bir süredir kara propaganda kampanyasının hedefindeki toplum kesimlerinden biri de, hizmet hareketidir. Bizzat Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, bazı kabine üyeleri ve hükümete yakın medya organları tarafından hizmet hareketine yönelik linç kampanyası, çoktan nefret söylemi düzeyini geçmiştir. Bunun yanı sıra, farklı düşünenler, iktidar imkanları ve devlet gücü de kullanılarak vatana ihanet ve darbe söylemleriyle suçlanmaktadır. Demokratik hukuk devletinde asla kabul edilmeyecek, temel insan haklarını ayaklar altına alan bu söylem ve uygulamalar herkesin gözü önünde cereyan etmekte, siyasi hedef ve çıkarlar için yürütmenin gücü kullanılarak hukuk askıya alınmaktadır. Dünyadaki gururu ve en önemli küresel markası olan Türk okullarını karalayarak kamu imkanlarıyla kapattırma çabası, öğretmenlerine yaşatılan mağduriyet, Fethullah Gülen Hocaefendi'nin akıl dışı gerekçelerle iadesinin istenmesi, hizmete gönül veren işadamlarının baskı altına alınması ve Erdoğan'ın 'Bunlara su bile yok' tehdidinin arkasından yaşanan boykot ve mağduriyetler, darbe dönemlerini bile aratır hale gelmiştir."

 

FETHULLAH GÜLEN'İN İADESİ HAKKINDA

 

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın bir Amerikan televizyonuna yaptığı açıklamalara da değinen Yeşil, şöyle devam etti:

 

"Başbakan Tayyip Erdoğan, Fethullah Gülen Hocaefendi hakkında, 'Stratejik ortağımız ABD'den Fethullah Gülen'in iadesini ümit ediyorum. En azından sınırdışı etmelidir' dedi. Hakkında hiçbir soruşturmanın olmadığı bir dönemde, Başbakan'ın böyle bir ifade kullanması vahim olduğu gibi, muhtemel bir soruşturma sürecinin ne kadar siyasi olacağının da kanıtıdır. Kaldı ki, Hocaefendi daha önce değişik iddia ve iftiralarla yargılanmış ve beraat etmiştir. Hukuk ilkeleri açısından iadesini gerektirecek ve uluslararası nitelikte kabul edilebilecek hiçbir gerekçe ve delil bulunmamaktadır. Gerçek böyle iken, medya üzerinden bu tür bir girişimde bulunmak, camianın sanki 'Amerika'nın güdümündeymiş' imajı ve algısı oluşturmaya dönük bir gayret olduğunu göstermektir. Halbuki evrensel insan hakları, hukuku ve değerlerini hedef alarak birlikte yaşamayı kendisine şiar edinmiş olan hizmet camiası, ABD'nin de dahil olduğu yaklaşık 160 ülkede eğitim faaliyetleri göstermektedir. Bütün bu faaliyetlerin, bir devletin, bir kültürün veya bir gizli servisin güdümünde yapılıyormuş gibi gösterilmesi, Anadolu'nun her kesiminden fedakar gönüllüler başta olmak üzere, bütün bu ülkelerdeki farklı dil, din, etnik köken ve kültüre sahip hizmet hareketine, dostlarına hakaret ve bühtandır."

 

17 ARALIK OPERASYONLARI HAKKINDA

 

Konuşmasında, "17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet soruşturması hukuk usulü içinde ve meri kanunlar çerçevesinde yargının gerçekleştirdiği bir süreçtir" diyen Yeşil, şöyle konuştu:

 

"Şayet usul ve esasa ait yanlış ve eksiklikler varsa, bunların denetimi hukuk sistemi içinde mümkündür. 4 bakanın istifa ettirildiği ve Yüce Divan'a gönderilmesinin gündemde olduğu bir ortamda iddialara cevap vermek ve yargının işini yapmasına yardımcı olmak yerine, hukuk çerçevesindeki bir soruşturmayı 'darbe girişimi' gibi sunmak, gerçeği ters yüz etmektir. Ortada bir darbe var ise, bu 17 Aralık sonrası yaşanan yürütmenin yargıya müdahalesi, hukukun siyasallaştırılması, anayasa hükümlerinin açıkça çiğnenmesi, medyanın baskı altına alınıp sosyal medyanın yasaklanması, özgürlüklerin kısıtlanarak ülkenin adeta muhaberat devletine dönüştürülmesidir. Ayrıca, 'ajanlık', 'casusluk', gibi akıl almaz ve mesnetsiz komplo teorileriyle camianın günah keçisi haline getirilmesi izan ve insaf dışıdır. Hiçbir somut delil ortaya koymadan, 'kanaat, his ve algılarla' yapılan iftiralar, yolsuzluk ve rüşvet soruşturmalarını sonuçsuz bırakmayı hedeflemekte ve ayrıca nefret suçu oluşturmaktadır."

 

"HESAP SORULMASI HÜKÜMETİN NAMUS BORCUDUR"

 

Mustafa Yeşil, Başbakanlık ofisine böcek konulduğu ve Dışişleri Bakanlığı'ndaki Suriye toplantısının dinlendiği iddialarıyla ilgili olarak ortaya konulmuş hiçbir delil olmadığını söyledi; "Olay, hükümet medyası tarafından kimi zaman havada uçan böceklere, kimi zaman korumalara, kimi zaman çaycı ve temizlik görevlilerine yıkılmakta, ancak Dışişleri müfettişleri, MİT, Emniyet, TİB ve adli makamlardan olayı aydınlatacak hukuki bir adım atılmamaktadır. Bütün bunlara rağmen, uzun süredir hizmet camiası suçlanmaktadır. Alabildiğine sıkı güvenlik önlemleriyle korunan mekanların ancak yüksek teknolojiyle dinlenebileceği bir gerçektir. Benzeri ancak devletlerarası karşı casusluk faaliyetlerinde görülebilecek olan bu tür bir dinleme vakasını bahane ederek 'Kanaat oluştu' türünden ifadelerle sivil bir hareketi yıpratmak, akıl ve hukuk ölçüleriyle bağdaştırılamaz. Devletin en mahrem görüşmelerini dinleyen ve sızdıranların yanı sıra görevini ihmal ederek bu zaafı oluşturanlardan da hesap sorulması, hükümetin namus borcudur" dedi.

 

"HİZMET, MÜSPET HAREKET PRENSİBİNDEN ASLA TAVİZ VERMEYECEK"

"Hizmet, müspet hareket prensibinden asla taviz vermeyecek" diyen Mustafa Yeşil, "Toplumsal barış ve huzurumuzu bozacak girişim ve kışkırtmalara, nefret söylemlerine, şeytanlaştırma ile itibarsızlaştırma girişimlerine takılmayarak, kendi mana köklerinde ve geleneğinde var olan kin gütmeme, herkesi konumunda kabul etme prensipleri ile onurlu duruşunu sürdürecektir" ifadelerini kullandı.

 

AYASOFYA'NIN İBADETE AÇILMASI

Mustafa Yeşil, basın açıklamasının ardından gazetecilerin sorularını yanıtladı. Bir gazetecinin, sosyal medya üzerinden Ayasofya'nın ibadete açılması için başlatılan kampanyaları hatırlatarak, "Hizmet Hareketi'nin bu konudaki düşüncesi nedir?" diye sorması üzerine, Yeşil şu cevabı verdi:

 

"Genel manada herkesin kendi şahsına özel Ayasofya ile ilgili bir düşüncesi, bir mütalaası olabilir. Özellikle muhafazakar tabanın Ayasofya Camii ile ilgili bir özlemi, bir duygusu olabilir. Ancak Hizmet'in bu manada, Ayasofya'nın ibadete açılması konusunda külli manada bir kampanya yapması söz konusu değildir. Biz Ayasofya Camii'nin açılmasının tamamen iktidarla ilgili bir mesele olduğu ve bunun uluslararası hassasiyete sahip bir mesele olduğu inancı ve düşüncesi içindeyiz. Dolayısıyla, bu hususta kampanya yaparak, açılması yönündeki ısrar algısını asla Hizmet olarak biz tasvip etmeyiz. Ama Hizmet'e gönül verenlerin içerisinde buna ilgi duymuş ve bunun üzerinde ısrarla gündem yapmış insanlar varsa, bu onların şahsi mütalaalarıdır. Asla Hizmet'in genel manada bu tarz bir duruşu, talebi, ısrarı söz konusu değildir."

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.