Selçuk DÜZGÜN

Selçuk DÜZGÜN

HANIM!

HANIM!

HANIM!

   

Bu yazı  Mehmet Altan`ın  `KÜRT GERİLA KADINI` yazısına cevap niteliğindedir.

 

Bu yüzden biraz uzun olacak ama rica ediyorum annelerinize hürmetiniz varsa okuyun.

 

Okuyun ve o asil  kanından sütünü emdiğiniz annenize gidip bir sarılın, elini öpün, helallik isteyin…

 

Cumhurbaşkanı kendi geleneksel bakış açısı ile `Kadın-Erken` işitliği meselesine değindiye, hemen bir sürü saçma sapan sataşmalar geldi.

 

Anadolunun mayasını iyi bildiği için cumhurbaşkanı kendini `çağdaş, entellektüel ` tanımlayanların saldırısına uğrayacağını ve bu saldırının ona prim yaptıracağınıda iyi biliyordu.

 

Kısacası; adam bir piskolojik harp uzmanı ve rakiplerinide kendine oy verenleride iyi tanıyor ona göre gündemini yaratıyor.  

 

Haa savunduğu değerlerinede inanıyor ve arkasında.

 

Bu `endel-dantel` tippler dışında anasından emdiği süte sadakatle bir yazar da çıktı güya cumhurbaşkanına  mesaj vermek için `Kürt Kadınını Gerilla` olarak tanımladı, övdü..övdü…

 

Bu yazar Star Gazetesi yazarı Mehmet Altan.  

 

Yazının konusu ise  `Ortadoğu`nun yeni modeli: Kürtler!`

 

Konaniye övgüler yağdırdığı yazısının girişini aynen şu cümlelerle kuruyor. 'Kobani, Kürt tarihinin herhalde en önemli, en büyük dönüşüm noktalarından biri oldu… Belki de en büyüğü. Her ulusun, devlet olma aşamasında bir ‘milli destana’ ihtiyacı vardır. Kobani, Kürtlerin etrafında toplanacağı o büyük destanı olağanüstü bir kahramanlıkla yarattı.'

 

Ve yazının devamında `gerilla kürt kadınını` dediği insanlarışöyle analatıyor;

 

'Elleri kalaşnikoflu, saçları örgülü, güler yüzlü, parlak gözlü kahraman kadınlar, şehirlerini, devletlerini, ailelerini hayatlarını ortaya koyarak koruyorlar ve bu uğurda gözlerini kırpmadan ölüyorlardı. IŞİD’lilerin, ayağı terlikli, uzun sakallı, insanların kafalarını kesen gözleri kanlı ilkel askerlerinin karşısında aydınlık yüzlü cesur kadınlar. Kobani’nin sembolü o kadınlar oldu ve dünya hiç duraksamadan o kadınların yanında yer aldı.'

 

Yazı  söz de bize insan haklarının, demokrasinin savaşcısı gibi sunulan yazar Altan tarafından utanç cümleleri ile  uzayıp gidiyor…

 

Eee.. adam annesinden emdiği sütü hak etmeye çalışıyor.

 

Ozaman biz de kendi annelerimizi, bacılarımızı, eşlerimizi kısacası; canlarımızı, cananlarımız bir anlatlım bakalım onların gerilla dediklerine biz ne diyormuşuz?

 

Türk`ler de kadının ne anlama geldiğini  anlamak için ilk adrese yani Dede Korkut`a gitmek lazımdır.

 

Dede Korkut Hikâyelerinde `Türk Kadını kutsaldır; güzeldir, kocasının yardımcısıdır; ailede fikirleri esas alınır. Kadın aynı zamanda milli bir kahramandır, yenilmez bir savaşçıdır. O erkeklerle değil; erkekler onunla yarışır.`

 

Türk kültüründe kadının en belirgin iki özelliği vardır.  

 

'Bunların birincisi Kahramanlık , ikincisi Analık`tır.` diye tanımlar. 

 

Türk töresinde kadın cinsine yönelik saldırı ve tecavüzleri ölümle cezalandırmışlardır. Türklerin günlük hayatlarına ve sosyal kurallarına baktığımızda kadınların ev içinde çocuklara bakan, evin işleyişini düzenleyen konumlarının dışında, asker olarak da savaşlara katıldıklarını gözlemliyoruz.

 

Bu nedenle Türklerde, askerlik bir meslek değildir. Her kadın ve erkek savaş zamanlarında bağlı bulunduğu beyin komutası altında savaşırlardı. Türklerdeki bu anlayışa “Ordu Millet” denmektedir.

 

Türk kadınları ailede söz sahibidirler. Ana ve Atalar Türklerde kutsal kabul edilmiştir.

 

Türk kadınının yüksek konumunu, devlet yönetiminde de görmekteyiz. Türk kadını Katun ya da Hatun unvanıyla Kağanın yanında oturur. Her türlü siyasi yazışmaya, antlaşmaya kağanla birlikte imza atar.

 

Eski Türklerde Han ve Katun gökle yerin çocukları kabul edilmiştir ve kendilerine kutsiyet atfedilmiştir. Eski Türk Destanlarına bakıldığında her zaman kadınlar, ışık kaynağı, çıkış noktası olarak görülmüştür.

 

Yine Dede Korkut Hikayelerinde Türk Töresi'nde kadın dövmenin asla yerinin olmadığı vurgulanmıştır. Türk kaynakları dışındaki kaynaklarda da Türk kadınının yüksek karakteri ve iffeti övülmüştür. 

 

Tüm dünyada kadınların tarih içindeki değerlerini karşılaştırdığımızda ortaya çıkan tablo gerçekten Türkler için bir gurur abidesidir. Çünkü Türkler 3.yüzyılda savaş kararını Kadınlarıyla birlikte alırken Anglo-saksonlar 11. yüzyılda kadınlarını satabilmekteydiler. İngiliz asilzadeleri istedikleri kadınla sorgusuz sualsiz hertürlü emellerine alet edebilmekteydiler. Doğuda Araplar kızlarını diri diri gömmekteydiler. Bir çok kavimde başka başka zulme tabi tutulan kadınlar o topluluklarda ikinci sınıf insan muamelesi görmüşken Türklerde durum tam tersidir.

 

Türkler Altay Dağları'nın zirvesine “Kadınbaşı” adını vermişlerdir. Türkler için kutsal sayılan bir dağın zirvesine Kadınbaşı adının verilmesi oldukça manidardır. 

 

Türk kadını tarihin her aşamasında erkeğinin yanında olmuştur. Türk kadınındaki bu savaşçı ruh ve yüksek seciye kendini milli mücadele döneminde de göstermiş, Türk kadınları Çanakkale'de, Kafkasya'da erleriyle birlikte savaşmışlardır.

 

Bu yüzden dünya tarihi Tomris Hatun, Dilşet Hatun, Süyümbüke Hatun, Nene Hatun gibi kadın kahramanları altın herlerle sayfasına yazmıştır.

 

Ayrıca bir kelime daha dikkatimizi çekmektedir. Türkler kadınlarına genelde `HANIM ` diye hitap etmektedirler.

 

Mete Han bir kurultay esnasında kendisine bir savaş kararı için oyu sorulmuş o da -Ben sizin hanınızım işte bu da benim “Han'ım” diyerek savaş kararını eşiyle birlikte almak istediğini belirtmiştir. O günden beri Türkler eşleri için Hanım kelimesini kullanmışlardır.
  

Peki bizim `HANIM`larımızada vatan, millet uğruna ne gibi kahramanlıklarmı var.

 

Merak edene kurtuluş savaşında kağnısı ile mermi taşıyan Elif kız, Erzurum tabyalarında Nene Hatun, hainlerin , soysuzların kurşunlarıyla şehit düşen çocuğuna, kocasına tabutunun başında `Vatan sağolsun!` diyen analarımız, o gerilla dedikleri soysuzları yetiştirmek için oralara giden ve bizzat yine onlar tarafından şehit edilen bayan öğretmenlerimiz yeter ve artar bile.

 

Kimse bize imrali canisinin darvin teoremindeki üreme araçlarını model olarak sunmasın.

 

Bizim için model; yavuklusunu ` savaştan sonra ` diyerek cepheye gönderen  ve gelmeyeceğini bildiği halde  ölene dek onu bekleyenlerdir.

 

Bizim için model; Cuma günleri ayyıldızlı mezar taşlarında`vatan sağolsun` diyerek işten içe  göz yaşı dökenlerdir.

 

Biz onlara ANA. BACI. YAR kısacası; HANIM deriz…

 

vesselam


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Selçuk DÜZGÜN Arşivi