Selçuk DÜZGÜN

Selçuk DÜZGÜN

HERŞEY HABUR`da BAŞLADI!

HERŞEY HABUR`da BAŞLADI!

HERŞEY HABUR`da BAŞLADI!

 

Onlar `ÇÖZÜM` planı dedikçe bizler `hayır bu çözüm değil, çözülme getirir` demekten yorulmuştuk.

 

Hatta o kadar yorulduk ki, bizlere siz `kafatasçısınız, ırkçısınız` dediklerinde oralıklı bile olmuyorduk.

Ve bir gün PKK`lı teröristler `HABUR` denen kapıdan yüzümüze küfür ede ede ellerini kollarını sallaya sallaya Türkiye’ye geldi ve serbest kalarak ülkenin her yerine dağıldılar.

 

Onların ülkemize gelmesi için muhatap alınan ve `Mandela` benzetmesi yapılan İmralı`daki PKK elebaşından yardım istenmiş, oda bir mektup göndererek Kandil’e ve PKK’lılara “teslim olun” demişti.

 

Onlarda bu çağrıya uydular ve ` bizim liderimiz APO`  diye diye ülkeye davullu zurnalı girdiler.

 

Ve ertesi gün `Apo aslında namaz kılar` denilerek bir algı saçmalığına imza atıldı.

 

Öyle ya; onlar Müslümanlığı tebliğ edenlerdi APO`da Vahşi`ydi ve Müslümanlar da meseleye bu açıdan bakacaklardı.

 

Sonra ne mi oldu?

 

Teröristlere hiçbir işlem yapılamadı, hatta ayaklarına savcılar gönderilerek adeta sınırda mahkemeleri yapılarak affedildiler.

 

O sırada ülkede bır başka açıdan aynen şunlar oluyordu;

 

-PKK’lılar davul zurnayla karşılanıyorken Mehmetçiklerimiz beyaz kefenle iniyordu o dağdan!

 

-Şehitlerin cenaze törenine PKK’lıları ülkeye davet eden o adamlar katılamıyorlardı ve `üç beş Mehmet öldü diye meclis mi toplanır?` diyorlardı

 

-Provokasyon oluyor diye şehit cenazesine vatandaşın katılımı yasaklanıyordu

 

-Hatta şehitleri anma programına katılan Azerbaycan kökenli vatandaşlarımızın Azerbaycan bayrağını açmalarından bile rahatsız olunuyordu…

 

-Garip biz benzetme ile adına `ERGENEKON` denilen bir terör örgütü soruşturmasıyla PKK ile savaşan askerler cezaevine giriyor, Genel Kurmay Başkanına `terör örgütü lideri `deniyordu

 

-Şimdilerde adına `Parelel Yapı` dedikleri ortakları ile bir garip ilişki içerisinde açılım projelerini yürütenler, Türk Devlet geleneğine ait ne varsa `demokratikleşme` diyerek vatanın bölünmez bütünlüğüne, `milli birlik ve kardeşlik projesi` diyerek milletin birbirine düşman olmasına zemin hazırlıyorlardı.

-Ve daha sonra İmralı ziyaretleri, akil adamlar, Barzani çıkartması vs….

 

Geldiğimiz nokta işte bu gaflet zamanlarının bir sonucudur.

 

Evet terörle el sıkışanlar, onları ülkeye sokup kamu görevlisi dahi yapanlar şu an meselenin geldiği noktadan bir numaralı sorumlulardır.

 

Ülke öyle bir hale geldi ki,  ekmek çalsan cezası vardır, kırmızı ışıkta geçsen cezası vardır ama terörist olursan cezası yoktur!

 

Binlerce askerimizi, yüzlerce doktor, hemşire, öğretmen, polis ve sivil vatandaşımızı şehit eden teröristleri HABUR rezaletinde ülkemize soktuğumuzdan beri şeytanlar etrafımızda, içimizde dolaşıyordu.

 

Ve devlet zaafa düşünce hanince eylemlerine başladılar.

 

Tüm bu süreçten sonra hadi şimdi orduya silahlan deyin, vatandaşa vatanına sahip çıkın deyin.

 

O komutanların yarın çete kurmaktan içeri alınmayacağına, sokağa çıkan vatandaşın devlete isyandan yargılanmayacağına kim güvence verebilir.

 

Tüm bunlara rağmen umutsuz muyum? Asla!

 

Unutmayalım İstanbul işgal edildiğinde de Yunan gemileri Boğazda serbestçe geziyordu. İstiklal Caddesi Yunan bayrakları ile donatılmıştı.

 

İşgali kutluyorlardı.

 

Türklere ise susun denildi! Susun ve kabullenin!

 

Ülkenizin elinizden alınmasını, vatanınızın, onurunuzun ayaklar altına alınmasını sessizce izleyin!

 

Ama öyle olmadı ve sonuç işte üzerinde yaşadığımız bu vatan kaldı.

 

ÇÖZÜM;

 

PKK’yı bitirmek için dağdakiler ve şehirdekilerle her türlü savaşılmalıdır.

 

Devlete sıkılan kurşun için İdam cezası geri gelmeli.

 

İmralıdaki terörist başı eceliyle ölmemeli ve Türk Devlet geleneğine göre idam edilmelidir.

 

Teröristi dağa çıkartanlar da, dağdan indirenler de, davul zurnayla karşılayanlar da, devletin mahkemelerde yargılanmalıdır.

 

Ve en önemlisi şehitlere vefa borcu olanlar şu cümleleri haykırmalıdır;

 

Tan ağarırken geleceğiz,


Gök kubbeye yemin ederiz ki.


Peşimizde atlılarla, sağımızda ay yıldız solumuzda, mehter marşlarıyla ... 


Dostunuza dostluk edip düşmana kan kusturmaya geleceğiz


Geleceğiz 24 Oguz'un yirmi dörtüyle

 

Ama haksızlara haksızlık, zalimlere zalimlik için değil 'Adalet' dağıtmaya geleceğiz... 


Ve Teröre Türk TÖRESİ neyi gerektirirse onu uygulayacağız...

 

Bu vatanı böldürmeyeceğiz.


Bekleyin...göreceksiniz, duyacaksınız...hangi saf da iseniz onunla mükafatlanacaksınız....

 

vesselam


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Selçuk DÜZGÜN Arşivi