İç savaşta yer almış eli silahlı gruplar Türkiye'de gettolaşıyor

İç savaşta yer almış eli silahlı gruplar Türkiye'de gettolaşıyor

Bazı büyük kentlerde, illerde ve ilçelerde önemli bir nüfus oluşturan laiklik karşıtı akımlara mensup, iç savaşta yer almış eli silahlı grupların gettolaştıkları gözleniyor.

Halk TV yazarı Fikret Bila, 'Üç Tehlike' başlıklı bir köşe yazısı kaleme aldı.

Bila yazısında sayılarının 15 milyonu aştığı söylenen çoğunluğu Suriyeli göçmenlerin sosyal sorun olmaya başladığını ve büyükşehirlerde gettolaştıklarını ifade etti.

 

İşte o yazı:

 

'İktidarın Türkiye’yi dönüştürme çabaları ülkenin geleceği açısından üç alanda önemli riskler barındırıyor.

Türkiye Cumhuriyeti’nin ve toplumsal yaşamın laik yapısını dönüştürmek amacıyla sivil ve güvenlik bürokrasisinde yapılan tasfiye ve tarikat referanslı atamalar, devlet korumasında da olanlar dahil yoksul aile çocuklarının tarikatların ellerine teslim edilmesi ve 15 milyonu bulduğu ifade edilen çoğunluğu Suriyeli göçmenler çözülmesi zor sorunlar üretmeye aday alanlardır.

Güvenlik bürokrasisinde Atatürk’ün izinde laik kadroları tasfiye edip yerlerine Atatürk ve laiklik karşıtı cemaat mensuplarının atanması ve terfi ettirilmeleri sonucunda Türkiye çok acı bir deneyim yaşadı. Emniyet teşkilatında ve yargıda etkin yerlere getirilen bu kadrolar önce Türk Silahlı Kuvvetleri’nde (TSK), emniyette ve yargıda kumpas davalarıyla tasfiyeyi gerçekleştirdiler. TSK’da önemli komutanlıklara getirilen FETÖ’cüler 15 Temmuz 2016’da darbe girişiminde bulundular.

17-25 Aralık yolsuzluk iddialarına kadar iktidarın desteğiyle yargı ve güvenlik kurumlarında etkin hale getirilen kadroların bir askeri darbeyle laik cumhuriyeti yok etmeye kalkıştıkları bu süreç unutulmamalıdır.

Bu süreçten ders çıkarması gereken iktidarın özellikle güvenlik ve yargı bürokrasisinde tasfiye ettiği cemaat mensuplarının yerine başka cemaat ve tarikatlara mensup kadrolar oluşturması ilerisi için önemli bir risk oluşturacaktır.

Bu nedenle bugünlerde yargıda, emniyet teşkilatında ve TSK’da üst düzey atamalar ve görev değişiklikleri yapılırken bu risk dikkate alınmalıdır.

Güvenlik ve sivil bürokrasinin anayasa ve yasaların düzenlediği şekilde görevlerini hakkıyla yerine getirecek kadrolarla oluşturulması, cemaat, tarikat mensuplarının etkin hale getirilmemesi gereklidir.

İktidarın demokratik, laik bir ülkede olmaması gerektiği halde toplumsal yaşamın merkezine dini yerleştirme amacıyla eğitimi bilim ve akıl temelinden çıkararak tarikatların etkinlik alanı haline getirmesi de ilerisi için bir diğer risk alanıdır.

Devlet korumasındaki çocukların tarikat yuvalarına gönderilmesi ve akıl ve bilimden uzak, laiklik, kadın erkek eşitliği karşıtı olarak eğitilmeleri, kindar nesiller yetiştirmek için gösterilen gayretler de toplumsal ve siyasal sorun alanlarına dönüşme riski taşımaktadır.

Özel eğitim alanında tarikatların etkinliği gözle görülür hale gelmiş durumda. Ana sınıfından üniversiteye kadar oluşturulan, tarikatlara ait eğitim zincirleri iktidar tarafından her yönden desteklenip korunuyor. Resmi okullarda da durum çok farklı değil.

Zengin aileler çocuklarını bu sistemin dışında bilim ve akıla dayalı, laik eğitim veren kurumlara gönderiyor ama yoksul aile çocukları bu okullara gitmek zorunda bırakılıyor. Çocuklar tarikat yurtlarına yerleştiriliyor. O yurtlarda çocukların hayatını karartan, hatta canlarına kıymalarına neden olan olaylar
örtbas ediliyor, yargı gerekeni hakkıyla yapmıyor.

Türkiye’nin geleceği için ağır sorunlar üretecek olan üçüncü alan ise sayılarının 15 milyonu aştığı söylenen çoğunluğu Suriyeli göçmenlerdir.

İktidarın tabandaki oy kaybını telafi etmek üzere getirip kolayca vatandaşlık verip oy kullandırdığı, Avrupa ülkelerine karşı koz olarak kullandığı ve nihayet ümmetçi ve siyasal İslamcı bir yaklaşımla Türkiye’yi soktuğu bu gruplar şimdiden sosyal sorun olmaya başlamışlardır.

Bazı büyük kentlerde, illerde ve ilçelerde önemli bir nüfus oluşturan laiklik karşıtı akımlara mensup, iç savaşta yer almış eli silahla grupların gettolaştıkları da gözleniyor.

Bu gerçek Türkiye’nin demografik yapısını da etkileyecek bir potansiyele sahip.

Doğum oranları da dikkate alındığında bazı yerleşim bölgelerinde göçmenlerin çoğunluğu oluşturacakları da tahmin edilmeyecek bir olay değil.

Bu durum iktidarın gözlerini kapadığı ve sorun olarak görmediği bir konu.

Ancak vatandaş iktidar korumasındaki bu grupların yarattığı sorunları her gün yaşıyor. Sokaktaki vatandaşı rahatsız eden, değerlerine saldıran bazılarının eli silahlı olduğu bilinen bu gruplar iktidara güvendikleri için ceza almayacakları güvencesiyle olay çıkarıyorlar.

Bu süreç ileride daha önemli toplumsal sorunlara yol açacak şekilde devam ediyor.

Yoksul vatandaşlara tanınmayan maddi ve sosyal hakların göçmenlere sağlanması da ayrı bir sorun olarak duruyor.

Demokrasiyle, laiklikle, kadın-erkek eşitliğiyle sorunu olmayan ve Türkiye’nin yeniden çağdaş devletler topluluğu içinde saygın bir yere sahip olmasını isteyen muhalefet partilerinin bu durumu gözden kaçırmamaları ve halkı aydınlatmaları gerekir.'

 

Siyasetcafe.com

 

 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.