Özgür UYANIK

Özgür UYANIK

Kim Muhafazakar?

Kim Muhafazakar?

Eskiden, Türkiye’nin “sağcı-solcu” olarak ikiye bölündüğü dönemde, komünistlerin iktidara gelince bayrağımızı, İstiklal Marşımızı değiştirecekleri söylenirdi. Bu propagandanın sola karşı güçlü bir tepkiye kaynaklık ettiğini biliyoruz. Oysa Fidel Castro’nun Küba’sında bile iddia edilen bayrak-marş değiştirme olayı gerçekleşmemiştir. Rusya ve Çin’de ise durum farklıydı. Zira bu devrimlerin gerçekleştiği sırada o ülkelerde bir ulus devletin varlığından söz etmek mümkün değildi. Yani söylendiğinin aksine, devrimler sayesinde ulusal bayraklar dalgalanmış, marşlar gururla söylenir hale gelmişti.

Soğuk Savaş sırasında İngiliz istihbarat teşkilatı MI5 ülkedeki “komünist tehdidin” ne düzeyde olduğunu ölçmek için bir çalışma yapar. Binlerce solcunun cinsel tercihlerinden yedikleri yemeğe, destekledikleri politikalardan okudukları romana kadar detaylı bir inceleme gerçekleştirir. Sonuçta komünist tehdidin hiç de sanıldığı gibi radikal bir içeriğe sahip olmadığı ortaya çıkar. Zira solcuların yaşam biçimi ve politik beklentileri sağcılardan daha muhafazakardır. Sağcılar yabancı sermayeye ülkenin kapılarını sonuna dek açmakta sakınca görmezken solcular sermayenin egemenliğine karşı, devletin idare ve ekonomideki gücünün sürmesinden yanadır.  Solcular ulusal tarihlerine ve değerlere radikal biçimde bağlıyken sağcılar bu değerleri spekülatif biçimde yorumlayarak yozlaştırmaktadır. Sağcıların çoğu dini uygular görünürken onun gereklerine aykırı davranmaktadır. Solcular ise laik olmalarına karşın gelenekselleşmiş din kurallarına sadıktır. Sağcılar çok eşliliğe yatkınken solcular kadın-erkek eşitliğine inandığından tek eşli bir yaşam sürdürürler.

Türkiye muhafazakarların yönetiminde, tarihinin en büyük alt üst oluşlarını yaşıyor. Hiçbir sol iktidar bu ülkede sabah andını, Gençliğe Hitabe’yi kaldıramazdı. Komünistlerin değil ama muhafazakarların iktidarında Türkiye Cumhuriyet’inin tabelalarının indirildiğine, Cumhuriyetin kurucularının aşağılandığına ve tarih kitaplarından silindiğine ve nihayetinde İstiklal Marşımızın da farklı biçimde yorumlandığına tanık olduk.

Muhafazakarlar her şeyi ama en çok da tarihi değiştirmekten hoşlanıyorlar.  Çanakkale Zaferi’ni kutlarken Anafartalar kahramanı Mustafa Kemal’den bahsetme gereği bile duymuyorlar. Zaferi o sırada Beylerbeyi’ndeki sarayda ikamet eden ve hiç kimsenin hatırlamadığı Abdülhamit’e mal ediyorlar.

Bırakalım yüz yıl önceki savaşı, bugün gözlerimizin önünde cereyan eden Afrin harekatının başarısını bile neredeyse ÖSO’ya mal ediyorlar. Oysa TSK’nın iki ay her aşamasını dikkatle planlayıp sürdürdüğü harekatın başarısını yağma görüntüleriyle mahveden ÖSO’dur. Bu başıbozuklar o fotoğrafları verene dek dünya basınında Afrin Harekatıyla ilgili olumsuz bir haber çıkmıyordu. Şimdi ise durum tam tersine döndü.

İktidarın kimliğini tanımlarken Türklükten çok İslam’a referans verdiği malum. Fakat tüm bu tuhaf olayları İslam’a dayandırmak mümkün değil. Bunların sebebi iktidar çevrelerine hakim olan bir tür irrasyonalizm. Kaynakları da fesli üstad, sarıklı rektör, cübbeli hoca… Hepsi de kişisel iktidarları için din ve aidiyet uyduran kişiler.

Milli Mücadele’yi yok sayan, İstiklal Marşı’nı Araplaştıran, milletin etiyle kemiğiyle kendini bombalara siper ettiği Çanakkale’yi Abdülhamit’le uçan evliyalara bağlayan bir anlayışın Hak’la hakikatle ilgisi olabilir mi?

İslamcıların İslam’a verdiği zararı bir dinsiz verebilir mi? Muhafazakarlar hiçbir şeyi muhafaza etmedikleri gibi dini de koruyamıyorlar. Muhafazakarların elinde devlet de millet de din de bütünlüğünü yitiriyor, kimliksizleşiyor. Milli değerler savunmasız hale geliyor. Bu nedenle, Çiftlikbank olayındaki gibi, dolandırıcılar tarafından sömürülebiliyor.

Cumhuriyetin laiklik ilkesi yalnızca toplum için değil İslam için de gerekliydi. Milli değerleri gerçekçi biçimde yorumlamak, halkı düzenbazların sömürüsünden de kurtarıyordu.  Cumhuriyet ekonomisi ve toplumu spekülatif kazanç peşinde koşmuyor, sağlam adımlarla yürüyordu. Millet tarihiyle iyi-kötü barışık, sakin bir hayat sürüyordu. Eksik de olsa düşünme, tartışma ve planlamaya dayanan bir düzen vardı. Şimdi esnafından bürokratına herkeste sürekli bir eylem hali, dursak düşecekmişiz gibi bir panik havasında. Her yerde kavga, komplo takıntısı ve ölümü yüceltmeyle karşılaşıyoruz. İktidar rasyonaliteden uzaklaştıkça toplumun ruh sağlığı da bozuluyor.

Her şeyi iktidar olma başarısına bağlamak tehlikelidir. Temelleri sağlam atacağım derken kendi kazdığınız çukurda kaybolabilirsiniz. Daha da kötüsü o çukuru koskoca bir milleti yutan bir karadeliğe çevirebilirsiniz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Özgür UYANIK Arşivi