MHP'nin YSK Temsilcisi Ercan ilk defa konuştu "Hırsızlığı 'hata' diyerek örtüyorlar"

MHP'nin YSK Temsilcisi Ercan ilk defa konuştu "Hırsızlığı 'hata' diyerek örtüyorlar"

MHP'nin YSK Temsilcisi temsilcisi Kürşat Türker Ercan il defa İstanbul seçimleri ile ilgili konuştu.  

YSK’da MHP temsilcisi olarak takip eden MHP Merkez Disiplin Kurulu Genel Sekreteri Kürşat Türker Ercan, Yüksek Seçim Kurulu’nun (YSK) gerekçeli kararını ve seçimde yaşanan usulsüzlükler hakkında SuperHaber'den Hülya Okur'a konuştu. 

“İSTANBUL’DA İTİRAZIN SEBEBİ, ARADAKİ FARKIN ERİMESİDİR”

İstanbul seçimlerinin itiraz nedenine değinen Kürşat Türker Ercan, oyların tümü sayılsaydı seçimin yenilenmesine gerek kalmayacağını belirterek şöyle konuştu: "Cumhur İttifakının Ankara gibi, Mersin gibi kaybettiği başka büyük şehirlerde itiraz yok iken İstanbul’da itirazın sebebi, seçim gecesi başlayan ve hızla yaşanan erime. Aradaki oy farkının erimesi meselesidir. O akşam 29 bin farktan söz ediliyordu, siyasi partiler sandık sonuç ve birleştirme tutanaklarına erişmeye başlayınca incelemeye başladıkça görüldü ki aradaki fark eriyor. Maddi hata deniyor ama kamuoyu bu konuda yanıltılıyor. Bu iş bittiğinde 13.729’a dayandığında, doyma noktasına geldiğinde YSK bir istatistik ortaya koydu ve Cumhur İttifakı adayının aleyhine “maddi hata” olduğuna, 3.000 küsür kadar da CHP adayının aleyhine olduğunu ortaya koydu. 8.000’e yakın maddi hata ile Binali Yıldırım aleyhine kaydırıldığını gördük. Bu da bizi bir yola sevk etti. Aslında ilk etapta AK Parti’nin niyeti, bütün oyları saydırmaktı. Sorun belki de çözülecekti. Oy pusulalarının kontrolü halinde maddi gerçek ortaya çıkacaktı. Binali Bey, biz bunları saydırsaydık önde çıkacağıma inanıyorum, demişti."

“OYLAR YENİDEN SAYILSAYDI, HIRSIZLIĞI YAKALAYACAKTIK”

İşlerin ters gitmeye başladığını ilk ne zaman fark ettiniz?
 
"Ertesi gün. AK Parti YSK Temsilci Recep Özel Bey ile sürekli istişare içindeydik. Seçime katılmadığınız yerde sandık kuruluna üye veremiyorsunuz, biz sadece 3 ilçede sandık kurullarına üye vermiştik. Biz ve AK Parti kendi sorumlu olduğu yerlerdeki tutanaklarda incelemeler yapınca durumun vehameti ortaya çıktı. Seçim hukukunda "maddi hata" denilen bir kavram var, evet her seçimde olur. Tutanaktaki rakam yanlış yazılmış olabilir ama bu illa hata ile yapıldığı anlamına gelmez. Ortada kasıt da olabilir. Baktı ki bu oylar, Cumhur İttifakının adayının aleyhine hatırı sayılır şekilde %80 oranında maddi hata var ve bu hatalar sadece Büyükşehir Belediyesi oyları üzerinde kümelenmiş. Maddi hatalar, tutanaklardan anlaşıldığı için her zaman düzeltilebilir. 

OYLARIN YÜZDE 10'U SAYILDI FARK YARIYA DÜŞTÜ 

Ama bunun altında yatan usulsüzlüğü ortadan kaldırmaz. Kafa kafaya giden adaylar arasındaki seçimlerde maddi hatalar da kafa kafaya gider. Bu seçimde görüyoruz ki, İstanbul’un binde birine tekabül eden 13.726 oy fark var. Akıllı olan, kanunu bilen her siyasi parti şunu yapar; teşkilatlarıyla irtibata geçer, o sınırlar içinde şüpheli gördüğü sandıklara itirazda bulunur. İstanbul’da 5,5 ilçenin tümü sayıldı, yeniden sayılan oylar İstanbul genelinin %10’una tekabül ediyor. Özellikle oylar yeniden sayılsaydı, hırsızlığı, oy çalmayı anında yakalayacaktık. Seçim hukukunda tedbiren durdurma diye bir şey yok, sayım başladığı zaman YSK “Cin şişeden çıktı” diyor, bitirmezsen şaibe daha da artar. YSK tedbiri kaldırdı ve başlanmış sayımlara devam etti. Cumhur İttifakı’nda MHP’ye ayrılan Maltepe’de tüm oylar sayıldı, 1089 sandıkta 808 oy, Binali Yıldırım’ın lehine yazıldı. Bunlar bir şeylerin döndüğüne ikna etmeye başladı.

“HİÇ BİR PARTİ YSK’YA YENİDEN SAYIMI KABUL ETTİREMEDİ”

YSK, 32 ilçede yeniden sayıma kısmen kabul, kısmen ret yaklaşımında bulundu.

YSK bu süreçte hiç bir partinin yeniden sayım talebini kabul etmedi. Bir tek İstanbul’da 57 sandıkta kabul etti, kalanını reddetti. Sandık sonuç tutanağı ile sayım döküm cetveli arasında bir tutarsızlık var, AK Parti 57 sandıkta 112/3’ün somut delillerini ortaya koymuş, saymaktan başka çare kalmamış. O sandıklara sondaj diye tabir ediliyor. Sondaj değil, 57 sandık bilfiil tespitli sandıklar. Onlar yeniden sayılmıştır. Bu seçimde herhangi bir parti YSK’ya 112/3 gereği yeniden sayım talebi kabul ettiremedi. İstanbul’da seçimi yenilemek yerine, yeniden sayılsaydı, itirazla da  gelmezdik dedik. Bunu biz de, AK Parti de söyledi. 128.Maddede illa sandık başında itiraz edilmediği bir yolla varken, İstanbul sıradan bir il değil, oradaki şaibeyi o şekilde giderebilirdik, o fırsat kaçtı.

“YSK, KENDİ KABAHATİNİ SEÇMEN İRADESİNE YÜKLEMEZ”

YSK’nın bu kararı, seçimleri güvenli bir şekilde yürütmekle görevli kurumun hatayı kendisinde gördüğü şeklinde anlaşılabilir mi?

Anlaşılabilir. Öyle olmakla birlikte, önce seçmen kütüğü oluşur, sonra sandık kurulları oluşur, 3 aylık bir hazırlık dönemi vardır, her süreçte YSK’nun doğrudan oluşuma katkısı, müdahalesi yok. Büyükçekmece konusu Savcılık tarafından araştırılıyor. Seçmen kütüğü meselesini kabul etti ve neticeye tesirli bir hal kabul etmedi. Ama sandık kurullarında durum farklı, YSK’nın sandık kurullarının oluşumunda ne yetkisi ne de denetim hakkı yok.  İtiraz gelmediği müddetçe. Listeleri siyasi partilerle paylaşmadıkları için, biz de neye itiraz edeceğimizi bilemedik. YSK, kendi kabahatini seçmen iradesine yüklemez. Mühürsüz oy pusulası tam örneğidir. Seçmen iradesine yıkılamayacak olduğunu YSK kabul ediyor, karar gerekçesine kötü niyetle bakmayan bir göz bunu görebilir.

"YSK'DA KONU ENİNE BOYUNA TARTIŞILIR"

Karara muhalif üyelerde, kararın mutlaka seçmene dayanması gerektiği gibi bir bürokratik inanış hakim. Seçim iptal edilecekse ancak seçmen hatasından edilir gibi bir algıyı nasıl buluyorsunuz?

Ben YSK’da 2014 Kasım’ından beri görev yapıyorum, işleyişine şahit olmakla birlikte kendi çapımda bir tecrübem var. Silsile halinde gelen süreçte kararlar alıyorsunuz, reyinizi biliyordunuz. Cengiz Bey, 1133 nolu cezaevi seçmeni kararında da muhalifti. Elbette görüşünde bir devamlılık ve tutarlılık olmak zorunda. Buradaki muhalefet şerhlerinin altında o tutarlılığın devamı yatıyor. Ben bir hukukçu olarak kurulun çalışma prensibine şahidim. YSK, birilerinin talimatıyla oyları müzakere eden çete gibi hafif bir kurum değil. Konu enine boyuna tartışılır. Şunu bile söylediler: “7 üye hiç söz almamış, 4 üye konuşmuş, hadi o zaman oylamaya geçiyoruz” denmiş, bu iddiayı ortaya atanın günahı boynuna. Herkes az çok görüşünü beyan etti. 

“4 ÜYENİN ŞERHİ NE KADAR HUKUKİ İSE, 7 ÜYENİN GEREKÇESİ DE O KADAR HUKUKİ” 

YSK’nun 4 üyesinin muhalefet şerhi ne kadar hukuki ise, 7 üyesinin yazdığı gerekçe o kadar hukuki. Cengiz Bey'in, Kürşat Bey’in, Sadi Bey’in, Yunus Bey’in de oradaki görüşleri hukuki ve saygın görüşlerdir. Hukukta 2+2=4 etmiyor, kanunun yorumlaması farklı olabiliyor. Bürokratik demeyelim de, amaçsal. Kanun koyucu ne olursa olsun seçmeni korur açısından bakıyor olaya. Bunda bir yanlışlık yok bence. Siyasetin dili ret oyu veren hakime başka, kabul oyu veren hakime başka şey söylüyor. Anayasa’nın 79.maddesi gereği YSK, en üst seçim yargısı. Kararlarına itiraza gidemiyorsunuz. 3 kişi daha olaydı tam tersi bir karar çıkacaktı. Karara saygı duyulması gerekir. Mazbatayı Sayın İmamoğlu’ndan alıp, Sayın Binali Yıldırım’a vermedi. Daha güçlü geleceklerini söylüyorlar. Milletin hakemliğinden korkmaya gerek yok. Birisi çok güzel söylemişti: “YSK, mazbatayı millete verdi” diye. Millet iradesine saygıdan söz ediyorsanız, yargı kararlarına da saygı göstermek zorundasınız.

“TAMAMEN İLLÜZYON VE DİZAYN EDİLMİŞ ALGI”

Usulsüzlüklerin daha net ortaya çıkması için daha ne yapılabilirdi mesela?

YSK kararları siyaseti ilgilendiği için, ne yazık ki siyasetin malzemesi yapılıyor. Yargı kararına saygı kültürü oluşursa siyasete malzeme edilmez. Feti Yıldız Bey (MHP Hukuk ve Seçim İşlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı, İstanbul Milletvekili) bir ifade kullandı çok beğendim, “Bu bir illüzyon” dedi. “Efendim aynı zarftan pusula çıktı, 3’ünü geçerli sayıyorsun da, 1’ini neden geçerli saymıyorsun?” Bu tamamen illüzyon ve baştan aşağı dizayn edilmiş algı yaratmak amaçlı söylenmiş bir şey. Hayır Efendim, o zarftan çıkan diğer pusulalar da geçersiz. Ama seçim hukukunda YSK, mazbata iptalini gerektiren tam kanunsuzluk hali hariç kendiliğinden dosyalara girmez. Seçimi iptal yolunda bir talep varsa ya olağan, ya olağanüstü yolla getirmeniz gerekir. Biz Maltepe’de, AK Parti Büyükçekmece’de getirmiş. Demek ki CHP, sen usulsüzlük tespit etmemişsin ki itirazla gelmemişsin. 

"FAİLİ CEZA SORUŞTURMASI BELİRLEYECEK"

Sandıklarda hakimiyeti olmayan, hiç bir itirazı bulunmayan CHP’de sandık operasyonu yapabilme kabiliyeti görüyor musunuz? 

Faili ceza soruşturması belirleyecek. Kapsamlı da olacak. Manevra kabiliyeti açısından, sayı olarak AK Parti’den sonra CHP sandıklara üye veriyor. Mahalli idareler başka bir şey, benim diyen her hukukçunun ahkam kesebileceği bir alan değil. Yargı kararları siyaseti ilgilendirdiği için alt kademelerde ahbap-çavuş ilişkileriyle saydıran da oluyor. Zaten YSK’nın 112/3’i katı bir şekilde uygulaması bu yüzden var. Denetim mekanizması olsun diye ama CHP ortada itiraz yokken sallamaya başladı, “Yargıçlar eliyle demokrasiyi katledemezsin” dedi. Daha dur AK Parti ve biz itiraz etmemişiz, belki de etmeyeceğiz. Ama daha o aşamada başladı. Siyaseti ilgilendirdiği için YSK’nın aslında hukuki olan kararları gözden kaçtı.

“HIRSIZLIĞI MADDİ HATA DİYEREK ÖRTÜYORLAR”

CHP’nin kendi içerisinde hukukçuları var, kararda özellikle “hırsız” ve “çaldılar” ibaresini aradılar. Bu oyun çalındığı ifadesini illa ki yazmak mı gerekir, kararda oyların çalındığını gösteren bir detay yok mu?

Karardan önce “Kızılay’da sizi yürütmezler, suratınıza tükürürler”, karardan sonra “Çetesiniz” dersen, siyasetin dili de senin karşına çıkar. Binali Bey, “Sen çaldın” demedi. “CHP’liler yeniden sayımı engellediler, biz yeniden sayımı istiyorduk” dedi. Sen vatandaşa illüzyon yapıyorsun, bir zarftan sanki 4 pusula çıkıyor gibi yapıyorsun. Halbuki hepsi geçersiz ama neticeye etki etmiyor.

Sen bu illüzyonu yapmakla serbestsen, bırak da siyasetin diliyle karşınıza bir şey koysunlar. YSK kararlarında “Oylar çalındı” diyecek hali yok, yargının bir dili var. Dilekçeler de hukuki belgeler, orada da oylarımızı çaldılar diyecek değiliz. Seçim usulsüzlüğünü gidermek YSK’ya tanınmış. Oy çalmak deyince sandığı bir yerden başka bir yere götürmek sonucu çıkmaz ki, sandık sonuç tutanağını ilçede birleştirirken iki kalem hareketiyle oy da çalabilirsiniz. Bu da bir oy çalmadır. Karşı taraf, maddi hata deyip duruyor. 12 bin oy nasıl bir maddi hatadır, ve neden sadece Büyükşehir’de? Hırsızlığı maddi hata meselesiyle örtüyorlar.

“YSK ALDIĞI KARARLA USULSÜZLÜĞÜ İLAN ETMİŞ OLDU”

İtirazlar sonucu farkın 29 binlerden 13 binlere gerilemesi. Oy kaydırmalar ve geçersiz oyların yeniden sayımı sonucu Ekrem İmamoğlu’na 3 bin oy daha eklendiği ortadayken, Binali Yıldırım aleyhine oluşan ancak muhalefetin “maddi hata” savunmasıyla açıklamaya çalıştığı artı 12 bin oy “çaldılar” sözünün haklılığını ilan ediyor mu?

Ediyor. YSK hukuki bir değerlendirme yaptı. Kararı hafifletmek anlamına gelen bir söylem değil. Aslında kararıyla tutanakların belgelediği usulsüzlüğü ilan etmiş oldu. Maddi hata deyip geçiştiriyorlar. Maddi hata deyince altında bir usulsüzlük olmadığı anlamı çıkmıyor. Bu maddi hata hep mi Binali Beyin aleyhine. Bu bir usulsüzlüktür. Niye oy hep Binali Bey’den kayıyor, bizden de kaydı diyorlar, senden 3 bin kaymış, seninki her seçimde olabilecek bir rakam ama 12 bin her seçimde olabilecek bir rakam değil. Zaten tutanaklar söylüyor. Siyasetin diliyle hırsızlığı, seçim hukuku diliyle usulsüzlüğü söylüyor.

"FETÖ'NÜN SİYASİ AYAĞININ ÜZERİNE GİDİLMESİNİ.."

Bu ince işçiliğin 23 Haziran’da nasıl tezahür edeceğini düşünüyorsunuz, güvenlik tam manasıyla sağlandı mı, bu operasyonun bir B planı olabilir mi, bir sandık operasyonu daha bizi bekliyor olabilir mi?

Tabii her şey mümkün hala. Seçimlerle alakalı olmayan bir uyarıyı bir kere daha hatırlatmak isterim. Sayın Genel Başkanımız seçimlere girilmeden evvel her defasında FETÖ’nün siyasi ayağının üzerine gidilmesini kamuoyuyla hep paylaşmıştır. Bu hadise gerçekleşmeden FETÖ ile mücadele tam anlamıyla başarı kazanmayacaktır. Bu siyasi ayak kırılmadıkça bu seçime de yansır, ekonomiye de yansır, önünü alamazsınız. YSK, bazı tedbirler aldı. Bu bir yenileme seçimi olduğu için, aynı seçmen kütüğü ile gidilecek. 

“SİSTEMDEKİ TEK AÇIK, İLÇE SEÇİM KURULU HAKİMLERİ” 

Seçmen kaydırma olmayacak. AK Parti’nin itirazında tespit edilenlerin(kısıtlı, cezaevindekiler, ölüler) önüne “oy kullanamaz” şerhi konulacak. Kamu görevlisi olmayan kamu görevlilerini YSK bizimle paylaştı, onlara da itiraz edeceğiz. Sistemde tek bir açık var, ilçe seçim kurulu hakimleri. YSK, seçimin yenilenmesi kararı ile üyeler hakkında suç duyurusunda bulunmasına karar verildi. Hakim, ilçedeki en kıdemli hakim ve kanun gereği belirleniyor. Görev yeri değişmedikçe ilçe seçim hakimleri duruyor. Ben Türk yargıçlarının hakkıyla yerine getireceğine inanıyorum ama şüphesi olanlar var tabii. Ara kararlar gereği yaptıkları araştırmada doyurucu izahat veremediler. Umarım aynı hataları tekrar etmezler, ben yine güvenmek istiyorum onlara.

"BUNLAR SAHADAYDILAR"

"Hırsızlar" noktasında, FETÖ’nün siyasi ayağına mı odaklanmalıyız? Ya da hırsızlık organize olduğu için FETÖ katkı sağladı diyebilir miyiz?

Bu seçimde Türkiye’nin başına çorap ören iki terör örgütü seçimlerde anıldı. Biz HDP’yi siyasi parti olarak görmüyoruz. HDP, PKK’nın siyasi uzantısı gibi görünüyor zaten kendilerini PKK’dan ayrı görmedikleri için biz niye ayrı görelim. Bunlar sahadaydılar, bir çok temsilcisi “Bizim oylarımızla seçildiniz” dediler. FETÖ gibi dünya tarihinin görmediği sinsilikte bir yapı var. Bu ayağın üzerine gitmezseniz, ipin ucu nerelere uzanıyor bilemezsiniz. Medya, finans siyasette önemli. 12 ayağı var ama bunlar başat aktörler. Bunun ucu seçime de uzanır. Bunun bir an önce kurutulması lazım.

“USULSÜZ SANDIKLARIN BAŞKANLARI TESPİT EDİLDİĞİ AN SEÇİM BİTTİ”

Gerekçeli kararda sizin gözünüze çarpan bir eksiklik var mıydı, mesela AK Parti’nin çok önemsediği 57 sandığın kararda yer almaması ne anlama geliyor? Kısa kararda yer almayan hususların gerekçede yer alması kararı sakatlar mı?

Seçim hukukunda bir seçimi iptal edecekseniz, iş döner dolaşır, seçim sonucuna etki eden hal meselesine gelir. Bunu da en çok sayısal değerler üzerinden görürsünüz. YSK, “her halükarda” o gün itibariyle sandık başkanlığını baz alacağım, dedi. 22.madde, istisnasız kamu görevlisi olacak diyor. Ama 23.maddenin son fıkrası, memur üyenin kamu görevlisi olamayacağına dair açık kapı bırakmış. 23.madde de bu hüküm varken ben bunu emredici hüküm olarak kabul edemem. Ama sandık başkanında istisna yok, dedi. Bu sandıklarda usulsüzlükler yapıldığı ve sandık başkanın memur olmadığı tespit edildiği an seçim bitmiş demektir. Kısa kararda neticeye tesir edilecek kadarı belirtildi, bir takım sandık kurulları dedi çünkü bir takım tespite ihtiyacı vardı.

“İLLA SANDIK BAŞINDAKİ İTİRAZ ETSİN DENİYOR”

Kürşat Hamurcu da şerhinde, kamu görevlisi olmayan sandık görevlileri hakkında, oyları geçersizliğe götürmesi için ortada somut, kanıt ve belge olmadığını belirtiyor. Çuval ve bavullarla YSK’ya taşınanlar belge değil miydi?

Oradan bakış var. Bir de siyasi partiler açısından bakış var. Süreç ileri gitsin diye, illa sandığın başındaki adamın itirazı bekleniyor. Bu işin uygulaması var. Bazen başkanlar engel oluyor, bazen ilçe seçim hakimleri işgüzarlık yapıyor. Tamam sandık kurulu başkanının hatalı işlemini seçmene çıkarmayacağız da, sandık kurulu başkanının hatalı işlemini siyasi partiye nasıl yıkacağız? Hani siyasi partiler yapıyordu seçimi? Sandık başı iş ve işlemlerine sandıkta itiraz etmiş olmak, daha sonraki itirazlara engel değildir diye açık bir hüküm var. Bu bakış açısı karşısında bu hükmü nasıl yorumlayacağız. Seçimi ileri götürmeye çalışıyorlar. YSK, Anayasa 79’daki yetkisini kullanıp, en başta sayım yapılsaydı bu iş buralara gelmezdi.

“23 HAZİRAN’DA BİNALİ BEY KAZANACAK DEMİYORUM, KAZANMIŞ OLDUĞU ORTAYA ÇIKACAK DİYORUM”

YSK seçim sürecini tamamlamaya çalışıyor ama siyasi partiler durdurmaya uğraşıyor, elinizdeki cetveller, sayısal veriler 23 Haziran’da bizi hangi tabloya götürüyor?

İlk etapta algı yaratıldı. Biz konu yargıya intikal ettiğinden söz aldığımızda mütevazı ve mülayim beyanlarda bulunduk. Nezaketimiz yanlış anlaşıldı. Öbür taraf agresif söylemlerdeler. Sanki daha güçlü gibi göründü. Burada sanki bir haksızlık yapılıyor, AK Parti kaybetmeyi kabullenemiyor gibi söylendiği için toplum tabanında kabul gördüğü algısı oluştu. Amiyane tabirler kullanarak, agresif konuşarak siyasette karşılık bulursunuz, Sayın Binali Yıldırım, “Çok basit çünkü çaldılar” dedi ve gerek sosyal medyada, gerek kamuoyunda hava değişiverdi. CHP çaldı falan demedi. Savcılık araştırıp bulacak.

yskmhp1-min-1.jpg

Bunun adı seçim hukukunda usulsüzlük, siyaset dilinde de hırsızlık, ancak bu kadar nezaketli olabilir. Bir de YSK kararı ve tutanaklar da kamuoyuna mal oldu. YSK’yı itibarsızlaştırmanın kimseye faydası olmayacağına inanıyorum. Artık ibre Cumhur İttifakına döndü. Falan partinin adayı çekildi diye gösteri yapıyorlar. O falan partiyi öldürseniz CHP’ye oy vermez, öyle bir oy tutuculukları var. Elbette bizim de kafamız çalışıyor. Bizim de stratejilerimiz var. Mesela biz MHP olarak hemşeri harekatı başlattık. Genel Başkan, esprili bir üslupla “Mitili -yatak yorgan- İstanbul’a atacağım” dedi. Tüm parti yetkilileri oradalar. Çünkü İstanbul, Anadolu’nun özeti, göç etmiş insanlar var. Güzel geri dönüşler alıyoruz. Ellerindeki malzeme de bitti, oyuncak bitti. Karar da verildi, gerekçesi açıklandı, vatandaş görecek ama seçim atmosferine girildiği zaman, hani Binali Bey “Oylar yeniden saysa ben aslında kazanmıştım” demişti ya, 23 Haziran’da Binali Bey'in aslında kazandığı görülecek. 23 Haziran seçimleri, bir seçimin devamı. Yeni bir seçim değil. Bir siyasetçi olarak “23 Haziran seçimlerini kazanacağız” demiyorum, 23 Haziran’dan sonra kazanmış olduğumuz ortaya çıkacak” diyorum."

Siyasetcafe.com

İlgili Haberler
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.