Dr. Binnur ÇELEBİ

Dr. Binnur ÇELEBİ

Muhalefetin “gaydırı gubbak” çıkmazı!

Muhalefetin “gaydırı gubbak” çıkmazı!

17 Nisan’da MHP lideri Devlet Bahçeli kimsenin beklemediği bir anda 26 Ağustos 2018 tarihinde erken seçim çağrısı yaptı.

Erken seçim çağrısına CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Sözcüsü Bülent Tezcan’dan “CHP olarak varız” şeklinde jet cevap geldi.

Bu da yetmezmiş gibi “Dün hodri meydan dedik, bugün de hodri meydan diyoruz” diye devam etti. Üstüne üstlük “Bir planınız var mıydı? Geç kaldığınızı düşünüyor musunuz?” sorusuna da, “Geç kaldığımızı düşünmüyoruz. Bugüne kadar yarın seçim olacak gibi hazır olduğumuzu söylüyorduk...” şeklinde cevaplandırdı.

 

HDP'nin tutuklu eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ise partisinin erken seçime hazır olduğunu, siyasi yasaklı olsa da olmasa da, aday olsa da olmasa da, HDP ve şahsının, cumhurbaşkanlığı seçiminde iddialı olduğunu açıkladı.

 

Demirtaş’dan sonra HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan da tıpkı CHP gibi “hodri meydan diyoruz. Biz seçime de varızdedi.

 

Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu “baskın seçim” dese de CHP ve HDP erken seçim uyum yasalarının henüz çıkmadığını bile bile “hangi tarihte olursa olsun biz seçime hazırız” diye havasını attı.

 

Bahçeli’nin 26 Ağustos’ta erken seçim çağrısının hemen akabinde İyi Parti Genel Başkan Yardımcısı Aytun Çıray, “28 Haziran’dan itibaren seçimlere girebiliriz” açıklamasında bulundu.

 

Bu arada Bahçeli’nin 26 Ağustos olarak verdiği tarihi Erdoğan ertesi gün 24 Haziran’a çekti.

 

Aytun Çıray, altıncı hissi kuvvetli olan eşinden aldığı akılla, risk alarak İYİ Parti'nin 28 Haziran'da seçime girme hakkı olduğu beyanatında bulunduğunu ve böylelikle Erdoğan’ı kandırdığını açıklayıverdi. Güya Erdoğan bu nedenle İYİ Parti’nin seçime girmemesi için baskın seçim tarihini 26 Ağustos’tan 24 Haziran’a almıştı.

 

Bilindiği üzere; 47 yıl MHP’de siyaset yapan, Bahçeli’nin “has ülkücü” dediği ve kendisine karşı aday olmasına rağmen partiden ihraç etmediği Koray Aydın da eşinin ısrarıyla daha önce “cemaat bağı var” diye ifşa ettiği Meral Akşener’in yanında yer almıştı. Böylece kadınların İyi Parti’de perde arkasında büyük rol oynadıkları da ortaya çıkmış oluyordu.

 

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener de, 2 Kasım 2017 tarihinde Bitlis'te gazetecilere, Erdoğan’ın 15 Temmuz 2018'de erken seçim yapacağını öngördüğünü söylemişti. Yani anlayacağınız Akşener de diğer tüm muhalefet liderleri gibi olayı çözmüş ve taaaa 2017 Kasım’ında erken seçim olacağını bilebilmişti.

Asıl ilginç olan ise HDP Ankara Milletvekili Sırrı Süreyya Önder'in seçimin 24 Haziran'da yapılacağı konusunda, 3 CHP'li vekille 22 Aralık 2017 tarihinde takım elbisesine iddiaya girmiş ve kazanmış olmasıydı. Sırrı Süreyya Önder 24 Haziran’da erken seçim olacağını nereden öğrenmişti?

 

Sonra ne olduysa “Hodri meydan” diyen muhalefet birden bire baskın seçim lafları etmeye başladı.

 

Halbuki, Ak Parti ile MHP ittifak üzerine aylarca görüşmüş ve “Cumhur İttifakı” olarak adlandırdığı bu işbirliğini 21 Şubat 2017 tarihinde TBMM'ye sunmuş, diğer partilerin de ittifak yapabilmesi için gereken yasal düzenlemeyi hayata geçirmişlerdi.

 

Erken seçim çağrısıyla piyasa altüst oldu, dolar da altın da fırladı. Başkentte hareketli günler ve saatler yaşanmaya başlandı.

 

CHP çoğu kişinin tahmin bile edemediği bir anda, YSK’nın İYİ Parti'yi seçime sokmayacağı yönündeki kamuoyu beklentisine karşı TBMM’de grup kurması ve Meral Akşener’in aday olabilmesi için 15 milletvekilini istifa ettirerek İYİ Parti'ye transfer etti. Böylece Akşener, Meclis'te grubu olduğu için 100 bin imza toplamaya gerek kalmadan başkan adayı olabilecekti.

Daha önce “İYİ Parti’yi CHP ve HDP ile yan yana getirme çabasını çirkin, saygısız ve çok ayıp buluyorum” şeklinde açıklamalarda bulunan Akşener, “Grup kurmak için abidik gubidik işler yapmayacağız” demesine rağmen hem abidik gubidik grup kurmuş, üstelik de bırakın CHP ile yan yana gelmeyi iç içe geçmişti.

 

Ancak, demokrasi kahramanlığı olarak nitelendirilen bu transferin altında başka tuzaklar yatıyordu. CHP, “ödünç olarak” İyi Partiye verdiği 15 vekil karşılığında Meral Akşener’in başkan adaylığından çekilmesini ve yerine 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ü çatı adayı olarak desteklemesini isteyecekti.

 

CHP, İYİ Parti ve Saadet Partisi erken seçim için ittifak arayışlarına başlandı. Kapalı kapılar arkasında CHP, cumhurbaşkanlığı adaylığı için Abdullah Gül’ün adını tartıştığı sırada adı başkan adaylığına geçen Muharrem İnce’nin, “Abdullah Gül aday olursa, Tayyip Erdoğan’a oy veririm” demesi ortalığı bir anda duman etti.

 

Daha önce Erdoğan’ın karşısına cumhurbaşkanı çatı adayı olarak Ekmeleddin’i çıkaran her ne kadar sonradan “bizi Bahçeli kandırdı” diye kıvırtan CHP’ye bu sefer tabanı kazan kaldırdı.

 

Sosyal medyada gazetecilerden, siyasetçilerden ve sanat dünyasından birbiri ardına açıklamalar gelmeye başladı. CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel tabanın gazını almak için Twitter'dan, “YETER... Bu kadar spekülasyon canımıza tak etti...” diye açıklama yapmak zorunda kaldı ve “CHP’nin gündeminde Abdullah Gül diye bir isim olmadı, şimdi de yok, olmayacak da.” sözleri ile iddiaları yalanladı.

 

CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Bülent Tezcan, Abdullah Gül'ün 24 Haziran'daki seçimlerde cumhurbaşkanlığına aday gösterileceğine yönelik haberlere ilişkin, “Haberlerin gerçekle bir ilgisi yoktur. O haberlerin kaynağı CHP’'nin yetkili organları değil. Görüşmeler çok hassas bir biçimde yürüyor. İttifak görüşmeleri ulu orta konuşulacak şeyler değildir” diyerek Muharrem İnce’ye kibarca “kapa çeneni” dedi.

 

Her ne kadar Muharrem İnce sonra sözlerini revize etmeye çalışsa da Gül’ün adaylığını tartışmaya açan ve tabanın buna tepki göstermesini sağlayan ilk kişiydi.

 

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener 26 Nisan tarihinde saat 13:30’da CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile yaptığı görüşme sonrasında “grubu olsa dahi 100 bin imza ile aday olacağını” söyleyerek adaylıktan çekilmeyeceğini deklare ederek “15 vekil kozunu” bir kenara itti.

 

Meral Akşener bu açıklamayı yaptığı sırada Saadet Partisi Genel Başkanı da Abdullah Gül ile görüşüyordu. Akşener’in bu çıkışı Gül’ün adaylığını sekteye uğratmıştı.

 

Akşener ayrıca FOX TV'ye; “Bana Gül için çekil derlerse çekilmem. Kendim de çatı aday olmam. Herkes kendi adayı ile çıksın. İttifak, Saadet ve DP ile milletvekilliği için olacak” ifadelerini kullanarak kendisine yönelik bir Gül baskı olduğunu da itiraf etmiş oluyordu.

 

Akşener sonraki gün Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu ile bir araya geldi. Burada da üstü kapalı olarak CHP’ye “tuzak ve hile” göndermesi yaparak “İYİ Parti olarak tuzak ve hile kovma masası kurmayı düşünüyoruz” dedi.

 

CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, “CHP’nin gündeminde Abdullah Gül diye bir isim olmadı, şimdi de yok, olmayacak da” demiş olsa bile artık “takke düşmüş” ve bunun yalan olduğu ortaya çıkmıştı. Zaten, Akşener de “CHP’de Gül’ün çatı adayı olması noktasında çalışan isimler var” diyerek bu Gül baskısını doğrulamıştı.

Akşener, işin başlarında; İYİ Parti’nin, Saadet Partisi’nin ve Demokrat Parti’nin içinde yer alacağı bir ittifakın daha iyi sonuç vereceğine inandığını söylemişti.

 

HDP Eş Genel Başkanı Sezai Temelli de Gül’ün aday olmasıyla ilgili, “Saygın bir siyasetçi, değerlendirilebilir” diyerek HDP desteğini ifade etti.

“Her tür seçeneğin içinde mutlaka Saadet Partisi'ni ararız. Bunun dışındaki formüller bizim için geçersiz olur” diye açıklama yapan Meral Akşener, Gül’ün adaylığı için çekilmesi yönündeki baskılar dolayısıyla bundan vazgeçti. Karamollaoğlu’nun ise, “İttifakı siz istediniz siz bozuyorsunuz. Bizi yarı yolda bıraktınız” diye dert yandığı öğrenildi.

Tam da bu sırada Optimar Araştırma Başkanı Hilmi Daşdemir’in, Abdullah Gül’ün adaylığının CHP’nin masasında durduğunu, hatta Gül’ün aday olması durumunda 50 kadar AKP’li milletvekilinin Saadet Partisi’ne geçeceğini söylemesi siyaset gündemine bomba gibi düştü.

 

Emre Uslu, Tuncay Opçin gibi FETÖ’cülerin sosyal medyada hem Meral Akşener hem de Abdullah Gül hakkında videolu vs. paylaşımlarla memnuniyetlerini ifade eden açıktan destekleri de kafaları iyiden iyiye karıştırdı.

Abdullah Gül’ün çatı adayı olarak Erdoğan’ın karşısına çıkması bana göre Erdoğan’ın kazanması için önünü açan iyi bir seçenekti. Ancak AKP’den 50 vekilin Saadet Partisi’ne geçerek Gül’ü aday yapmak istedikleri yönündeki dedikodular siyaset sahnesinde akıl almayacak olayların yaşanmasına neden olabilir ve AK Parti erken seçim öncesinde kendi içerisinde ciddi bir bölünme sendromu yaşayabilirdi. İşte bence Erdoğan asıl bundan çekindi...

Habertürk internet sitesinde yayımlanan, ancak üç saat sonra kaldırılan bir habere göre; Genel Kurmay Başkanı Hulusi Akar ve AK Parti Sözcüsü İbrahim Kalın helikopter ile Gül’ün ofisine bildiğiniz çıkartma yapmıştı.

Bu ziyareti adı geçenlerden hiçbirisi ne inkar etti, ne de doğruladı. Eski Başbakan Yardımcısı Abdullatif Şener ise yakın kaynaklardan aldığı bilgilere göre bu ziyaretin “gerçek” olduğunu söyledi.

CHP bu olayı “açık bir muhtıra” olarak değerlendirdi. Ertesi gün kamera karşısına geçen Abdullah Gül, “helikopterli ziyaretçilere” hiç değinmeden “cumhurbaşkanlığına aday olmayacağını” açıkladı ve hiçbir soru almadan basının tabiriyle “şapkasını alıp gitti”.

 

Gül’e yakınlığı ile bilinen gazeteci Ruşen Çakır’ın ise, Gül’ün aday olmayacağını açıkladığı sırada herkesin bilmediği ilginç bir konuya dikkat çekti.

 

Çakır’a göre Gül’ün adaylığına aslında destek vermeyen Meral Akşener değil, Koray Aydın’dı.

 

Bana göre de bu doğruydu. Koray Aydın, Gül’ün adaylığına karşı, parti içerisinde ağırlığını koyarak CHP’de Muharrem İnce’nin yaptığını yapmıştı.

 

Çünkü, CHP’nin ve Saadet Partisi’nin Meral Akşener’i adaylıktan çekil diye ikna etmeye çalıştıkları sırada daha hiçbir partinin adayı belli değilken İYİ Parti Genel Merkezi bir basın açıklaması ile “her şekilde ve her şartta Meral Akşener adayımızdır” diye ilk açıklamayı yapmış ve Gül’ün adaylığına kapıyı kapatmıştı.

 

Öte yandan, Gül’ün adaylıktan çekildiği günün gecesi, Halk TV’de bir programa katılan İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı Ümit Özdağ da Abdullah Gül'ün adaylığıyla ilgili kendilerine “çok baskı” yapıldığını itiraf etti.

 

Sonuç olarak; 16 Nisan’da yapılan Anayasa oylaması öncesinde çıtı çıkmayan, HAYIR bloğunda görünür şekilde yer almayan Abdullah Gül’ün birden bire HAYIR bloğunun adayı olarak ortaya atılması oldukça düşündürücüdür. Gül’ü hangi güçler aday yapmak istemişti ve hangi güçler adaylıktan çekilmeye zorlamıştı?

 

Şimdilik siyaset gündeminde gizli tutulan bu konuların ileride birilerinin anılarında gün yüzüne çıkacağı muhtemeldir.

 

Ancak bir gerçek var ki, o da birilerinin aslında halkın yüzüne çıkabilecek yüzü kendi özgül ağırlıklarında görememesidir.

 

“Bu son seçim olacak”, “Cumhuriyet son bulacak” diyen muhalefetin tezini çürütmek için bilerek adının konulduğunu düşündüğüm “Cumhur İttifak”ına karşı, zaten “çoktan erken seçime hazır olduklarını” ilan eden, “hodri meydan” çeken; ancak iki haftayı aşkın bir süredir aday, ortak aday ve ittifak konusunda anlaşamayan ve hala gülo gülo dansı yapan gaydırı gubbak bir muhalefet garabetini yaşıyoruz.

 

Çok yüzlü siyasetçiler ile çok tuzaklı bir seçimde kime inanıp kime oy vereceğimiz ise vatandaşın kendi vicdani kanaatine kalmış olsa da, muhalefetin Erdoğan düşmanlığından başka bir sermayesinin olmaması Türkiye’nin en acı kaderi olarak ortaya çıkıyor.

 

Dr. Binnur Çelebi

siyasetcafe.com

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Dr. Binnur ÇELEBİ Arşivi