Selçuk DÜZGÜN

Selçuk DÜZGÜN

Mustafa Pehlivanoğlu`nun Sansürlenen Mektubu!

Mustafa Pehlivanoğlu`nun Sansürlenen Mektubu!

Mustafa Pehlivanoğlu`nun Sansürlenen Mektubu!

 

7 Ekim- 12 Eylül`ün kara günlerinden biri.

Yani bir ülkü devi olan Mustafa Pehlivanoğlu`nun idama gönderildiği gün.

Kenan Evren ve darbeci ekibinin düzmece mahkemeleri ile idam sehpasına gönderdiği ülkücülerden sadece biri ve ilki idi.

Peki, ne ile suçlanmıştı Mustafa?

10 Ağustos 1978 gecesi, teravi vaktinde Ankara Balgat`ta 5 kahvehaneye kimliği belirsiz kişiler tarafından kurşun sıkıldı.

Tarihe “Balgat Katliamı” olarak geçen bu olayda 5 kişi yaşamını yitirdi.

Bu ölenlerden 3`ü sol görüşe, 2 `si ülkücülere aitti.

Olaylardan sonra operasyonlara başlayan polis oraya en yakın olan ülkücülerin yoğun olduğu mahalleri bastı ve buralardan bir gurup genç topladı.

Bunların arasında henüz 22 yaşında olan Mustafa Pehlivanoğlu`da vardı.

Bu tutuklama Mustafa`nın idamına kadar giden yolun başlangıcıydı.

Mustafa genç ve eğitimli bir gençti.

Zaten idama gitmeden önce ailesine bıraktığı veda mektubu onun ferasetini de ortaya koyan cümlelerdi.

Mustafa`nın ailesine yazdığı o mektubun tamamını buradan yazmayacağım, meraklısı olan zaten ezbere biliyordur ama merak edenler “hazreti google” den bir araştırma yapsalar tam metni bulacaklardır.

Mustafa tam iki yıl cezaevinde kaldı, en ağır işkencelere tabi tutuldu.

Mahkemesi sürdüğü sürece hep suçsuzum dedi.

En ağır işkenceler bile ona `evet` dedirtemedi.

Nihayete idam kararı veren mahkeme 7 Ekim`i 8  Ekim`e bağlayan gece “bir soldan, bir sağdan” mantığı ile yola çıkan zihniyetin kurbanı oldu.

İlk önce solcu genç Necdet Adalı ondan çok kısa bir süre sonra Mustafa idam edildi.

Naşı Karşıyaka mezarlığına gömüldü.

Ailesi, idamı ancak infazdan 3 gün sonra çocuklarını ziyarete geldiklerinde öğrenebildi.

İşin en acı yanı daha sonraki yıllardaki itiraflardan ortaya çıkıyor

Mahkeme Mustafa`ya idam kararının vermesinin ardından masumiyeti ispatlanıyor, fakat Kenan Evren “ Bana öyle bir bilgi geldi ama artık çok geç infazdan dönemeyiz” diyor.

Sonraki açıklamalarında ise “Denge Olsun Diye Astık” diyorlar.

Yani Necdet Adalı`ya karşı bir de karşıt guruptan

Ve son iş olarak nihayet ailesine Mustafa`nın eşyaları teslim ediliyor.

Baba Pehlivanoğlu o günü bir röportajında tarif ediyor; 2 sigara, kibrit, bir de veda mektubu... İnfaz savcısı idam öncesinde evladımızın iki rekat namaz kıldığını, sehpaya çıktığında ise, dimdik durduğunu söyledi. Sehpayı cellâdına bile bırakmadan kendisi itmiş.

Mustafa`nın idamından yıllar sonra 12 Eylül Darbecileri ile bir hesaplaşma yapıldı.

İyi kötü, A-Partisi B-Partisi kim yaparsa yapsın bu mücadelenin yapılması gerekiyordu.

Ve o darbeciler mahkemeye çıkarılarak yargılanmaya başladı.

Mahkemeler sonucu 12 Eylül mağdurlarına iadeyi itibar senelerce sonra geldi ama nafile, zira cellâtlar kendi ecelleri ile öldüler.

İşin ilginç yanı bu mahkemelerle hesaplaşma 12 Eylül`ün uğramadığı adreslerden birinin gençlik lideri olan dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan`ın hükümeti dönemine rast geldi.

Ve Erdoğan Anayasa değişikliğine zemin hazırlamak için başlattığı 12 Eylül`le mücadele savaşında nihayet meclis kürsüsünden Mustafa Pehlivanoğlu`nun o meşhur mektubunu okudu.

Ama bir eksikle!

Sayın başbakan mektupta geçen bir cümleyi çıkartarak ve gözyaşları ile okudu o mektubu.

Neydi o mektupta geçen başbakanın sansürlediği o cümleler  “Sunu hiç bir zaman unutmasınlar ki, Mustafa'lar ölür, fakat milliyetçilik fikri ve mücadelesi ölmez. Yaşasın yolunda kellemi verdiğim Türk milliyetçiliği. Bizim zaferimiz yakındır. Zafer her zaman Allah'a inananlarındır. Bunun için hiç üzülmeyin. Cenazemin arkasından ağlamayın, günahtır. Sizden ricam ağlamayın.”

Ve bu mektubu meclis kürsüsünden başbakan olarak okuyan aynı ağızdan kısa bir süre sonra “Biz her türlü Milliyetçiliği Ayaklarımızın altına aldık” cümleleri döküldü.

Yine de sayın başbakana kendi camiasına Mustafa`yı sevdirdiği için teşekkür ederiz.

Peki, niye Milliyetçiliği ayaklar altına aldı?

PKK ile yürütülen müzakerelere zarar gelmesin diye.

Ve müzakereler bitince aynı ağızdan  `Milliyetçilik` söylemleri başladı.

Sonuç: Mustafa haklıydı,` Türk Milliyetçiliği fikri ve mücadelesi asla ölmez`

Ve gün gelir ayaklarınızın altına aldığınız o kavramlara muhtaç olur ve baştacı yapmak zorunda kalırsınız.

Son söz:

Mustafa’m!

Biliyorum ki, biz ne sana layık olabildik, ne de mektubuna sahip çıkabildik.

Hakkını Helal et bize.

Ruhun Şad Olsun!


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Selçuk DÜZGÜN Arşivi