Özgür UYANIK

Özgür UYANIK

Paranın ne önemi var?

Paranın ne önemi var?

Seçimler oldu-bitti. Rejim ve devletin işleyişi temelden değişti. 24 Hazirana kadar yetkinin kimin eline geçeceğine dair yarış sona erdi. Seçimlerden önce memleketin hop oturup hop kalkan yarısı şimdi zafer havasında olan diğer yarısıyla beraber tatile çıktı. Artık herkes kendi ve dolayısıyla ülke ekonomisiyle ilgileniyor. Eski rejimden yenisine sorunlarımız ve gerçekliğimiz değişmedi.

Henüz uygulamayı görmedik fakat iktidar çevreleri Haziran öncesiyle uyumlu açıklamalarda bulunuyor. Başkan Erdoğan Londra’da uluslararası finans çevreleriyle yaptığı toplantıda açıkladığı gibi, Berat Albayrak’ı Hazine ve Maliye Bakanı yaparak, para ve maliye politikasını tek elden yürütmek üzere adımını attı. O da Mayıs ayında Erdoğan’ın ekonomi danışmanı Cemil Ertem’in söylediği gibi önceliği enflasyonla mücadeleye vereceklerini ifade etti.

Türkiye ekonomisinin zayıf ve dirençli yanları belli. Yapısal sorunların başında enflasyon geliyor. İktidar faizlerin yükselmesinden yana değil ama mecburen boyun eğiyor. Kurdaki yükselişi de enflasyon-faiz ikilisinin bir sonucu olarak görüyor. Fakat hiç borç yükünden bahsetmiyorlar.

Türkiye cari GSYH rakamlarına göre 2000 yılında 17. büyük ekonomi durumundaymış. Fakat 2017 yılında da aynı yerde duruyor. Satın alma paritesine göre değerlendirirsek 2000 yılında 16. sıradayken 2017’de 13. sıraya yükselmiş. Bu üç basamaklık fark alınan 300 milyar dolarlık borçla 61 milyar dolarlık özelleştirme gelirinden mi geliyor?

Rahmetli Demirel konuşmaya başladı mı “otuz yıl önce şu kadar okul vardı şimdi şu kadar oldu, şu kadar yol vardı şu kadar oldu..” diye giderdi. Sanırsınız ki tüm dünya durmuş bir biz ilerlemişiz. Tabi ki ülkemiz üreterek büyümeye devam ediyor. Fakat anlaşılan şu ki borçla ve verimsiz yatırımlarla büyüme yolunu seçmişiz. Geçen bu yıllar boyunca Merkez Bankası hiçbir zaman enflasyon hedeflemesini tutturamamış. Bunu büyüme zorunluluğuna bağlıyorlar. Genişletici maliye politikası sebebiyle sıkı para politikası uygulayamıyoruz diyorlar. Yahut da üretiyoruz ama ithal girdi ağırlıklı olunca fiyat ve kurlardaki artış sebebiyle enflasyonu durduramıyoruz.

Erdoğan yönetiminin olumlu uygulamalarının başında üretici sektöre yönelik destekler var. Bu politikada devam edileceği görülüyor ve edilmelidir. Ben bu teşvik ve desteklerin enflasyonu belli bir seviyede tutabileceğini Arjantin’in geçmiş yıllardaki uygulamasında gördüm. Ancak ara malı ithalatını hangi oranda düşürebileceğiz ve söylendiği gibi teknoloji yoğun bir sanayii ne kadar sürede yaratacağız belli değil.

Bu biraz istihdam sorununa benziyor. AKP ekonominin en parlak yıllarında bile işsizlik oranlarını %10’un altına indiremedi. Üretim-işgücü maliyetlerini düşürmek ve verimliliği artırmak ciddi bir alt yapı meselesi. Türkiye’de enflasyon, faiz ve kurun yüksekliği de yeni bir sorun değil, bu yıllardır böyle. Bugün mesele kritik bir sınıra ve kontrol edilmez hale geldiği için sanki yeniymiş gibi gündeme geliyor.

Erdoğan daima sermaye ve ona bağlı ilişkileri ülkedeki ekonomik gelişmeyle paralel bir denge kurarak yürütmeyi bildi. Eğer parayı yönetemezse ülkeyi de yönetemeyeceğini hepimizden iyi biliyor. Şimdi istediği gibi tüm ipleri eline aldı. Sadece paranın değil siyasal organların da tam denetimi Başkan Erdoğan’ın elinde. Serdar Turgut, Amerikalıların “Erdoğan’ın yapılması gerekeni mutlaka yapacağını fakat kendi üslubunca yapacağına” inandıklarını söylüyor. Peki Amerikalıların “yapılması gereken”den anladıkları şey ne? Bunu önümüzdeki süreçte göreceğiz.

Başkanlık rejimi ya da bugün Türkiye’de uygulandığı gibi bir Süper Başkanlık modelinin sakıncaları üzerine çok şey yazıldı çizildi. Ben de konuyu Latin Amerika tecrübesinden çıkışlı inceleyip yazmıştım. (https://www.bilimveutopya.com.tr/node/3413) Haklı olup olmadığımızı tarih gösterecek. Ancak iktidar çevrelerinin her konuda başarıyı getirip bu tek elden yönetime bağlamaları da kontrolü yitirmeme kaygısını yansıtıyor. Yani aslında onların da kısa vadede Türkiye’nin yapısal problemlerinde önemli bir değişiklik olacağına inanmadıkları kanısındayım. Bakalım bu geçiş sürecini ülkemiz nasıl atlatacak.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Özgür UYANIK Arşivi