Prof. Dr. Özcan YENİÇERİ

Prof. Dr. Özcan YENİÇERİ

Sistem ve Şahsiyet 

Sistem ve Şahsiyet 

Dalkavuk olmak, bel omursuz yaşamak, el-etek öpmek bazı insanların karakteridir. Ancak birçok insanı sürüngen gibi davranmaya sistem mecbur eder. Tepedekilerin yanılmazlığı ya da kutsallığı üzerine bina edilen bir sistemde dik durmak, doğruyu söylemek kolay bir iş değildir. 

“Sen bizim her şeyimizsin”, “Türkiye seninle gurur duyuyor”, “kurtar bizi baba” sloganlarının atıldığı yerde tepedekilerin normal insan olduğunu söylemek bile o kadar kolay değildir.

Emre amade mensuplar kurtarıcı olarak gördükleri liderlerine bu nedenle “vur de vuralım, öl de ölelim” derler. 

Kudret elitlerinin de müntesiplerinden biat, itaat ve sadakat beklerler. Eski köye yeni adet getirmek, mevcutla yetinmemek ihanetlerin en büyüğüdür. 

Bu iklim tepedekilere tapan tabandakileri tepen insan türü üretir. Onlar doğal olarak sırtına kene gibi yapıştıkları kudret elitlerinin tetikçisi, yandaşı ve yanaşması olurlar. 

Bunlar gazeteci ise kendilerini besleyen iktidar sahiplerinin muhaliflerini linç etmekle kendilerini görevli sayar.  Ne isteniyorsa ona göre yazmayı varlıklarının gereği olarak görürler.

Bürokrat ise tepelene kadar tepeye bakmayı işlerinin gereği olarak düşünmek zorunda olduklarına inanırlar. 

Siyasetçi iseler özgün ve özgür değillerdir. Lidere endeksli olarak toplu sever, toplu alkışlar ve toplu nefret ederler. Bir yerlere gelmek için bir süre susmayı siyaset gereği olarak düşünürken süreç içinde konuşamaz hale gelirler.

    İktidar açlığı olanların dönemin ruhuna uygun olarak konjonktürel kimlik edinmelerinin nedeni bundandır.

İktidar putu karşısında özgür ve özgün insan olabilmek çok zordur.

Bu tür insanların tanrısı Korkunç İvan’ın dediği gibi iktidardır. “İktidara karşı gelmiş olanlar Tanrı’ya karşı gelmiş olur; Tanrı’ya karşı gelense kâfirdir. Bu da günahların en büyüğüdür. Bu sözler bütün iktidarlar için doğrudur, kan ve savaşla elde edilenler için bile.”

***

Kölelik bir takım insanlara ya da otoriteye bağlı olmak değil; bireyin kendi güdüleri, ihtiyaçları ve saplantıları karşısında bağımsız kalamamasıdır. 

İnsanlar otoriteye, karşı koyamadığı saplantıları yüzünden tabi olurlar.

 İhtiyaç, güdü ve arzusu karşısında özgür kalabilen kişi kendi inançlarının dışında; her hangi bir unsura bağlı olmayı reddederler. 

İrade koyma yeteneğini iktidara teslim etmek sistemle sözleşme yapmanın ilk şartıdır.

Şahsiyet olmaktan çıkıp, bireyselliği terk edip kemiyet haline gelmekle otoriteye verilmesi mümkün olan en büyük bahşiş verilmiş olur. 

Bürokratik tarzda yapılan bu sözleşme yabancılaşmayı doğurur: Birey kendi benliğinden ve doğadan ayrılarak yapmacık bir dünyaya herhangi bir külte –ki bu kült; bürokratik devlet, lider, patron, yönetici vb olabilir-  teslim olarak kendi özünü, erkini, yaratıcılığını, farklılığını dışlayıp kendisine yabancılaşır.

 Böyle bir bireyin şahsiyeti yoktur.

 Artık onun için ideal ve amaç yoktur efendisinin amacının aracı olmak vardır. 

O kendi aleyhine alışkanlık kazanmış bir başkasıdır. 

Onun bir kral soytarısı, yönetim dalkavuğu veya efendinin uşağı olması bu gerçeği değiştirmez.

***

Bireyin kendi kaderi, işi ve hayatı üzerinde egemen olma duygusunun yüksekliği aynı zamanda onun şahsiyetinin derecesini de gösterir. 

Hiçbir önemli sürece katılmayan, kovada taşınan kum taneleri gibi bir grubun, pasif, hareketsiz üyeliğini kabul etmiş olan bireyde şahsiyetin gelişmesi söz konusu olmaz. 

Örs yerine çekiçliği, diş yerine otluğu, yöneten yerine yönetilen olmayı peşinen kabul eden bireyin bir sayıdan farkı yoktur. 

Pasifliği, seyirci kalmayı, etliye sütlüye karışmamayı ilke edinen bir şahsın kendi kapasite, yetenek ve değerinin bilincine varması söz konusu olmaz.

***

 Herhangi bir grubun üyelerini şahsiyet olmaktan çıkaran en önemli faktörlerin başında adamcıl bir tavır takınmak gelmektedir. 

Liderler, yöneticiler, patronlar, ağalar ya da bürokratlar şahsiyet sahiplerini aramak yerine kendilerine kayıtsız şartsız tabi olacakları tercih ederler.

 Onlar düşünce ve uygulamalarını her şart altında destekleyecek, acınacak derecede kör bir sadakatle kendisine bağlı kalacak insanlarla etraflarını doldururlar.

 Bu türden insanlar; liyakat yerine ahmakça sadakati, üretmek yerine tüketmeyi, emretmek yerine emir almayı tercih ederler. 

Ancak adam olmak için önce birilerinin adamı olmayı reddetmek gerekir.

***

Günümüzde ideolojiler, dinler, siyasi görüşler, doktrinler, liyakatler ya da üstün ahlak anlayışları esas alınarak insanlara değer atfedilmemekte aksine  yönetimler etraflarını kendilerine her şart altında bağlı ve itirazsız itaat edecek köle ruhlu kişilerle doldurmaktadır. 

Birey ne kadar az kişilik sahibi olur, az düşünür, az fikir üretir, az itiraz ederse mütegallibe karşısında saygınlığı o kadar fazlalaşır. 

Mütegallibenin de hem övgüsü hem de sövgüsü sahtedir!

 

Prof. Dr. Özcan Yeniçeri

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Prof. Dr. Özcan YENİÇERİ Arşivi