2025'in Trajik Olayları, Dijital Vicdan'ı Eleştiriyor: Gerçek 'Vicdan' Nerede?
Türk Dil Kurumu'nun 2025 yılının kelimesi olarak seçtiği "dijital vicdan", Türkiye'de yaşanan yangınlar, protestolar ve ekonomik krizler karşısında toplumun sosyal medya üzerinden sergilediği eylemsiz merhameti simgeliyor.
Türk Dil Kurumu (TDK), 2025 yılının kelimesi/kavramı olarak "dijital vicdan"ı seçti ve bu karar, halk oylamasıyla yaklaşık 300 bin oyun kullanıldığı bir süreçte alındı.
Dijital vicdan anlamı, TDK'ya göre sosyal medya üzerinden bir beğeni veya paylaşım yaparak vicdanımızı rahatlattığımızı, ancak gerçek hayatta somut eyleme geçmediğimizi ifade ediyor.
Bu kavram, 2025 Türkiye olayları bağlamında ele alındığında büyük bir ironi taşıyor.
Zira yıl boyunca yaşanan Kartalkaya yangını, Ekrem İmamoğlu protestoları, deprem riski, kadın cinayetleri, ekonomik kriz ve ifade özgürlüğü kısıtlamaları gibi gerçekler, toplumun dijital vicdan sergilediğini gösterirken, TDK seçim eleştirisi de kaçınılmaz hale geliyor.
Orman yangınları Türkiye genelinde yayılırken, sosyal medya vicdanı ön plana çıktı ama eylemsizlik devam etti. Dijital vicdan tartışması, TDK halk oylaması sonucuyla birlikte 2025'in özeti mi yoksa bir kaçış mı sorusunu gündeme getiriyor.
2025 TÜRKİYE OLAYLARI: BİR TRAVMA ZİNCİRİ
2025 yılı, Türkiye için unutulmaz trajedilerle başladı. Ocak ayında Bolu Kartalkaya Kayak Merkezi'ndeki Grand Kartal Otel yangını, 78 kişinin hayatını kaybetmesine yol açtı ve ihmaller zinciri tartışmalarıyla gündemi uzun süre meşgul etti.
Bu yangın, orman yangınları Türkiye genelinde sıkça görülen bir sorun olarak yılın teması haline geldi.
Yaz aylarında Muğla'da 5.8 büyüklüğündeki deprem, şans eseri büyük kayıplara neden olmasa da, deprem riski Türkiye'nin kronik sorunlarını hatırlattı.
Ayrıca, Aksaray'da sıcak hava balonu kazası gibi olaylar, güvenlik ihmallerini ön plana çıkardı.
Siyasi arenada ise Mart ayında Ekrem İmamoğlu'nun gözaltına alınması, ülke çapında protestolara yol açtı ve ifade özgürlüğü kısıtlamaları tartışmalarını alevlendirdi.
Bu olay, İBB'ye yönelik rüşvet operasyonlarıyla birleşince, toplumda büyük bir bölünmeye neden oldu. Kadın cinayetleri 2025'te de hız kesmedi; Minguzzi cinayeti ve Güllü'nün ölümü gibi vakalar, cinsiyet temelli şiddetin derinliğini gösterdi.
Ekonomik kriz Türkiye'yi derinden etkilerken, emeklilerin açlık sınırı altında ezilmesi, sosyal medya üzerinden yoğun eleştirilere konu oldu ama somut reformlar gecikti.
DİJİTAL VİCDAN KAVRAMI VE TOPLUMSAL YANSIMALARI
Dijital vicdan, sosyal medya vicdanı olarak tanımlanırken, 2025 Türkiye olayları karşısında nasıl bir rol oynadı?
Yangınlarda hayatını kaybedenler için milyonlarca paylaşım yapıldı, ancak gerçek yardım kampanyaları sınırlı kaldı. Benzer şekilde, İmamoğlu protestoları sırasında hashtag'ler trend olurken, sokak eylemleri baskı altında kaldı.
TDK seçim eleştirisi burada devreye giriyor: Neden "eylemsiz merhamet" veya "vicdani körlük" gibi daha sert kavramlar yerine en yumuşak olanı seçildi?
Gerekçede Gazze veya Doğu Türkistan örnekleri veriliyor, ancak kendi yaralarımız –deprem riski, kadın cinayetleri– ihmal ediliyor mu?
Uzmanlar, dijital vicdan tartışmasını teknolojinin vicdanı yüzeyselleştirdiği yönünde yorumluyor.
2025'te PKK çatışmaları gibi devam eden sorunlar, gerçek vicdani sorumlulukları hatırlatıyor.
TDK SEÇİM ELEŞTİRİSİ: BİR FIRSAT MI YOKSA KAÇIŞ MI?
TDK halk oylaması, demokratik bir süreç olsa da, dijital vicdan seçimini sorgulatıyor. Yılın kelimesi, toplumun eylemsizliğini kutlamak yerine, utanılacak bir gerçek olarak görülebilir.
Örneğin, ekonomik kriz Türkiye genelinde yoksulluğu artırırken, sosyal medya üzerinden "geçmiş olsun" mesajları yetmedi. Dijital vicdan anlamı, belki de 2025'in en acı ironisi: Vicdanımız dijitalleşti, yüzeyselleşti ve eylemsizleşti.
TDK 2025 yılının kelimesi seçimi, bizi gerçek sorumluluklarla yüzleştirmeli. Keşke "gerçek vicdan" veya "sorumluluk" gibi kavramlar ön planda olsaydı.
Siyasetcafe.com - Sare Albayrak
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.