Vedat DEMİRBAĞ

Vedat DEMİRBAĞ

Ağızdan Baklayı Çıkarmak

Ağızdan Baklayı Çıkarmak

Ağzından Baklayı Çıkarmak

 

 

Vaktiyle çok küfürbaz bir adam yaşarmış. Zamanla kendine yakıştırılan küfür bazlık şöhretine tahammül edemez olmuş. Soluğu bir tekkede almış ve durumu tekkenin şeyhine anlatıp sırf bu huyundan vazgeçmek için dervişliğe soyunmaya geldiğini söylemiş. Şeyh efendi bakmış, adamın niyeti halis, geri çevirmek olmaz, matbahtan bir avuç bakla tanesi getirtmiş. Bunlara okuyup üfledikten sonra yeni dervişe dönüp tembih etmiş:

 

 

-Şimdi bu bakla tanelerini al. Birini dilinin altına, diğerlerini cebine koy. Konuşmak istediğin vakit bakla diline takılacak, sende küfür etmeme isteğini hatırlayıp o an da söyleyeceğin küfürden geçeceksin. Bakla ağzında ıslanıp da erimeye başlayacak olursa cebinden yeni bir baklayı dilinin altına yerleştirirsin.

 

 

Adamcık şeyhinin dediği gibi tekkede kalıp kendini kontrol etmeye başlar. Bu arada şeyh efendi de bir yere gidince onu yanından ayırmamaktadır. Yağmurlu bir günde şeyh ile derviş bir sokaktan geçerlerken bir evin penceresi hızla açılır ve gençten bir kız çocuğu başını uzatarak,

 

 

- Şeyh efendi, biraz durur musun? Deyip pencereyi kapatır. Şeyh efendi söyleneni yapar, illa yağmur sicim gibi yağmaktadır. Sığınacak bir saçak altı da yoktur. Üstelik niçin durdurulduğunu henüz bilmemektedir ve kız da pencereden kaybolmuştur. Bir ara evin kapısına varıp kızın ne istediğini sormak geçer içinden ve tam kapıya yöneleceği sırada kız tekrar pencerede görünür ve,

 

 

- Şeyh efendi, der, birkaç dakika daha bekleseniz...

 

 

Şeyh içinden "lahavle" çekse de denileni yapmamak tarikat adabına mugayir olduğundan biraz daha beklemeyi göze alır. O sıra da küfürbaz derviş kendi kendine söylenmeye başlamıştır. Yağmurun şiddeti gittikçe artmakta, bizimkiler de iliklerine kadar ıslanmaktadırlar. Nihayet pencere üçüncü kez açılır ve kız seslenir:

 

 

- Gidebilirsiniz artık!..

 

 

Şeyh efendi merak eder ve sorar:

 

 

- İyi de evladım bir şey yok ise bizi niçin beklettin?

 

 

- Efendim, der kız, elbette bir şey var, sizi sebepsiz bekletmiş değiliz. Tavuklarımızı kuluçkaya yatırıyorduk. Yumurtaları tavuğun altına koyarken bir kavuklunun tepesine bakılırsa piliçler de tepeli olur, horoz çıkarmış. Annem sizi geçerken gördü de yumurtaları kuluçkaya koydu. Münasebetsizliğin bu derecesi üzerine şeyh efendi,

- Ulan derviş, der, çıkar ağzından baklayı..

 

Ülke ciddi meseleler ile karşı karşıya iken sürekli olarak

Türk Milletine mütedeyyin olmayı tavsiye edenler,

Askere polise karşı sürekli tahrik ve taciz dolu sözlerle saldıranları, terör örgütü mensuplarını, onların siyasi uzantılarını şirin göstermeye çalışanlara karşı ağzımızdaki baklayı çıkarmamıza az kaldı.

 

 

Bu millet ne çektiyse hep kadimden beri kardeşiz duygusu ile herşeyi ile teslim olduğu, kendi gibi gördüklerinden çekti. Anadolu'da beylikler döneminden beri başlayan vatan mücadelesinde soy kardeşinden din kardeşine kadar her ihaneti gördü, her kahpeliği yaşayarak öğrendi.

 

 

Düşünün din kardeşi dediklerimiz bugün camilerde şehit olmuş asker ve polise dua isteyen imamlara bile saldırı hale gelmişler.

 

 

Din ve soy kardeşi dediklerimiz evlerinden, yuvalarından kalleşçe ve kahpece asker ve polise pusu kurulmasına müsaade eder hale gelmişler.

 

 

Çoluk çocuk, kadın kız toplanıp asker ve polisin yapmaya çalıştığı güvenlik operasyonlarının önüne canlı kalkan olmaya çalışmaktalar.

 

 

Ellerinde taş, sopa, bomba, molotof ve silah  ile sivil, asker polis demeden saldırmaktalar.

 

 

Şimdi bu yapılanları, onların siyasi köpekleri tarafından meclis kürsüsünden yapılan saldırıları hakaretleri, küfürleri izleyip hala kardeşiz demek vallahi içimden gelmiyor.

 

 

Bu nasıl kardeşlik,

 

 

Ermeni bile bunlar kadar kahpe ve kalleş olmamıştı.

 

 

Milletin canını ve malının güvenliği ile sorumlu olan güvenlik güçlerine, yaralılara yardım için giden sağlık ekiplerine köpek gibi saldırmanın hiç bir şekilde özgürlük, demokrasi ve hak için olduğuna inanılamaz.

 

 

Bu millete en son ağzındaki baklayı çıkarttıracaksınız.

 

 

Her ihanetten sonra, bu defa değil deyip ağzımıza almış olduğumuz baklalar çuvalları doldurmaya kadar ulaştı.

 

 

En son baklayı çıkarttırıp, alayınızı bakla çukurlarına gömeceğiz

 

 

Yeter yav..

 

Nedir bu milletin çektiği hainlerden.

 

Devlet kuruyu yaşta ayırmak adına, her türlü kalleşliğe muhattap kalacak. kuru geçinenler içindeki yaşları ayıklamayacaklar, hatta onları gizleyecekler.

 

 

Yeter....

 

 

Sur mu? cizre mi?

 

Nere yanacaksa yansın...

 

Nereye ateş düşecekse düşsün..

 

 

Kimin anası ağlayacaksa ağlasın ama polis ve askerin anası ağlamasın...

 

 

Bu milletin ocağına ateş düşmesin...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Vedat DEMİRBAĞ Arşivi