Ahmet YILDIZ

Ahmet YILDIZ

Kılıçdaroğlu CHP’nin her şeyiyle alay ediyor! Atatürkçüler daha ne kadar katlanacak?

Kılıçdaroğlu CHP’nin her şeyiyle alay ediyor! Atatürkçüler daha ne kadar katlanacak?

Kemal Kılıçdaroğlu CHP koltuğuna oturduğundan beri çevirdiği fırıldaklar baş döndürüyor.

Gelir gelmez HalkTV’nin Atatürkçü yapısını lağvedip, bir yıl boyunca şarkı türkü videosu çaldırmasına, partisinin geçmişiyle hesaplaşacağını söyleyerek yeni CHP kurduğunu ilan etmesine, Atatürk’e “Kefere” demiş birini milletvekili yapmasına, CHP’ye bitmiş partidir diyen Oğuz Kaan Salıcı gibi ne idüğü belirsiz birini siyasi örgütlerden sorumlu genel başkan yardımcısı yapmasına vs. yüzlerce gaf sandığımız eylemlerine değinmek istemiyorum: Say say bitmez!

KEMAL KILIÇDAROĞLU’NUN İKİ BÜYÜK ÇIKIŞI

Kemal Kılıçdaroğlu’nun CHP’de –dilim söylemeye varmıyor–Atatürk’ün koltuğuna oturduğundan beri iki büyük çıkışı var ki kırılma noktasıdır…
Birincisi CHP grubunda kürsüde “Ben Dersimli Kemal” deyişidir.

Öyle bir laftı ki bu herkes dondu kaldı.

Ama “aslan sosyaldemokratlar”, Aziz Nesin’in kurt kuzu hikâyesindeki gibi, “Yok yok öyle değildir ya” diye geçiştirerek Kılıçdaroğlu’nun bu sert ve nefret saçan tondaki sözlerini, Recep Tayyip Erdoğan’a celallendiğine yordular.

Oysa neoliberal dünya düzeninin patronlarının gözü, AKP’yle, Unakıtan’la, Babacan’la sürdürdükleri politikaların karşısında bir türlü bu politikalara eklemleyemedikleri demir gibi varlığıyla CHP tabanındaydı.

O % 25’lik kemik kesim eritilmeli, un ufak edilmeliydi. (Hele cumhuriyet mitingleri hiç affedilir değildi; çok korkutucuydu onlar için!)

Kılıçdaroğlu, “Ben Dersimli Kemal” diyerek bu kemik tabana kezzap attı. Bu ideolojik saldırıya karşın tabanda ve eski ‘monşer’lerden birkaç mırıldanmadan başka yandım anam heeeyt tepkisi gösteren olmadı.

Bu Cumhuriyetçi Atatürkçü ideolojiye ana avrat dalmaktı ama kimse üstüne alınmadı. Yağmur yağıyor diyen bile oldu.

İkinci kırılma noktası ünlü “Ekmeleddin” olayıdır. CHP tabanını tümüyle mahveden esas kırılma noktası budur!

Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet’e ve devrimlerine mücadelede ant içmiş birini Atatürk’ün partisinin Cumhurbaşkanı adayı yapması, Kılıçdaroğlu’nun ne kadar yüzsüz, ne kadar utanmaz, insanın başına her türlü belayı çekinmeden getirecek karakterde olduğunu ispatlayan bir gerçekti.

Ama heyhat, bu ‘kemik’ kitlenin ideolojik mekanizmalarının, örneğin Cumhuriyet gazetesinin, gazetenin yazar ve okurlarının (Ali Sirmen dahil!), bırak eleştirip karşı çıkmayı, Ekmeleddin’i desteklemeleri, CHP’nin, üzerinde ve içinde her türlü operasyona açık hale geldiğinin göstergesiydi.

Artık her türlü virüse açık, savunmasız bir parti ve tabanı vardı Kılıçdaroğlu’nun elinde.

Öyle ki tam bir diktatörlükle partiyi yönetmeye başladı. Bir ara tam CHP kitlesine neredeyse hayvan muamelesi yapıyor, sille tokat giriyor davranışlarda burnu havaya kalkmıştı ki TESEV üyeliği patladı!

Bu CHP tabanını bir müddet hareketlendirdi. Kılıçdaroğlu’nu da planlarını biraz erteleme ve bu kadar pervasız değil daha dikkatli olma konusunda harekete yöneltmişti. (Onun TESEV kurucusu olduğunu bulan ve Deniz Baykal’a ileten benim; başka bir yazı konusudur.)

Bu yıl yapılması gereken 37. Olağan Kurultayı'nı bile erteleyebildi; tam bir ‘tek adam!’

‘VİZYON’ ÇIKIŞI

Ama İstanbul’daki “Vizyon” toplantısı, Kılıçdaroğlu’nun o güzelim “kemik” kitleyi örgütsüz bırakıp CHP’nin doldurduğu siyasi alanı HDP’ye aktarmakla görevli bir eleman olduğunu gösterdi.

Adam resmen Paşinyan’ın kankası Ermeni birini başdanışman yaptı! Neoliberal düzenin, neoconların sütünü içmiş (yani sütü bozuk) Yahudi birinin -üstelik Almanya’yı enerji krizine sokan kişi!- enerji sorunumuzdan özelleşmeye kadar Unakıtan kokan görüşlerini, oturacak yer bile bulamamış o kalabalığa kuzu kuzu dinletti. (Çevremizde, ailesinin kökeninin Ermeni olduğunu bildiğimiz bütün siyasi yoldaşlarımızın Kılıçdaroğlu’nun peşinden militanca gitmelerine önceleri şaşırıyorduk safça. Meğer işareti çoktan almışlar.)

Onca CHP milletvekili varken, onca CHP’li profesör varken 70 tane (Yetmiş!) dışardan danışmanla hükümet edeceğini ilan etmesi “Tek adam”lıktan beter bir anti demokratlığı, beter bir diktatörlüğü işaret ediyordu.  

Ancak bu rezalet bir yana, Türkiye’yi uluslararası sistemin rayına yeniden sokacağını, AKP’nin, Abdullah Gül’ün ilk on yılındaki politikalara döneceğini, salonu doldurmuş anlı şanlı CHP kitlesinin herkesin içine baka baka korkusuz biçimde ilan edebildi!

Ya bu “vizyon” toplantısını Ankara’da değil de İstanbul’da düzenleme aklına ne demeli? Merkez Bankası’nı da İstanbul’a taşıyacak olan AKP’den ne farkı var.

*

Cumhuriyet yazarları mırıldanmaya başladılar ama çok geç, artık avuçlarını yalarlar!

Elde ne sağlam bir örgüt, ne sağlam bir taban var.
 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet YILDIZ Arşivi