Selçuk DÜZGÜN

Selçuk DÜZGÜN

ANLAYANA!

ANLAYANA!

ANLAYANA!


Bülent Arınç `Biz olmasak bunlar maaşları bile ödeyemezler `dedi.

Ve benim aklıma şu öyküler geldi.


1.Öykü:

 

Bir fil bir tonluk yükü hortumuyla kolayca kaldırabilir; ama siz hiç bir sirke gidip bu dev yaratıkların sessizce bir kazığa bağlandıklarını gördünüz mü?

 

Bir fil küçük ve güçsüzken ağır bir zincirle hareketsiz bir demir kazığa bağlanır. Ne kadar zorlarsa zorlasın zinciri kıramayıp kazığı yerinden oynatamadığını keşfeder.

 

Sonradan fil ne kadar büyük ve güçlü hale gelirse gelsin yerde duran kazığı gördükçe hareket edemeyeceğine inanmaya devam eder.


2.Öykü:

 

Bir deney odasında bir kavanozun içinde pirelerin zıpladığını ve kavanoz acık olduğu halde pirelerin dışarıya taşmadığını görürler. Sizce kapak açık olduğu halde pirelerin özgürlüğe kavuşmamasının nedeni nedir?

 

Yanıt oldukça basittir. Deneyi yapan kişi ilk önce pireleri içerisine koyduğu kavanozun kapağını kapatır. Pireler yükseğe sıçrar ve küçük beyinlerini şiddetle kavanozun kapağına vururlar. Birkaç sıçramadan sonra pireler o kadar yükseğe sıçramaktan vazgeçer ve bulundukları ortamın keyfini çıkarırlar. Bir süre sonra kapak açılır ve pireler içeride kalırlar,  gerçek bu kapakta saklı değildir; ama `Bu çok yüksek, artık yeter!` diyen bir korkaklıkta saklıdır.


3.Öykü:

 

Bir deniz akvaryumunda vahşi bir “barracuda” gördüğü uskumrulara saldırmaya çalışır ama araya konulan bölme ona engel olur. Burnu bu engel defalarca çarptıktan sonra denemekten vazgeçer. Sonra aradaki bölme kaldırılır. Ama “barracuda” yalnızca bölmenin olduğu yere kadar yüzer ve durur. Bölmenin halen orada olduğunu düşünür.


SON ÖYKÜ:

 

Anne sinek, yeni doğan çocuklarını eğitebilmek için onları ormanda dolaşmaya çıkarmıştı. Uçarken bir örümcek ağı gördüler.

 

Anne sinek yavrularını uyardı: “Aman çocuklar, örümceğe dikkat ediniz,” dedi. “Onun yaptığı bu ağlardan birine yakalanırsanız, bir daha kurtulamaz örümceğe yem olursunuz.”

 

Anne sinek yavruları ile bir süre daha uçtuktan sonra, kendini ve onları yine büyük bir tehlikeden kurtardı. Karşıdan sinek yiyen bir kuş geliyordu. Anne sinek yavrularının önüne geçti ve birlikte bir ağacın yaprağı altına saklandılar. Tehlike geçtik ten sonra anne ve yavru sinekler yeniden uçmaya hazırlanırken, ormanın derinliklerinden tüyler ürperten bir ses duydular. Yavru sinekler korkularından yeniden yaprağın altına girdiler.

 

Yavrularının korktuğunu gören anne sinek yanlarına geldi ve onları rahatlattı: “Korkmayın yavrularım, o kükreyen aslan denen bir hayvandır,” dedi. “Merak etmeyin kimseye zararı dokunmaz…”


Şimdi bu hikâyeleri bir toplum mühendisi gözü ile ülkemize uygulayalım!


-Örneğin 1. Öyküye değinelim; Bizler Türk Milleti, Türk Devleti, dünyayı yönetmişiz diyip edebiyat sallarken,  sizce birileri bizim o gücümüzü unutturmuş ve gücünün farkında olmayan bir fil gibi bizi Misak-i Milli Sınırlarının içine hapsetmemiş midir?


- 2. Öyküye değinelim; Bizler muasır medeniyetler seviyesini hedeflerken her sıçrayışımız da kavanozun içine hapsolmuş şekilde karşımıza çıkarılan zorluklar sonucun da sizce bizlerde pireler gibi kaderimize razı olmamış mıyız?


-3. Öykü; Türkiye`nin yürüttüğü terörle mücadeleye en güzel örnek değil mi?


Ve son öykü, yani sinek meselesi.Etrafımızı saran onca örümcek ağına karşı halen `Kahrolsun ABD` diyemiyor ve hep aynı adreste buluşuyorsak zararsız görünün hayvan veya hayvanlar  kim artık onu da siz tahmin edin!...

 

Tahmin edin ve ne olur artık şu şartlanmış kopeklerinizi, sırlarınızı aşın…hem de şahsınız adına açın ki, millet kurtulsun.


Son söz olarak Bülent Arınç`a şu ayeti hatırlatalım biz de `Şeytan, sizi fakirlikle korkutur` BAKARA – 268`

 

Kalın sağlıcakla…


Selçuk Düzgün- Bakü 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Selçuk DÜZGÜN Arşivi