Selçuk DÜZGÜN

Selçuk DÜZGÜN

BAYRAK SENDEN UTANMASIN!

BAYRAK SENDEN UTANMASIN!

BAYRAK SENDEN UTANMASIN!

 
'KORKMA' diye başlayan istiklal  marşında bayrağa ithafen ne diyor Akif,

 
'Çatma, kurban olayım, çehrene ey nazlı hilal!

Kahraman ırkıma bir gül... Ne bu şiddet, bu celal?`

 
Şimdi burada bir nokta koyalım ben size 'HAİN nedir, kime denir? 'ondan bahsedeyim!
 

HAİN!

Sözlükte "sözünde durmamak, eksiltmek, emaneti yerine getirmemek" gibi anlamlara gelen hıyanet, ihanet veya hainlik maalesef günümüz dünyasında özelikle güzelim Türkiye`de insana pirim yaptıran bir davranış haline gelmiştir.
 

O kadar ki; hainleri iyi halden salma,  asma yerine besleme, cezalandırma yerine ödüllendirme  devleti olmuş durumdayız!

 
İnsanlık tarihindan utanç verici bir durum olan ihanet-hıyanet veya hainlik çeşit çeşittir; evdeşine, sevgilisine, dostlarına, vatanına, milletine ihanet edenler gibi...
 

Dinimizde de ihaneti yasaklayan birçok ayet, hadis vardır.
 

Kitabımızda  kısaca  der ki' Allah hainleri sevmez" (Enfâl, 8/58).'
 

Türkler daha islamiyete girmeden öncede ihaneti insanlığın en büyük suçu sayar ve ağır cezalar verirlerdi.
 

Bu cezalar kanunlar,  yani Töreler göre verilirdi.

 
Bu TÖRE kavramını gününmüz sosyetesinin itici bir terim şeklinde kullanılmasıyla karıştırmayın.
 

Bakın Kutadgubilig`de TÖRE konusunda aynen şöyle demektedir:

 
''Kanun(töre) su gibidir.
Zorbalık ise ateş gibi yakar.
Ey hakan, sen arı ve süzük su akıtıp
Ateşi söndürdün. Töreyi düz ve doğru yürüttün.
Dünya seninle düzene girdi. Artık ilde kimsen gözü
Zorbaları görmez oldu.''
 

Göktürklerde töre=kanun'un genel adı "Yol" idi.
Bu "Yol"da herkes yürümek zorunda olup,
Yol'dan çıkan yanılmışların sonu ölümdü.
Yasaları Tanrı adına Hakan uygulardı.

İşte Göktürklerde Törelere ihanet edenlere verilen Cezalardan örnekler:

"Evli kadına tecavüz edenler ölümle cezalandırılır."

 
"Adam öldürenler ölümle cezalandırlır."

"Devlete ve Orduya karşı isyan edip başkaldıranlar ölümle
cezalandırılırlar."
 
Eski Türklerde vatana ihanetin  cezası  da çok ağırdı.
 
"İhanet  yapan her kimse öldürülürdü.!"
 
Hatta Çin kaynaklarına göre hainin  kesilen başı, bir ipe bağlanarak hainin babasının boynuna asılırdı.
 

Bazı liboşlara göre ceza belki çok ağır idi ama ibret dolu idi ve inanılmaz bir toplumsal disiplin sağlıyordu.
 
Örneğin;Eski Türklerde zina kavramı yoktu, çünkü zina yapan öldürülürdü..
 
Göktürk Han'ın ülkesinde zina yapan bir Çinli Prensesi bile bizzat kendi kılıcı ile öldürdüğünü aynı tarihler nakletmektedir. Çinlilere göre bu "vahşet" olsa bile müthiş bir toplum huzuru vardı.
 

Türkler İslam`la tanışsada TÖRE kavramından çok vaz geçmemişlerdir ve İslam`ın en iyi uygulandığı muhteşem Osmanlı Devleti döneminde de en başta gelirdir.
 

Osmanlı`da Örneğin; Halka zulmedip haksız kazanç elde ettikleri sabit olanların o güne kadarki mal varlığı “zoralım”a tabi tutulurdu ve buna benzer uygulamalar.
 

Osmanlıda en mühim suç ise ihanetti;

-İhaneti sabit olanlar, kim olursa olsun ölüm cezasına çarptırılırdı.

- Bütün mallarına yani mirasına, devletçe el konurdu.

- Bu mallardan mirasçılarına tek akçe verilmezdi.

- Bu mal ve para kirli sayılırdı. Malları mezatta sattırılır elde edilen paraların hepsi fakir fukaraya dağıtılırdı.

- Hainin kabrine taş dikilmezdi.

-Hainin sağlığında yaptığı bazı hayır eserler varsa bunlar yıkılmazdı; ancak cami, medrese, hamam gibi halkın kullandığı yerlerdeki bani yani yaptıran kitabesi, kırılarak yerinden çıkarılırdı.
 

 Peki kimler hain sayılırdı?


-Osmanlı devleti aleyhine çalışan, düşmanlarla bilerek irtibat kurduğu ispatlananlar.

-Düşmana bilerek yardım edip onları kendi devletine saldırmaya teşvik edenler.

- Seferde kendi askeri arasında, seferden vazgeçirici konuşmalar yapanlar

-Ve en önemlisi devletin bayrağı başta olmak üzere kutsallarına el uzatan, dil uzatanlar…

Evet ihanet hiç ummayacağınız zamanda, hiç beklemediğiniz yerdenden de gelebilir!
 

Çünkü;  ihanet çok zehirli bir yılana süt verip beslemek gibidir. O yılanın kaç kişiyi nerelerde sokacağı, yutacağı belli değildir. İhaneti bilip “aman başıma bir iş gelmesin, bana dokunmayan yılan bin yaşasın” diye düşünenler de hainin ta kendisidir. O hainin beslediği yılan da, dönüp ilk kendine hizmet edeni sokar. 
 

Öyle ise şimde kendinize sorun; sizce bizler ne kadar hainiz?
 

Kısadan Hisse;
 

Osmanlı'nın en parlak dönemleri yaşanmaktadır...

 
Kanuni Sultan Süleyman, ileriye dönük kuşkular taşımaktadır `Bu muhteşem saltanat bir gün gelir de çökebilir miydi? Bu çöküş, hangi nedenlerle olabilirdi?`

 
Bu endişelerini, devrin en önemli âlimlerinden olan süt kardeşi Yahya Efendiye iletir.

Gelen yanıt çok ilginçtir!

 
-`Neme lâzım` Sultanım?..
 

Kanuni çok şaşırır ve derhal Yahya Efendiyi ziyaret edip bu ilgisiz ve duyarsız cevabının nedenini sorunca şu yanıtı alır :

 
-  Sultanım! 
 

- Bir devlette zulüm yayılsa, haksızlık şâyi olsa,  işitenler de neme lazım deyip uzaklaşsalar,sonra koyunları kurtlar değil de çobanlar yese, bilenler bunu söylemeyip sussa,  fakirlerin, muhtaçların, yoksulların, kimsesizlerin feryadı göklere çıksa da bunu da taşlardan başkası işitmese,İşte o zaman devletin sonu görünür.
 

- Böyle durumlardan sonra devletin hazinesi boşalır, halkın itimat ve hürmeti sarsılır. Asayişe itaat hissi gider, halkta hürmet duygusu yok olur. Çöküş ve izmihlâl de böylece mukadder hale gelir…

 
Y. Efendi'nin ihtimalleri kısa sürede gerçekleşmiştir... Alim geçinenlerin, mürekkep yalamışların çoğunluğu ülke sorunlarına hep fransız kalmışlardır... Tarih, dramatik sahneleriyle sürekli tekerrür etmiştir... Ancak tarihten hiç ders alınmamıştır.
 

Şimdi dönün bir etrafınıza bakalım, hainlerin ülkemizdeki pirimini sorgulalım, sonra bir de  aynada kendimize   bakalım  `NEME LAZIMCILAR` yani bizler ne kadar hainiz, nekadar bu süreçten sorumluyuz?
 

İstiklal marşmızın `KORKMA!` diye başlayan girişi ise aynen şöyle idi;
 

'Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak;

Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son OCAK.'
 
Şimdi sorun keninize o hain eller bayrağı indirirken nasıl rahat uyudu o en son OCAK!

 
Sahi nereye gitti hilaline, yıldızına, kırmızısına kurban olduğu bayrağını namusa sayan o millet?

 
Sahi sorun kendinize;  sorun hainlerde mi? Yoksa haine yol veren şahinlerde mi?

 
Ve Akif o bayrağa`Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helal!` diye sitem ediyorduya, şimdi o bayrak bize hakkını helal etmeyecek.

Son söz;

U-TA-NI-YORUM!


Selçuk Düzgün- BAKÜ

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Selçuk DÜZGÜN Arşivi