DSÖ'den Türkiye'ye Obezite Alarmı: 20 Milyon İnsan Tehlikede

DSÖ'den Türkiye'ye Obezite Alarmı: 20 Milyon İnsan Tehlikede

Sağlıksız beslenme ve hareketsiz yaşam tarzı krizi derinleştiriyor. DSÖ verilerine göre Türkiye'de 20 milyon kişi obez, 5 yıl içinde bu sayı 25 milyona ulaşabilir.

Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) son verilerine göre, Türkiye’de obez birey sayısı 20 milyona ulaşmış durumda. Bu rakam, ülkenin yetişkin nüfusunun yaklaşık %31,5’inin obeziteyle mücadele ettiğini gösteriyor. Daha da çarpıcı olan, mevcut artış hızının devam etmesi halinde bu sayının beş yıl içinde 25 milyona ulaşabileceği uyarısı. Türkiye, Avrupa’da obezite oranlarında ilk sırada yer alırken, bu durum halk sağlığı açısından ciddi bir kriz olarak değerlendiriliyor.

OBEZİTE: KÜRESEL VE YEREL BİR SORUN

Obezite, vücut kitle indeksinin (VKİ) 30 kg/m² ve üzerinde olmasıyla tanımlanan, ciddi sağlık sorunlarına yol açabilen bir durum. DSÖ’nün 2022 verilerine göre, dünya genelinde 1 milyardan fazla insan obeziteyle yaşıyor; bunların 880 milyonu yetişkin, 159 milyonu ise çocuk ve ergenlerden oluşuyor. Türkiye’de ise obezite oranları, özellikle son 30 yılda dramatik bir artış gösterdi. 1975’te %8,6 olan obezite oranı, 2016’da %32,1’e yükseldi ve 2022’de bu oran kadınlarda %42,6, erkeklerde ise %26,2 olarak kaydedildi.

Türkiye, DSÖ Avrupa Bölgesi Obezite Raporu’na göre Avrupa’da obezite sıklığında birinci sırada. OECD ülkeleri arasında ise obezite oranlarında ABD’den sonra ikinci sırada yer alıyor. Ülkedeki yetişkin nüfusun %66,8’i fazla kilolu veya obez kategorisinde, bu da nüfusun üçte ikisinden fazlasının kilo problemiyle karşı karşıya olduğunu ortaya koyuyor.

MODERN YAŞAMIN BEDELİ

Obezitenin artışı, yalnızca bireysel tercihlerle değil, toplumsal ve çevresel faktörlerle de yakından ilişkili.

Uzmanlar, Türkiye’deki obezite artışını şu temel nedenlere bağlıyor:

Sağlıksız Beslenme Alışkanlıkları: Fast food tüketimindeki artış, yüksek şeker ve doymuş yağ içeren işlenmiş gıdalar, şekerli içeceklerin yaygınlaşması obezitenin başlıca tetikleyicileri. Türkiye’de kişi başına yıllık şekerli içecek tüketimi 160 litreye ulaşarak dünya ortalamasının iki katına çıkmış durumda.

Hareketsiz Yaşam Tarzı: Kentleşme, masa başı işlerin yaygınlaşması ve teknolojik cihazların kullanımındaki artış, fiziksel aktiviteyi ciddi şekilde azalttı. Çocuklar ve gençler arasında ekran başında geçirilen süre, obezite oranlarını artıran önemli bir faktör.

Ekonomik ve Sosyal Eşitsizlikler: Sağlıklı gıdaların yüksek maliyeti, düşük gelirli bireyleri daha ucuz, kalorisi yüksek işlenmiş gıdalara yöneltiyor. Gıda enflasyonunun yüksek olduğu Türkiye’de, sağlıklı beslenme bir lüks haline geldi.

Psikolojik ve Genetik Faktörler: Stres, duygusal yeme alışkanlıkları ve genetik yatkınlık da obeziteyi tetikliyor. Ancak uzmanlar, genetik faktörlerin çevresel etkilerle birleştiğinde daha belirgin hale geldiğini vurguluyor.

ÇOCUKLUK ÇAĞI OBEZİTESİ: GELECEK İÇİN TEHDİT

Türkiye’de çocukluk çağı obezitesi de alarm verici düzeyde. 2016’da yapılan Türkiye Beslenme ve Sağlık Araştırması’na göre, ilkokul çağındaki çocukların %10’u obez, %25’i ise fazla kilolu. 1990’dan bu yana çocuk ve ergenlerde obezite oranı dört katına çıktı. Uzmanlar, sağlıksız gıdaların kolay ulaşılabilirliği, fiziksel aktivite alanlarının kısıtlılığı ve ekran başında geçirilen sürenin artmasının bu artışta büyük rol oynadığını belirtiyor.

Prof. Dr. Sibel Sakarya, çocukların “şişmanlatıcı bir çevrede” yaşadığını ifade ederek, market raflarındaki zararlı gıdaların çocuklara yönelik stratejik yerleştirilmesi ve fast food reklamlarının bu sorunu derinleştirdiğini söylüyor. Çocukluk çağında obez olan bireylerin yetişkinlikte de kilo problemi yaşama ihtimali yüksek, bu da diyabet, kalp hastalıkları ve yüksek tansiyon gibi kronik hastalıkların erken yaşta ortaya çıkmasına neden oluyor.

SAĞLIK VE EKONOMİ ÜZERİNDEKİ YÜK

Obezite, sadece bireysel sağlığı değil, ülke ekonomisini de tehdit ediyor. DSÖ ve OECD raporlarına göre, obezitenin küresel ekonomiye maliyeti yıllık 4,32 trilyon dolar. Türkiye’de her 100.000 ölümden 84’ünün obeziteyle ilişkili olduğu belirtiliyor; bu oran, küresel ortalamanın neredeyse iki katı. Obezite, Tip 2 diyabetin %80’inden, iskemik kalp hastalıklarının %35’inden ve hipertansiyonun %55’inden sorumlu tutularak her yıl 1 milyondan fazla ölüme neden oluyor.

TÜRKİYE’NİN OBEZİTEYLE MÜCADELESİ

Türkiye, obeziteyle mücadelede çeşitli adımlar atıyor. Sağlık Bakanlığı’nın 2010’dan beri yürüttüğü “Sağlıklı Beslenme ve Hareketli Hayat Programı” kapsamında farkındalık kampanyaları, beslenme rehberleri ve obezite merkezleri kuruldu. Okul kantinlerinde sağlıksız gıdaların satışı kısıtlanırken, çocuk programlarında yüksek şeker ve yağ içeren ürünlerin reklamları yasaklandı. Ancak uzmanlar, mevcut önlemlerin yetersiz olduğunu ve daha kapsamlı politikalar gerektiğini vurguluyor.

DSÖ Genel Direktörü Dr. Tedros Adhanom Ghebreyesus, obeziteyle mücadele için yüksek şekerli ürünlere vergi getirilmesi, sağlıklı okul yemeklerinin teşvik edilmesi ve gıda endüstrisinin sağlık üzerindeki etkilerinden sorumlu tutulması gerektiğini belirtiyor. Türkiye’de de bu tür yapısal değişikliklere ihtiyaç duyuluyor

UZMANLAR, OBEZİTEYLE MÜCADELE İÇİN BİREYSEL VE TOPLUMSAL DÜZEYDE ŞU ADIMLARI ÖNERİYOR:

Dengeli Beslenme: Sebze, meyve ve tam tahıllı gıdaların tüketiminin artırılması, işlenmiş gıdalardan uzak durulması.

Fiziksel Aktivite: Haftada en az 150 dakika orta düzey egzersiz yapılması.

Toplumsal Politikalar: Sağlıklı gıdalara erişimin kolaylaştırılması, şekerli içeceklere vergi uygulanması ve çocuklara yönelik sağlıksız gıda reklamlarının sınırlandırılması.

Eğitim ve Farkındalık: Okullarda ve toplumda sağlıklı yaşam tarzı eğitimlerinin yaygınlaştırılması.

Tıbbi Destek: Obezite cerrahisi gibi yöntemlerin, uygun durumlarda uzman kontrolünde uygulanması.

Siyasetcafe.com

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.