Selçuk DÜZGÜN

Selçuk DÜZGÜN

`Elif` ve Be`n!

`Elif` ve Be`n!

'Elif` ve Be'n!


Karanlığın en uç noktasında ki ışık, girdi sensiz  gönlüme bir  dolunayla.

 

Gönlümle, dilimle esir ettim bir harfe kendimi ki, o harfin  adı ; ELİF

 

`Elif`dedikçe anladım ki, ibretlik bir hayattayım.

 

Anladım ki hayat bana  arefeyi çok göstermiş ve be`n  halen ömrün günahlarındayım.

 

..ki, bu günahkarlıkta arafe kapıya dayansada bayram çok uzakta.

 

Nefsim karanlıklara savaş açmış, çırpınmakta...

 

Anladım ki, gökler okadar mavi değil...

 

Anladım ki, yükselmekten birşey çıkmıyor  derinleşmeli.

 

Sarı saçlarımadan bir tutam kopardım, Bakü`nün rüzgarına saldım.

 

 İçim de dışım da Hür bu  sanal dünyaya.

 

 İçim de dışımda teslim o güzel  Azrail`e.

 

***

Baştan aşağı bir soy  yüklenmiş bedenime, toprak çekiyor beni hızla günaha batmayayım diye.

 

`Elif ` insanın günahsızlığa deveti, düz durma, dik yürüme erdemi,

 

Be`ye duğuştan verilmiş Düzgün`lük, ama soy ismimde kalmış hakikat..


Var bir çok şey, yok her şey!

 

Her şey var bir şey yok, bu yüzden yokluktayım varlığım sanal.


Araftayım yine de; önüm, arkam, sağım, solum O`be

 

Rüzgarler  estirirken seyrek saçlarımı esip giden zamanlara yanıyorum.

 

Yasemin kokan baharlarda Be`n ` ELİF`  olamadım ya O`na ağlıyorum.

 

'Elif' zerafet, aselet, merhamet

 

Be`n bu deryada bir toz tanesi


`Elif`evvel ahir olan bir hakikat

 

Be`n  zamana hapsolmuş bir aciz


Elif`in evi gönül defteridir.

 

Kah çıkar gökyüzüne seyreder alemi, kah iner yeryüzüne alem seyreder onu.


Yıldızları yıldızlara bağlayan bir sırdır Elif!


Be`n ruhumun derinliklerine dalmış huzursuzluklardan kurtulmalıyım,

 

Be`n dışarıdan gelecek nefse içimdekilerle esir olmamalıyım,

 

Be`n bedene saplanan dünyavi hancerlerden kurulmalıyım,

 

Be`n  bu çağın zulum zincirlerini kırmalıyım

 

Evet geç olmadan be`n benden gitmeden be`n ben`i bulmalıyım.


***


Bir şeyler var, be`ni benden içürü götüren, gönlümdeki atlıları kıtalarda koşturan.

 

Bir şeyler var,beni Elif`e bağlayan O`na götüren.


Bir şeyler var,benim sandığım herşeyi manaya çeviren,

 

Bir şeyler var,ideallerimi tuzla buz edip beni buz çölünden döndüren.

 

Bir şeyler var...


Fenalık kokuyor etrafım.

 

Birileri rezilce ölmemi istiyorlar!

 

Ama nafile!

 

Çünkü; anamın duası panzehir zalimlere.

 

Halen nefes alıp veriyorum...

 

iyi de ben hep anne duasına mı muhtaç kalacağım?

 

Nerede kendime olan merhamet?


Bir roman yazıyorum adı; Saltuk Pusat

 

Bir zaman geliyor Saltuk Pusat gerçek ad oluyor.

 

Demek ki; ben yazmıyorum hiç bir şeyi, `be`n yazıyorum O`nun izniyle.

 

Ve be`n O`na varmak için `Elif` olmak istiyorum.

 

Ve ben başını yazdığım bu romanın, sonunu hayırlı olması için `kavgasız ve aşksız bir hayata hayır` diyorum.


Evet,  yazmalıyım benden sonrakileri için be`nim çilemi.


Ben hayallerimle dile geliyorum; harf oluyorum, cümle oluyorum, satır oluyorum yazıya düşüyorum...

 

Bir düşüncemin ürünü sözler düşüyor satırlarıma, bir de `bunları ben mi dedim` diye sorguladığım düşünceler...


Parmaklarım kelemi gezdiriyor beyaz sayfalarda; söz oluyorum satırlarda kalıcı, öz oluyorum gönüllere girici...

 

Yinede garip bir yolcuyum ve  uçurumun kenarında `ha uçtu ha uçacak` bir hal`im var...

 

Aklımı bırakıp esaret zincirlerine,  gönlüme gitmeliyim.

 

O gönülle bir gamzelik rüzgara bırakmalıyım kendimi...


***

`Suuu..`diyerek susamışım bir damla merhamete!

 

Bana ödünç verilen hayatı bir gün bırakacağım kırk kapılı bir handan  geçerek...

 

Olmasa kendime kırk kaplan bulacağım parçalasın diye nefs`imi.

 

Senelerce beklediğim dünyalık uykumdan mutlak uyanacağım.

 

Yine de kazandığım sevaplarımla, kaybettiğim günahlarımla ELİF diye yalvaracağım.


Bir müjde beklemiyorum

 

O`nu bilmeyene müjde yok iyi biliyorum.

 

O`nu biliyorum veya bildiğimi sanıyorum bu yüzden ben  bir merhamet dilencisiyim


Ya sen be`n, sen kimsin?


Şimdi içimde çırpınan ateşten heyecanları görüyorum.

 

Ne kadar yol varsa tozuna, dumanına, kirine, pasına bakmadan aşacağım.

 

Kendimle savaşım yeter, bu savaşta kendimi çok küçültmüşüm.


ELİF olmak isterkenBe`nim acılarım zekatım olsun.

 

Heyacanlar koşup durmasın artık çimde, dışıma taşsın.

 

Ne kadar isyanım varsa zalime patlasın,

 

Yeterki ben yürümeyi yeniden öğreneyim.


Ey Elif!

 

Ne çok şeysin sen Be de bir bak,

 

Sana geleceğim, sen olacağım ve seninle yeni baştan yazacağım amel defterimi.

 

Ben çok rüya görmem, yoksa bu satırlar rüyama giren cümleler mi?

 

Evet  ben yazmıyorum hiç bir şeyi, be`n yazıyor O`nun izniyle.

 

Ve be`n O`na varmak için Elif olmak istiyorum.

 

Ve  `Be`n bir gün`Elif` olacağım!

 

 O`nun izniyle


En azında musalla taşında!



Selçuk Düzgün- Bakü

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Selçuk DÜZGÜN Arşivi