Selçuk DÜZGÜN

Selçuk DÜZGÜN

Gelelim ERGENEKON Kumpasına!

Gelelim ERGENEKON Kumpasına!

Ergenekon kumpası sürecinde yüzlerce insanın kitaplara konu olacak hayat hikâyeleri oluştu.

Bazıları hayatını bile tamamlayamadı.

18 kişi dava sürerken yaşamını yitirdi. 

Kimi hastalıktan, kimi içeride, kimi canına kıyarak hayata veda etti.

Bu davalarda beni 3 kişinin hayat hikâyesi çok etkilemiştir.

  1. Ali Tatar!

Amirallere Suikast davası nedeniyle tutuklanan Deniz Yarbay Ali Tatar, suçlamayı gururuna yedirememişti. Tahliye olduktan iki gün sonra ikinci kez tutuklama kararı çıkınca veda mektubu bırakarak intihar etti. ‘Son Mektup’unda “Öncelikle başınızı öne eğdirecek hiçbir şey yapmadım. Başınızı dimdik tutun. Ama ben bu hukuksuzlukla yaşayamam. Belki benim ölümüm benim durumumda olanların aydınlığa çıkmalarına vesile olur... Şunu bilin ki, en küçük suçu ve günahı olmayan ben bu yapılan hukuksuzluğa isyan ve bu karanlığa bir nebze ışık olabilmek için hayatıma son veriyorum” diye yazan Tatar’ın sözleri yaşanan sürecin adeta özetiydi.

  1. Kaşif Koziniğlu!

2011’de tutuklanan MİT mensubu kahraman Kaşif Kozinoğlu, davasına bir hafta kala cezaevinde geçirdiği (şüpheli)  kalp krizi sonucu yaşamını yitirdi.  

     Ve 3 Yarbay Mustafa Dönmez!

      Yarbayımın ki yüreğimi okadar yakmıştır ki, olayın bir tarafında ben vardım çünkü.

      Ben ozaman Azerbaycan`daydım!

      Davarlar sürerken Yarbay oğlu Alp Kağan`ı Azerbaycan`a staj yapmaya göndermiş.

      Ne güzel isim değil mi Alp Kağan.

      Fakat o güzel isimli, güzel çocuğun hayatı güzel bir sonla noktalanmadı.

     Alp Kağan Azerbaycan`da geçirdiği bir trafik kazası sonrası rahmetli oldu.

     O sırada baba hapiste ve orada öğreniyor olayı.

     Fakat kaza nasıl oldu, nerede oldu, sorumlular kim? Belli değil.

     Yani kaza oluyor,  meyit aileye gönderiliyor ama gerisi karanlık.

     Yarbay Mustafa Dönmez’in, kazada ölen oğlu Alp Kağan’ın cenazesine katılmak istiyor!

     Silivri`den Balıkesir’e gitmesi lazım.

     Bandırma’ya yaklaşık 2 saat süren deniz yolunun ’güvenli olmadığı’ ve ’kaçabileceği’ gerekçesiyle 7 saatlik karayoluyla yolculuk yaptırılıyor.

     Ve  Dönmez ikindi üzeri kılınan cenaze namazına yetişemiyor, mezarlıkta cenazenin 2.5 saat bekletilmesi sayesinde oğluna son görevini yapabiliyor.

     Dönmez`in orada kurduğu şu cümleyi basından  okuduğumda çok etkilenmiştim, "Şeytanla bile kavga edebileceğimi düşünürdüm, hayatımda ilk kez yenildim" 

      

     Gelelim DÖNMEZ `in hayat hikâyesinin benim kesişen  noktasına!

     Bu olaylar olurken bir dostum beni aradı.

     Durumu anlattı ve kimseden yardım alamadıklarını,  onlara destek olmamı istediler.

     Durum öyle bir durum ki, kimse elini taşın altına koyamıyor.

     Benim umurumda mı?

     Elbette değil.

     Zaten kumpasa `ERGENEKON` ismini verdiklerinden beri muhalifim olanlara.

     Hatta o dönem bu konuda sert yazılarım var.

     Neyse gelelim Alp Kağan kardeşimin olayına.

     Benim umurum da değil de, benim kadar vicdanı yanan fakat kimseye eyvallahı olmayan birini daha bulmam lazım.

     Bir dönem Rahmetli Elçibey`in yakınında olmuş, deli dolu bir avukat buldum .

    Deli dolu bir bacı.

     Adı: Saide.

    Durumu anlattım, `ne kadar ücret alırsın `dedim.

    `Ücret önemli değil,  ben bu işi çözeceğim ` dedi.

     Nitekim öyle işler yaptık ki, kaza nasıl oldu çözdü.

Kazayı Rusya`da çalışan, izne gelen bir Azerbaycanlı düğün dönüşü yapıyor ve çocuğu kaza yerinde bırakıp kaçıyor.

Olay ortaya çıkıp, iş mahkemeye varınca ismini vermeyeceğim o kaza yapan şahıslar, bizim avukatı tehditte başlıyor...

Ama Saide bacı onlara aldırmıyor ve iş sonuna kadar gidiyor ceza alıyorlardı…

 

Neyse mevzu uzun ama diyeceğim şu: 

Bu kumpasın mağduru yarbayımın acısına hiç tanımadığı Selçuk ve Saide diye iki gariban ortak oldu, hem de yine hiç tanımadıkları insanlar için canlarını tehlikeye atarak.

 

Niye?

Bizim edebimizle vicdanımız aynı terazidedir.

Bir baba, bir genç ölü ve bir kumpasa gözümüzü, gönlümüze kapatıp `bana ne` diyemezdik.

Hayatımız boyunca `nemelazımcı` olmadık.

 

Çünkü biz kendi bağırsaklarımız kontrol etmeden,  ülkenin bağırsaklarını temizlemeye yeltenmeyecek kadar edebini bilen insanlarız.

 

Kendi bağırsakları parazitlerle doluyken, ülkenin bağırsaklarını temizlediğini iddia etmek bir edep sorunudur.

 

Bu sorunu bu dünya da çözdüğünü sanmak yeniden dirilmeye inanmamaktır.

Bir kez daha bilin diye söylüyorum; bunların hepsi kul hakkıydı.

Ali Tatar`ı  Kaşif Kozinoğlu`nu ve diğerlerini geçtim, bağırsak uzmanları siz  Alp Kağan`ın hesabından bile mesulsünüz.






 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Selçuk DÜZGÜN Arşivi