Hayat koşarak bitmez: Yavaşlayın!

Hayat koşarak bitmez: Yavaşlayın!

Yavaşlayın! Hayatı vitese takmış bir şekilde ilerliyoruz, devamlı aynı şeyler, vücudunuz yoruluyor, hem fiziksel yorgunluk yaşıyorsunuz hem de beyin yorgunluğu!

Günlerimizi öyle hızlı yaşıyoruz ki sanki her an bir yere yetişecekmiş gibi. Bu durum konuşmamıza dahi yansımadı mı? Sanki biri kovalarcasına hızlı hızlı konuşmak, kendimizi ifade edememek, konuşmak yerine acele ederek el mimiklerini kullanmak, iletişimimiz de git gide hızlıca yok oluyor… Her gün başlı başına ayrı koşturma. Hafta sonları, tatil günleri, bir bayram tatili izni nefes almak için bile hızlı hareket ediyoruz hemen gidip gelelim de aradan çıksın diyoruz. Değerlerimizde hızlıca bizden uzaklaşıyor… Kısacası her şeyi koşarak yapmaya o kadar alışmışız ki değerlerimizden tutunda iletişimimize kadar bu durum dört bir yanımızı sarmış. Gündüz işe yetişme temposu, evrakları yetiştirme, çocuğu okula bıraktın koştur koştur eve gelince de çocuk telaşı, yemek yetiştirme, yapılacak işler, uyku saati diyorsunuz oh derken kendinize vakit ayırırken sizde yorgunluktan uyuyup kalmışsınız… Yavaşlayın! Hayatı vitese takmış bir şekilde ilerliyoruz, devamlı aynı şeyler, vücudunuz yoruluyor, hem fiziksel yorgunluk yaşıyorsunuz hem de beyin yorgunluğu! Çoğu kez duyduğum şeylerden biri fiziksel yorgunluk bir şekilde geçiyor da beyin yorgunluğu nasıl geçecek.

Evet, sevgili okurlarım nasıl geçecek? Büyük bir şehirde yaşadığımız için hayatın zorluklarına rağmen devamlı mücadele etmek zorundayız. Hayat bazısına doğuştan fırsat vermemiştir. İnsanlar fırsatları kendi oluşturmak için çalışır. Kendilerini çok fazla çalışmak zorunda hissederler. Durup soluklanmaya vakit yoktur sürekli bir yerlere yetişme cabası içindedir. Hatta hayatın güzelliklerini kaçırdıklarının farkında olurlar. Dünyaya bir kez geldiklerinin de bilincindedirler. Ama zorunlulukları hayallerinin önüne geçer ve koşmaya kaldıkları yerden devam ederler. Ve zamanla ruhumuz yaşlanır... Durup dinlenemiyoruz. Hayal olarak kalıyor. Ödenmesi gereken faturalar, banka işleri, evin düzeni, ev alışverişi, okul, sosyal hayat… Yapılması gereken şeyler evet ama bunu koşturarak değil kendinizi dinleyerek yapmalısınız. Elbette bunlar yapılacak şeyler biz koşsak da koşmasak da illa ki yapılması gerekenler bir şekilde yapılıyor.

Önemli olan sindirerek koşturmak… Bir de üstüne bu kadar şeyi yapıp vicdan azabı çekenler yok mu? Her şeyi yapmalarına rağmen çocuğumun şuyu eksik ona yetişemedim, onu haftanın 5 günü aradım şimdi 3 günü arıyorum vicdan azabı çekiyor üstüne koşmaya devam ediyor. Yahu en son ne zaman sinemaya gittin? Hayatın neresinde kalmıştın? Yaş geldi geçiyor eskisi gibi olabilir mi her şey? Ya da istediğin halde olmuyor mu? Eski sağlığın yok mu? En önemlisi ruh sağlığı yaşamış olduğun bu koşturma seni psikolojik olarak yıpratır ve hastalıklar ortaya çıkar; depresyon, panik atak, kaygı, memnuniyetsizlik… Çaresi var mı elbette var ama iş işten geçmesin. Eskisi gibi olabilir mi kırılan bir vazoyu tamir etseniz ne kadar birbirine bağlanır ki… Her birimizin hikâyesi, yaşam deneyimi ayrı ama hemen hemen dikkat edin herkesin yaşadığı şeyler benzer. Ta ki bir gün bir şekilde düzende bir yanlışlık olduğunu anlayıncaya kadar… Belki fırsat yaratıyorsunuz ama alışık olmadığınız için anı nasıl değerlendireceğinizi bilmiyorsunuz içinde bulunduğunuz anı unutup sanki maratondaymışsınız gibi koşmaya devam ediyorsunuz. E bu hız fazla olunca etrafınızdakileri göremiyor sağlığınızda ihmal ediyorsunuz. Sevgiden geçmeyen her gün bana kalırsa kayıp gündür. İş bu illa ki yapılır önemli olan severek sindirerek yapmak.

Hayatta kendiniz için bir iyilik yapın;

kosma1-001.jpg

Doğanın kusursuz huzurundan faydalanın, işlerinizin koşuşturmasına bir ara verin yavaşlayın! 1 günde olsa kendinizi doğanın yeşiline bırakın. Kafanıza gereğinden fazla bir şey takmayın. Söylemesinin kolay olduğunu biliyorum fakat zaman sihirli bir ilaçtır. Zamanla kafanıza bir şey takmamayı öğreniyorsunuz. Kişilere veya eşyalara bağımlı olmayın! Yeniliklere açık olun, dışardan izlemek yerine içerisine girin o tadı alın ve kendiniz alışkanlıklar yaratın. Üşendiğiniz ve ya yorulduğunuzda hep aynı hep aynı şeyler diye isyan ettiğinizde durun ve derin bir nefes alın. Belki sizin isyan ettiğinize başkaları sahip olmak istiyordur. Kıymetini bilmediğiniz şeyleri elinizden çıkıp gittikten sonra kıymete binmesi hiçbir şey ifade etmez. Bir gün ölecekmiş gibi yaşadığınıza inandığınız gibi uygulamasında yaparsanız hem yoğun temponuz sırasında acı çekmemiş olursunuz. "Herkes kalbinin renginde yaşar hayatı ve herkes kalbinin rengini bulaştırır etrafındakiler ." Demem o ki siz yavaşlayın etrafınızdakilerde yavaşlasın siz sevin etrafınızdakilerde sevsin… En önemlisi siz kendinize değer verin etrafınızdakilerde size değer versin. Şimdi derin bir nefes alın! Hayatınıza geri baktığınız kendiniz için bir şeyler yapmış olun. Gücünüz ruhunuzda gizli…

 

Psikolog

Merve Alkan

siyasetcafe.com

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum