'Lastesis' dansı Türkiye için bir beka meselesi mi?
Dünya ayakta.
Neoliberal politikalar, büyük gelir adaletsizliği, sosyal haklardan mahrum
bırakılma insanları bezdirdi.
Hiçbir partinin, hareketin liderlik etmediği kendiliğinden kitle patlamaları yaşanıyor.
Bunların başında da Latin Amerika geliyor.
Ekvador’da halk IMF ile anlaşma yapan devlet başkanını önüne kattı ordu kışlasına kadar kovaladı.
Kolombiya’da her gün genel grev ve yürüyüşler var.
Başlıca kentlerinde sokağa çıkma yasağı ilan edildi.
Şili’de üç aydan bu yana devam eden halk ayaklanması yüz binlerin
protestolarıyla sürüyor. Hepsi de ABD ittifakı olan iktidarların yönettiği ülkeler. Bu sosyal felaketin baş sorumlusu da ABD.
Sosyal meselelerin tek bir görünümü ya da sonucu olmaz.
Mesela uyuşturucu çeteleri hep reşit olmayan çocukları kullanıyor.
Çünkü o çocuklar eğitim ve devletin korunmasından yoksun.
Kadın sorunu da benzer sosyal adaletsizliklerden doğuyor. Ömrünü çocuklarına, ailesine veren analarımız her türlü sosyal güvenceden yoksun.
Kadın emeği ucuz, iş ve eğitim olanakları kısıtlı. Üstüne üstlük öldürülüyor, tecavüze uğruyor, aşağılanıyor. Günümüz dünyasında kadınların maruz kaldıkları problemler çağdaş toplumun inşasını güçleştiriyor.
Şimdi bir Lastesis almış başını yürüyor. Bu olay nereden çıktı, bunlar kim, nedir, ne yaparlar bilen beri gelsin.
Kısaca tanıtayım:
Şili'de Vaparaiso adlı çok güzel bir sahil kenti var.
İşte bu kentte yaşayan bir grup genç kadın dans, tiyatro, resim, deneme gibi performans çalışmaları yapıyor.
Sözleri çoğu zaman yanlış çevrilen Lastesis dansı da işte bu grubun bir
performansının küçük bir bölümüdür. Bu tarz feminist grupların genelde yüzeysel yaklaşımlarına rağmen “Lastesis” grubu sosyolojik, felsefi ve politik derinliğe sahiptir.
Örneğin sizin küçük bir parçasına tanık olduğunuz bu dans/protesto aslında çok ciddi bir kapitalizm karşıtı çalışmanın parçasıdır.
Sergiledikleri bu çalışma Silvia Federici adlı önemli bir Marksist akademisyenin -bilmiyorum Türkçe’ye çevrildi mi- Caliban and the Witch: Women, the Body and Primitive Accumulation adlı eserine dayanmaktadır.
Dansın sözleri de Arjantinli antropolog Rita Segato tarafından yazılmıştır.
Yani öyle sanıldığı gibi birkaç şımarık şehirli kızın egosunu tatmin etmek için uydurduğu bir şey değil.
Soros fonlarından yaratılmış bir tür “Spice Girls” hiç değil.
Dansın kitlelere mal olmasının temelinde Şili'de üç aydır devam eden halk ayaklanması sırasında güvenlik güçlerinin onlarca kadına tecavüz ettiği gerçeği yatıyor.
Hatırlatmakta fayda var: Şili’de 1973’de sosyalist Dr. Salvador Allende, ABD’nin desteklediği General Pinochet tarafından devrilmiş ve tarihin ilk neoliberal rejimi kurulmuştu. Bugün Şili halen Pinochet anayasası ve kurumlarıyla yönetiliyor.
Sağlığı, eğitimi, emekliliği, su kaynaklarını bile 1980’lerde özelleştirmiş, halkına nefes aldırmamış, gayrı meşru bir rejimden bahsediyoruz.
Dansın Latin Amerika'da dalga dalga yayılmasının nedeni dünyada en çok kadın cinayeti işlenen ilk 25 ülkenin 14'ünün bu kıtada bulunmasıdır.
Bu yıl sadece Meksika'da yaklaşık 3 bin kadın öldürüldü.
Bu ülkede dakikada üç kadına tecavüz ediliyor. Ayrıca Latin Amerika
ülkelerinde kürtaj da yasak. Kadınlar istemedikleri hamileliklerde kendi kaderine terk ediliyor.
İlkel koşullarda kürtaj sebebiyle her yıl binlerce kadın hayatını kaybediyor.
“Lastesis” dansı bahsettiğim koşullarda ortaya çıktı. O yüzden dansın sözlerini “devlet düşmanı” ilan etmek cahilce. Pinochet devletine karşı ortaya çıkmış bir şarkı Türk devletini neden rahatsız etsin?
Ayrıca oralarda birçok anlamda devlet yok. Sözlerde bugün hepimizin
vicdanını yaralayan kadına yönelik şiddet ve aşağılamayı vurguluyor.
Şiddet mağduru kadını korumayan, katilini bulmayan, bulsa da doğru düzgün cezalandırmayan bir sistem eleştiriliyor.
Kendini tecavüze uğramış kadının yerine koyan bir şarkı bu.
Her olayda olduğu gibi birileri bunu da farklı amaçlar için kullanabilir. Fakat dünyaya mal olmuş ve kadına şiddete tepkiyi yansıtan bir şarkıyı “devlet düşmanı” ilan etmek pek akıl kârı değil.
Çünkü buradan bir “turuncu devrim” çıkmaz. Sokakta yürürken tacize uğrayan, giyinişi sebebiyle otobüste bile horlanan, şiddet gören bir genç kız çıksın meydanda “tecavüzcü sensin” diye bağırsın.
Topluma sesini, sıkıntısını duyursun. Uluslararası bir dans bölücü
terörle nasıl aynı kefeye konulur? Akıllı bir sistem böyle sorunları diğer meselelere karıştırmadan çözer.
Bir örnek vereyim:
Küba’da çok uzun yıllar devlet, eşcinselliği baskı altında tuttu. 1980’lere kadar insanlar cinsel eğilimleri sebebiyle “kamplara” götürülüyordu. Öyle ki uzun saç bırakan erkeklerden bile şüphelenip kampa götürüldüğü oluyormuş (Birinci ağızdan dinledim).
Bugün Küba’da LGTB için bir devlet kurumu var. Başında da Raul Castro’nun kızı duruyor. Havana’nın en renkli festivallerini, yürüyüşlerini organize ediyorlar. Eşcinsellik Küba’da artık bir sorun değil turistik bir faaliyet olarak görülüyor.
Türkiye’de birkaç yerde “Lastesis” dansı yaptırılmadı ama birçok yerde de yapıldı.
Fakat biliyor musunuz dünya sadece CHP milletvekillerinin mecliste yaptığı şovu gördü.
Acaba iktidar partisi bu manzaradan memnun mu?
Nüfusumuzun %3,5’i okuma yazma bilmiyor. Bunun %84’ü kadın. Kadınlar çalışan nüfusun sadece %29’unu oluşturuyor. Bu yılın ilk on ayında 430 kadınımız öldürülmüş.
Tecavüze uğrayan, ölüm tehdidi altında yaşamak zorunda kalan o kadar çok kadın var ki.
Bu tabloyu değiştirmek zorundayız. Değiştirmek için çaba sarf etmezsek bu sosyal problemin politik sonuçları bir beka sorunu yaratabilir.
Ama bu dünyanın öteki ucundan gelen bir dans yüzünden değil; adil bir hukuk, güvenlik ve sosyal bir sistem kuramadığımız için olacaktır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.