Selçuk DÜZGÜN

Selçuk DÜZGÜN

MHP'nin alanda olmasından rahatsız olmak!

MHP'nin alanda olmasından rahatsız olmak!

Kocaeli’nde bir gazetede, bir 'köşe yazarı' MHP'nin siyasi alandaki
varlığını eğitim camiamıza indirgeyerek rahatsızlığını dile getiren bir
makale ele aldı…

'Beyefendi' diyor ki!

- 'MHP Kocaeli İl başkanının 17 Ocak-17 Nisan tarihleri arasında 700
eğitim kurumunda müdür ve öğretmenleri, 1086 camide öğretmenleri
ziyaret ederek sohbet edeceğiz' açıklamasını duyunca inanamadım…

- Bu ziyaretlerin fotoğraflarını görünce 'EYVAH' dedim…

Yazı uzunda ben ilk giriş cümlelerine kısaca cevap vereyim…

Beyefendinin her şeyden evvel şunları iyi bilmelidir;

Siyasal partilerin işlevleri Anayasasının 68.maddesi siyasi partileri
şöyle tanımlamıştır: 'Siyasi partiler demokratik siyasi hayatın
vazgeçilmez unsurlarıdır.'

Gerçekten de her partili sistemde demokrasi olmayabilir fakat 'her
demokratik sistemde partiler olmak zorundadır.'

Siyasi partilerin en büyük amacı hiç kuşkusuz ki iktidarı ele geçirmektir.

Yönetime sahip olmaktır.

Aynı zamanda farklı kesimlerin sözünü duyurabilme aracıdır.

Partiler, halk ile iktidar arasında aracılık yapan kuruluşlardır.

Halkın istek, ihtiyaç ve beklentilerini hem ifade etmek, iktidara
duyurmak, hem de kendi parti programlarında yer vermek suretiyle
partiler halka aracılık ederler.

Partilerin görevlerinden biri de, iktidara gelmek, programlarında ve
seçimlerde söz verdikleri politikayı uygulamak ve gerçekleştirmektir.
Şimdi anayasamızda tanımlanan bu gerçeklerle yola çıkarsak; acaba
ilgili `köşe yazarı` parti çalışmalarının eğitim kanadına yaptığı
ziyaretlere neden inanamamış ve EYVAH demiştir?

Söyleyeyim!

-Beyefendi 15 Temmuz`da ortaya çıkan ülkücü hareket iradesinden
rahatsız olmuştur.

-Beyefendiye o yazıyı kaleme aldıranlar, MHP'nin yarın seçim varmış
gibi çalışmalarından rahatsız olanlardır.

Rahmetli Demirel'i demiş ki; Camiye-kışlaya-okula' siyaset
sokmayın…

Onu diyen rahmetli aynı yerlere nüfus ederek, 7 kez geldi.

Orası beni ilgilendirmez de, asıl olan siyasi partilerin olması gereken
yerlerde cemaatlerin, tarikatların, çeşitli terör örgütlerinin olduğunu
görmeyip, orada olması gereken asıl unsurlardan rahatsız olmak da ne
demek?

Hele hele MHP'nin varlığından rahatsız olmakta ne demek?

Diğer partiler gitse ne olurmuş?

Gitsinler.

Gittiler de gelmeyin mi dediler?

Oysa 15 Temmuz öncesi MHP'lilere gelmeyin diyenler vardı.
Bu yazı iki amaçla kaleme alınmış olabilir;

1-MHP'nin varlığından 15 Temmuz öncesi ve sonrası rahatsız olanlar.

2-MHP'nin siyasi çalışmalarından şahsi çıkarları için rahatsız olanlar.
Beyefendi acaba hangi guruptan?

Bir süredir Kocaeli’nde yaşıyorum siyasileri ve siyasetçileri uzaktan-
yakından izlemeye çalışıyorum.

Kocaeli’nde MHP'lilerin hareketliliği gözle görülür bir şekilde ortada.
MHP il ve ilçe teşkilatları sanki yarın seçim varmış gibi harıl harıl
meydanlardalar…

Bir bakıyorsunuz bir sendika ziyaretlerindeler, bir bakıyorsunuz
bürokrasi ziyaretlerindeler, bir bakıyorsunuz ilçe ilçe 40*40 halk
ziyaretlerindeler vs…

Beyefendiye o yazı muhtemelen ısmarlama yazdırıldı.

Zira MHP nin ayak seslerinin farkında bazılar.

Tüm bunlar bir yana beni asıl ilgilendiren konu şu;

Veteriner olmak isterseniz veterinerlik okumanız gerekir,

Avukat olmak için hukuk, doktor olmak için tıp okumanız gerekir.

Öğretmen olmanız için eğitim fakültesi bitirmeniz gerekir.

Bunlar doğal karşılaştırmalar.

Yani bir meslek sahibi olmak için , o alanda eğitim almak ve o alanın belgesini tescillemek gerekmektedir.

Bunlardan farklı olarak meslek sahibi olunabilir mi?

Elbette olunur.

Motor tamircisi olmak için, çıraklıktan başlamanız gerekir.

İnşaat ustası olmak için yıllarca amelelikte pişmeniz gerekir.

Örnekleri çoğaltabiliriz.

Olaya bu doğru orantıdan bakarsak gazeteci olmak içinde ya eğitimini
almak, yada çıraklıktan yürümek gerekir.

Bir gazetede köşe yazısı yazmak insanı gazeteci yapar mı?

Bir hukukçu, bir mühendis, siyasetçi veya akademisyen köşe yazıları
yazsa, televizyonda program yapsa ona gazeteci denebilir mi?

Bu kişilere yorumcu diyebilirsiniz ama gazeteci diyemezsiniz.

Dolayısı ile günümüz dünyasında okuma yazma bildiği için, eline
kalem alıp bir gazetede, veya internet yayıncılığında köşe bulduğu için
kendisini gazeteci sayanlara, hele hele 'doğayen' kalıbına sokanlara
şaşırmamak elde değil.

Dolayısı ile bu türler medyada köşe yazarı, şef, müdür ve hatta
yönetici olur, tetikçi olur ama yine de GAZETECİ olmaz, olamaz.

Şahıs isimleri ile yazılmış, kişileri hedef alan o yazı bir gazetecilik örneği olmadığı gibi, ahlaki bir makale de değildi.

Baştan sona görev ve mükafat beklentisi kokmaktadır.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Selçuk DÜZGÜN Arşivi