Selçuk DÜZGÜN

Selçuk DÜZGÜN

'Muhtar' olamaz dediler, Muhtarlarla 'Başkan' Olacak!

'Muhtar' olamaz dediler, Muhtarlarla 'Başkan' Olacak!

“MUHTAR” OLAMAZ DEDİLER MUHTARLARLA “BAŞKAN” DA OLACAK!


AKP sadece Türkiye`de değil dünya siyasi tarihinde görülmemiş bir başarıya yeniden imza attı.

 

Hem de kurucu lideri partinin başında olmadan.

 

Hem de vesayet sistemiyle.

 

Bunu ANAP ve Özal başaramamıştı.

 

Kim ne derse desin  AKP`nin kurucusu ve bugüne kadarki  başarısının mimarı Cumhurbaşkanı Edoğan`dır.

 

Ve 13 yıldır sürekli başarıyor.

 

Nihayi hedefi ise BAŞKAN olmak.

 

Olur mu?

 

Bence olacak.

 

Neden mi?

 

Erdoğan o kadar başarılıydı ki, ondan kurtulmak için muhalefet liderleri bir tatlı su kurnazlığı ile onun en son Cumhurbaşkanlığı makamına taşıdılar.

 

Hatırlayın MHP-CHP bir araya gelerek Erdoğan`ın eski yol arkadaşını ona rakip çıkardılar.

 

Niye?

 

İslamcı-Muhafazakar bir cumhurbaşkanı adayına karşı aynı felsefede birini çıkarmak ve kafaları bulandırmak.

 

Hem Edoğan`ı kendi felsefesi ile köşeye sıkıştıracak ve yıpratacaklar, hem de kendilerinden hesap sorulmasın diye aday olmayarak siyasete yeniden devam edeceklerdi.

Ve Erdoğan meydanlara “Ben başkan olacam” diyerek çıktı.

 

Bu ne demekti?

 

Beni seçerseniz, sadece yasa onaylayan biri olmayacam , devleti ben yönetecem demekti.

 

O seçim sürecinde Erdoğan` a tek anlamlı muhalefeti HDP yaptı ve karşılarına daha sonra `cici selo` diye tanıyacağımız bir teröristi aday çıkardılar.

 

Oda seçimden sonraki başarısı ile  “seni başkan yaptırmayacağız” diyerek meydan indi.

 

Sonuçta bu iki sloganı orataya atanlar seçimden başarılı çıktılar.

 

Davutoğlu`na görevi devreden Erdoğan`ın hayalindeki yönetim şeklini elde etmesi için  başkan olmasına ihtiyaç vardı, bunun  için  de 400 milletvekiline.

 

Ve AKP Cumhurbaşkanlığı seçiminin başarısı ile meydanlara hiç bir proje üretmeden, şamarık ve kibirle çıktı.

 

Ve uyarısını aldı.

 

Ama bu uyarıda bir terslik vardı.

 

Uyarıyı MHP veya CHP`den almadı.

 

Uyarıyı HDP`den aldı.

 

Uyarı HDP`den gelince bu sefer HDP şımardı.

 

Emanet” dediği oylarla kendilerine bir devlet kuracaklarına inandılar.

 

Sonuçta gerçek devlet ortaya çıktı ve “DUR” dedi.

 

Siyasette zamanlama ve hamleleri iyi bilen Erdoğan ise bu sefer DEVLET BENİM diyerek seçim meydanlarına indi.

 

Hem de öyle bir indi ki, ayakları altına aldığı değerleri başının üstüne çıkararak.

 

Ve buna da halkı inandırdı.

 

Şimdi siz isterseniz gazete manşetlerine “seçime giderken beyninizide yanına alın” manşetleri atın.

 

İsterseniz bu halka “koyun” demeye devam edin.

 

İsterseniz “TRT parti kanalı oldu” deyin

 

Sonucu değiştiremiyorsunuz işte.

 

Sizi kendine körü körüne düşman edip, siyaseti kendi üzerinden vatanperverliğe çeviren bir adama yine yenildiniz.

 

Cumhuriyet düşmanı” diye yıllarca ilan ettiğini adam şu anda Cumhuriyetin tek sahibi görülmektedir.

 

Matematik severlere şimdi gelin bir iki doğru orantı denklemide ben vereyim.

 

Hani “MUHTAR olamaz” dediğiniz adam varya, işte o devletin en tepesine çıkar çıkmaz yaptığı ilk iş MUHTARLAR toplantısı yapmak oldu.

 

Bildiğim kadarı ile bu toplantıları 13 defa yaptı.

 

Her toplantıya ortalama 500 muhtar katıldı.

 

Bu muhtarların herbirinin ortalama 2500 oyla muhtar olduğunu düşünersek

 

500 * 2500= 1250000 oy demek.

 

Bu toplantıların 13 kez yapıldığını hesaba alırsak

 

13*1250000=1625000 insan demektir.

 

Ve bunlar minumum rakamlardır.

 

Düşünsenize bir muhtarsınız ve bir hafta cumhurbaşkanı ile çay içiyor, sohbet ediyor, elini sıkıyorsunuz.

 

Bunun geri dönüşümü elbette sevgidir, onun için daha çok çalışmakdır.

 

Yani  Cumhurbaşkanı olduktan sonra Erdoğan yukarıdaki insanlara dolaylı veya direk temas etmiştir.

 

Erdoğan zaten ben yerimde oturmam, partili bir cumhurbaşkanıyım diye bas bas bağırıyordu.

 

Bunun sandığa yansımasıda normaldir.

 

Uzun lafın kısası;

 

Sizin “MUHTAR OLAMAZ” dediğiniz adam MUHTARLARI yanına almış uzun bir zamandır BAŞKAN olmaya yürüyor.

 

Siz istifanın bir erdem olduğunu çözemediğiniz sürece bu yürüyüşte başarıyla sonuçlanacaktır.

 

Bu durumda insanın aklına şu geliyor;

 

Sahi gerçekten başarısızmısnız,  yoksa  özel bir göreviniz mi var?






Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Selçuk DÜZGÜN Arşivi