Nihat Genç'ten Erdoğan'a Mondoros yazısı! Osmanlı'yı parçalayanlarla ne işin var?

Nihat Genç'ten Erdoğan'a Mondoros yazısı! Osmanlı'yı parçalayanlarla ne işin var?

Milletlerin asla unutamayacağı derin acılar vardır, Türk Milleti'nin en büyük acısı 100 yıl önce Osmanlı İmparatorluğu'nun İngiliz-Fransızlar tarafından yıkılması ve Mondros Mütarekesi'dir.

Oda TV yazarı Nihat Genç, bugünkü köşe yazısında 'Tayyip Bey, Osmanlı'nın parçalanma kutlamalarında ne işiniz vardı' başlıklı bir yazı kaleme aldı.

İşte o yazı;

Milletlerin asla unutamayacağı derin acılar vardır, Türk Milleti'nin en büyük acısı 100 yıl önce Osmanlı İmparatorluğu'nun İngiliz-Fransızlar tarafından yıkılması ve Mondros Mütarekesi'dir.

I. Dünya Savaşı bir sinema filmi değildi ve sonunda 'SON' yazmıyordu, tarihçiler bir paylaşım savaşı I. Dünya Savaşı'nın bitmediğine dair ittifak halindedir, bugün savaş terör örgütleriyle Türkiye'ye karşı sürüyor, Irak'ta Suriye'de Filistin'de her gün top mermi kaos kaldığı yerden sürüyor.

I. Dünya Savaşı'na karşı Türk Milleti'nin cevabı bağımsız Türkiye Cumhuriyeti'ni kurmayı başarmak olmuştur, mesela mağlup edilip ezilip aşağılanan Almanlar'ın cevabı ise Hitler rejimi olmuştur ve bu sefer Avrupa topraklarında on milyonlarca insanın ölmesine vesile olmuştur.

İsrail Devleti'nin doğmasına ve Filistin halkının yüzyılın her gün hala başından aşağı bombalanmasına sebep olmuştur, sizler de I. Dünya Savaşı'nın bir çok sonucunu yazabilirsiniz, mesela Ermeni Tehciri'ne dahi sebep olmuştur.

I. Dünya Savaşı Türk Milleti'ne çok ağır bir mağlubiyet Mondros Mütarekesi'yle bitmiştir, yani Osmanlı'nın silah bırakıp topyekün teslim olmasıyla.

Topyekün teslim olduğumuz bir savaşın yüzüncü yıl anmasında Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı'nın ne işi var?

Bu tuhaf katılıma bir Devlet Bahçeli bir de Odatv yazarı Kerem Çalışkan uyandı ve itiraz etti.

Hadi İslamcı medya liderlerinden tırsıyor, İlber Ortaylı ve Murat Bardakçı, vb. tarihçi danışmanlara ne demeli?

Üstelik Tayyib bey, Osmanlıcı ve dahi İslamcı bir lider, ve dahi, iktidarının ilk yıllarında sayın liderimizin resmi olarak Anıtkabir'e gitmesi dahi İslamcılar için büyük bir sorun olmuştu, çünkü, Atatürk'ü Osmanlı'yı yıkan bir lider olarak görüyorlardı, ama, şimdi, onlarca ekran ve gazetedeki yüzlerce İslamcı yazar Tayyib Bey'in Osmanlı'yı parçalayıp lime lime edenlerin 'anma' toplantısına katılmasına tek satır itiraz edemediler, etmediler.

BU DAVETE KATILMAK OSMANLI'YI İNKAR OSMANLI'YA İHANETTİR

Bir, I. Dünya Savaşı barışı diye tutturmuşlar, hangi barıştır bu, sadece son üç dört yılda İslamcı yazarlar Sykes-Picot'a (sınırların cetvelle çizilmesi) karşı yüzlerce değil on binlerce yazı yazdı. O halde Sykes-Picot'u çizenlerin anma toplantısında ne arıyoruz?

Bu davete katılmak Osmanlı'yı inkar Osmanlı'ya ihanettir. Hadi Cumhuriyet'i ideolojik dogmaların yüzünden savunamıyor en hafif tabiriyle utangaçlık biraz da kerhen bir tavır içindesiniz. Bizler bu ülkede Osmanlı'yı Türkiye Cumhuriyeti'ne karşı tez olarak savunan binlerce kitap makale okuduk. Sormak lazım, şimdi Osmanlı'yı, Osmanlı'yı parçalayanlara karşı niçin savunamıyorsunuz?

Mondros Mütarekesini unutup I. Dünya Savaşı'nın yüzüncü yıl anmasına katılmak, ne diyeyim Osmanlıcılar artık yağma talan iktidar rantiye mutluluğuyla hedeflerimize ulaştık artık anı yaşa (carpe diem) keyfini çıkar sürecine mi girdi?

Sayın yandaşlar sayın Cumhurbaşkanım, bu ülkenin evlatları olarak Osmanlı'ya yapılan bu ağır saldırıları ve sonucu Mondros Mütarekesi'ni kaldırmamız mümkün değildir.

Fakru zaruret içinde Çanakkale, Hicaz, Süveyş, Filistin, Irak, Suriye, Kutulüemmare, Galiçya, Sarıkamış vs. cephelerinde yüz binlerce Anadolu çocuğu şehit olmuş ve İstanbul işgal edilmiştir.

Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı yüzüncü yıl anmasında ne arıyor İstanbul'un işgal edilmesini mi anıyor, Mondros Mütarekesini mi?

İnsan merak ediyor ve soruyor, biz o anma yıldönümüne hangi sıfatla katılıyoruz, mağlup sıfatıyla mı kurban sıfatıyla mı köle sıfatıyla mı, hadım edilmiş tımar edilmiş olarak mı, yoksa Mondros Mütarekesi'ne ne güzel afiyetle(!) imza attık diye mi?

Savaş bitmedi sayın Cumhurbaşkanı, terörüyle FETÖ’süyle ekonomisiyle devam ediyor, bizlerin, I. Dünya Savaşı'nın güya galipleri ve bu savaştan zevk alanlarla aynı anma gününde işimiz yok.

Bu ülkenin attığı büyük imzalara ve egemenliğine ve devletine ve tarihine saygı duyun! Böyle çok acımadı unuttum gittim laubaliliği olmaz.

Bakın, I. Dünya Savaşı'nın en büyük sonuçlarından biri de ülkemize ve dünyaya ezilmişlik aşağılanmışlık kültüyle İslamcılık ideolojisinin kökleşmesine sebep olmasıdır. Mondros travmasıyla İslamcılar hala ülkemiz ve Orta-doğu için bir felaket bir bela olmayı sürdürüyor.

I. Dünya Savaşı'nın yüzüncü yılı Fransız ve İngilizler için çok eğlenceli olmalı, en güzel elbiseleri giymişler en güzel yemek sofralarını kurmuşlar ve bu emperyalist savaşı bir 'kutlama' ve tarihlerinin en büyük 'zaferlerinden' biri olarak çanlarını çalıyorlar, peki ya biz?

Bu toprakların çocukları I. Dünya Savaşı'nın bütün cephelerini tarihini satır satır okudu, sayısız komutanlarımızın anılarını okudu, ve hangi cephe hikayesini okusak mıh gibi oturduğumuz yere çakıldık. O çok geniş cephelerin fakr-u zarureti ve çok kanlı acıları ağır ağır içimize oturdu. Sayın cumhurbaşkanı, halen bu topraklarda Osmanlı'nın vahşice pay edilmesini içine sindirebilmiş tek bir vatan evladı yoktur.

İSLAMCILIK GİBİ OSMANLICILIK MASKENİZ DE YALANMIŞ

Ey benim gaza getirilmiş hurafelerle kandırılmış yalanlarla aklını yitirmiş İslamcı Osmanlıcı kardeşlerim!

Osmanlı'yı Fransız İngiliz emperyalistler yıktı ancak yüzyıldır bu ağır savaşın acısını Cumhuriyet'ten bizlerden çıkartmaya çalışıyorsunuz ve şimdi, kalkıp, İngiliz ve Fransızlar'ın milli zafer milli anma gününe Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı sıfatıyla katılmaktan hiç gocunmuyor infial içinde tek satır yazmıyorsunuz!

Bu ne demek, hak hukuk ahlak adalet tanımayan İslamcılık gibi Osmanlıcılık maskeniz de yalanmış.

Kardeşlerim, emperyalizmin bu büyük paylaşım savaşından tarihimizin en yoksul en çaresiz günlerinde dünyamızı ateşlere verenlerin elinden Selaniksiz Batumsuz Kerküksüz vs. bir parça Anadolumuzu ve genç Türkiye Cumhuriyeti'ni nasıl kurtardık, oturup bir daha okuyun şu mucize kahramanların tarihini!

Unutmayın, daha altı yedi sene önce sizleri Halep'e sokup müslümanı müslümanla savaştıran da I. Dünya Savaşı'nın yüzüncü yılını kutlayanlardır.

Yoksa kardeşlerim, Çanakkale gibi hepimizin bir savunma hattı oluşturmamız için sizlerin akıllanması hurafelerden cehaletten artık sıyrılmasını boşuna mı bekliyoruz?

EMPERYALİSTLERLE İŞBİRLİĞİ YAPMIŞ EZİK AŞAĞILIK BOYUN EĞMİŞ BİR ÇÜRÜMÜŞ KÜLTÜR İÇİNDE BÜYÜMÜŞLER

Kardeşlerim, samimi inanç ehli insanlarla, diyelim tertemiz sahici tasavvuf ehliyle şarlatan yobaz üfürükçü hurafeci cahil tarikat ehlini ayırt etmek çok kolaydır.

Hakiki samimi tasavvuf ehli kalbinde duyduğu yaşadığı hoşluğu neşeyi kimseye söylemez, diniyle Müslümanlığıyla rantiye çıkar menfaat hiç sağlamaz.

Kalp neşesi onun için bu dünyada ulaşılabilecek nihai tatmin en ulvi insan olma derin bir doygunluk noktasıdır, yani bu neşe kafidir.

Bu insanlar tarihinden kahramanlarından ülkesinden beyninden duruşundan ne söylediği ne yaptığından emindir, düşmanının dostunun farkında bilincindedir.

Ancak Osmanlı'nın ağır mağlubiyetleri sonrası kalbinde bu neşeyi bulamayanların sayısı çoğaldı, fikri zikri karıştı. Fiziki sayısal büyüklükler böbürlenmeler aramaya başladılar. Şeyhlerini uçurmaya başladı, Osmanlı öyle şahane böyle muazzam, demeye başladı. Kırk bin melek yetmiş bin huriyle cennet dağıtmaya başladı. İstisnasız hepsi rüyasında peygamberi ya da evliyaları gördüğünü söyledi, istisnasız hepsi arşa çıkmaya başladı. Kendilerini ve şeyhlerini herkesten üstün gördüler. Dini eğitimi inancı ve hikayeleri kibir ve böbürlenmek ve rant sağlamak ve zavallı çaresiz insanları kendilerine biat ettirmek için kullanmaya başladılar ve emperyalistler de bunları kendi ülkelerinin yıkımında kullanmaya başladı.

Bu büyük sayılara bu sınırsız böbürlenmelere ve bu büyük maddi desteklere niçin ihtiyaç duyarlar, çünkü, kifayetsizdirler. Çünkü emperyalizme karşı yenilmiş ya da emperyalistlerle işbirliği yapmış ezik aşağılık boyun eğmiş bir çürümüş kültür içinde büyümüşler. Ve şarlatan yobaz üfürükçü hurafeci cahil kitleleri kendileriyle birlikte emperyalist ajanlardan güç alıp büyütmüşlerdir.

Bu yoksul halkın en büyük bütçesine sahip Diyanet İşleri Başkanı görüyorsunuz işte bu ülkenin en büyük şairine ve Kurtuluş Savaşı'na küfretmiş tımarhanelik deli bir adamın ziyaretine üstelik resmi kıyafetiyle gidiyor, ve cumhurbaşkanımız, bu toprakları paramparça edip topyekün teslim olma antlaşması Mondros'u önüne koyanların 'anma' toplantısına afiyetle katılıyor, tek tesellimiz, Emine Erdoğan hanımın zevkli ve pahalı çantası emperyalistleri bayağı kıskandırıp çatlatmış olması.

Geçin bunları, içinizdeki kalp neşesini bulun, vatanınızdan kimliğinizden insan oluşunuzdan Müslümanlığınızdan dostunuzdan düşmanınızdan 'emin' olmak için kimseden dilenmeyen kimseye muhtaç olmayan kendine yeten insanlardan olun.

Hamasete kibre zorbalığa gaddarlığa hiç ihtiyaç duymayan kalbindeki vatan ve insanlık ve milli değerler sevgisiyle sayıları hepimizden kabarık içimizde bir şehit kadar sessiz yaşayanları artık tanıyın. Unutmayın, içimizde şehitler gibi sessiz yaşayanlar bu büyük acılar bu büyük trajedilerle dünyayı ve insanlığı ve ülke sevgisini öğrenip büyüdüler.

 Başkalarının topraklarına saldırıp kıyıp öldürdükleri milyonları parçaladıkları toprakların kanından bugün eğlence sofraları kuranların milli zaferlerinde bizim ne işimiz var diye bir daha sorun! Bir bidon benzini Osmanlı'ya nasip olmayan, o sofrada yüzyıldır zaten Bedevi şeyhleri Arap petrollerini zıkkımlanıyorlar.

Bir daha düşünün, sizi galip efendilerin zaferlerini kutlamaya başını eğip kudretli emperyalistlerin masasına götüren siyasi kültürel ideolojik bu tuhaf kişiliksiz kimliksiz iradesiz yolları siyaseten kimler inşa etti?

SAYIN CUMHURBAŞKANI, TARİHÇİ DANIŞMANLARINIZIN GAFLETİ Mİ BİLEMEM

I. Dünya Savaşı'nda yıkılan sadece Osmanlı değildi, beyinlerimizi parçaladılar, ezik aşağılanmış işbirlikçi galibin kölesi ve efendilerin köpeği bir ideolojiyi saldırdıkları bütün topraklarda överek destekleyerek siyaseten iktidara getirmeyi başardılar.

Sizi de sessizliğinizi de tanıdıkça artık çok acı konuşacağım, sizler, Osmanlı'nın yıkılıp parçalanmasından büyük bir 'keyif' sonsuz zevkler duyuyorsunuz. Osmanlı'nın parçalanması sizler için bir arzu bir şehvet makinesi. Çünkü, Osmanlı'nın parçalanmasını rant ve yağma iktidarlarınız için iç siyasette kullanıyorsunuz. Yüz yıldır emperyalistleri değil içerde düşman bellediklerinizi kafir diye kodluyor, siyaseten sandık seçim büyüdükçe şehvet orgazm yaşıyorsunuz.

Ve yetmiyor Osmanlı'yı parçalayanlarla aynı zaferli gururlu grup seksli milli orgazmlı partilere katılıyorsunuz!

Hakikatin kalp neşesini taşımayan insanlar, FETÖ’cü olur PKK'lı olur, Diyanet İşleri Başkanı, siyasi iktidar olur, ama ülke ve insanlık için hakiki insanlar olamaz.

 Sayın Cumhurbaşkanı, tarihçi danışmanlarınızın gafleti mi bilemem, hatırlatmak isterim, Mondros Mütarekesini bu ülkenin kahraman halkının askerinin yırttığı 1919'dan beri Türkiye Cumhuriyeti Devleti İngiliz Milletler Topluluğu'nun bir üyesi değildir.

siyasetcafe.com
 

 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.