Selçuk DÜZGÜN

Selçuk DÜZGÜN

PROFİLİNE FRANSIZ BAYRAĞI ASMAK!

PROFİLİNE FRANSIZ BAYRAĞI ASMAK!

PROFİLİNE FRANSIZ BAYRAĞI ASMAK!

 

 

Başlık aslında tek başına kültürel erozyonu yansıtıyor.

 

Terörü lanetleyeceksin de başka bir devletin barağına bürünmenin ne anlamı var?

 

Veya bu terör her gün Irak`ta, Lübnan`da, Türkiye`de veya bir çok Ortadoğu ülkesinde olurken neden bu kadar ciddiye alınmadı ve o ülkelerin bayrakları profil yapılmadı da Fransa’nın ki yapıldı?

 

Bunu anlamak için Türk Milletinin neredeyse 200 yıldır süren “batılılaşma” serüvenine değinmemiz lazım.

 

Batılaşma; Batı medeniyetini veya batılı milletleri taklit etme, onlara benzeme hareketine denir.

 

Avrupa’nın başta teknolojisi olmak üzere siyasî, sosyal ve hatta kültürel sistemini aktarma ya da iktibas etmeye dayanan fikirler ve uygulamaların tamamı bu kavramın çerçevesine girer.

 

Bu anlamda batılılaşma sadece Türkiye ile ilgili bir mesele değildir. Bütün İslâm dünyası ile birlikte, Rus`ya, Japonya, Hind, Çin ve giderek bütün Batı Avrupa ile Amerika dışında kalan dünyanın meselesi olmuştur.

 

Batı, yani Avrupa ve ABD dediğimiz bölgeler 15. yüzyıldan İtibaren büyük coğrafi keşiflerle ve yeni teknolojilerin uygulanmasıyla sanayileşmeye hakim oldular.

 

Bu hâkimiyet ise beraberinde sömürgecilik getirdi.

 

Bu sömürgeciliğinin boyutları coğrafî keşiflerle olduğu kadar, sanayileşmenin gelişmesiyle de genişledi ve sonunda bütün dünyayı etkisi altına aldı.

 

Batı sömürüsünün etki alanında bulunan ülkeler, toplumlar batıya karşı mücadele etmek için de batıya benzemek, onun iktisadî, siyasî, sosyal sistemini benimsemek gerektiği fikrine sahip oldular.

 

Bu benzeyiş gerçekleştikçe, batının sömürme usulleri değişerek, fakat daha etkili biçimde, bu ülkeler ve topluluklar üzerinde sürdü ve sürmeye devam ediyor.

 

Batılaşma Osmanlı imparatorluğunun çöküş dönemine rast gelmektedir!

 

Çünkü Batı ilim ve teknikte ilerlemiştir, üstündür, Osmanlı geri kalmıştır, savaşlarda artık yenilmektedir. Üstelik Batı sadece teknik değil medeni üstünlüğü de ele geçirmiştir.

 

O halde Osmanlı da Batı'ya benzeyecektir.

 

Kurumlar değiştirilecek, Batı'ya elçiler ve aydınlar gönderilecektir.

 

Ve bu hamleler ilk defa Lale Devri ile yenileşme başladı.

 

Daha sonra I. Tanzimat, II. Tanzimat şeklinde milletin içerisinde bulunduğu karanlık çağa çözüm arayışları devam etti ve Cumhuriyete geçtiğimiz halde halen devam etmektedir.

 

Zira Cumhuriyet`te kurulur kurulmaz batıya yönelmiştir.

 

200 yıldan fazla süren bu serüvende birçok akım, birçok felsefe, binlerce düşünür, yazar meydana gelmiştir.

 

Batılılaşmanın Osmanlı döneminde en büyük akımını ise Servet-i Fünuncular temsil etmekteydiler.

 

Servet-i Fünun temsilcilerinden birisi Tevfik Fikret`ti.

 

Tevfik Fikret bu akıma o kadar çok kendini kaptırmıştı ki oğlu Haluk`u daha 14 yaşında eğitime göndermiş ve onu gönderirken “ Batıdan ne karsan kap gel” diye emir vermiştir.

 

Ve bunun içinde “Haluk`un defteri” adlı bir eser yazmıştır.

 

“Haluk'un Defteri”ni Tevfik Fikret oğlu haluk'un şahsında tüm gençlere vatan sevgisi ve çalışkanlık aşılamak için yazmıştır. Lakin ironiye bakınız ki o Haluk elektrik mühendisliği eğitimi alması için gönderildiği İskoçya’da Hıristiyan olmuş ve Amerika’da kilisesi rahibi iken hayatını kaybetmiştir.

 

Bu durum aslında “ne kaparsan kap gel”  diyen bir zihniyetin ulaştığı sonuçtur.

 

Terör Rönesans ve Reformun olduğu Fransa`da olunca sanal âlemde profiline o devletin bayrağını koymak; yukarıdaki sonucun bir bilinçaltı yansımasıdır.

 

Teröre lanet bildirmek için hümanist safsatalarla, terör “ bütün insanların ortak düşmanıdır” masalıyla profillerine Fransız bayrağı koyanlar Serveti Fünun edebiyatı kırıntılarının günümüze kadar uzayan versiyonlarıdır.

 

Tanzimat'tan buyana bu sorun hep vardır;

 

Ne batıyı tanıyoruz ne doğuyu...

 

Ne de kendimizi.

 

Biz Müslümanlığından, doğululuğundan, Türklüğünden utanan, tarihinden utanan, dilinden utanan şuursuz bir yığın haline geldik...

 

Ve anladık ki; İnsanın kültürel beslenmesi neyse, profiline de o yansıyor.


Haa bu arada ne demişti Victor Hugo:

 

"Paris'te bir adam öldürülürse bu bir cinayettir, doğuda elli bin insan boğazlanırsa bu sadece bir meseledir."

 

Meseleyi görmezlikten gelip, cinayete profil değiştirenler, aydınlanmayı tersten anlayanlardır.

 

Ben olara kısaca: SEFİLLER diyorum… vesselam

 


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum
Selçuk DÜZGÜN Arşivi