Selçuk DÜZGÜN

Selçuk DÜZGÜN

TEŞEKKÜRLER MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU!

TEŞEKKÜRLER MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU!

Kıbrıs’ta müzakereler 1968’in 3 Haziran’ında başladı. 

Ve halen devam ediyor !…

Niye mi?

Özetleyelim ortaya çıksın;

ABD'de başkanlık yarışını Nixon kazanmıştı, Rusya'da Brejnev, Yunanistan'da cunta, Türkiye'de Süleyman Demirel iktidardaydı. 

İşte o yılın, 1968'in 3 Haziran'ında Kıbrıs'ta ilk toplumlar arası müzakereler başladı. 

Bundan tam yarım asır önce başlayan müzakereler, çoğu zaman dünya gündeminde pek az yer buldu, ancak Kıbrıslı Türkler ve Rumlar, nesiller boyu müzakere süreçlerinin nasıl sonuçlanacağına odaklandı. 

Müzakere masası her birkaç yılda bir yeniden kuruldu ve dağıldı. 

O gün doğanların çocukları hatta torunları, 3.nesil olarak müzakere süreçlerine tanklık etmektedirler.

Yarım yüzyıldır l süren müzakerlerin 36 yılını, Kıbrıs Türk toplumu adına kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş oldu. 

Denktaş'ın karşısına Klerides, Makarios, Kiprianu, Vasiliu ve son olarak yeniden Klerides oturdu. Denktaş'ın ardından halefi Mehmet Ali Talat, önce Papadopulos ve Hristofyas'la, 3. Cumhurbaşkanı Eroğlu Hristofyas ve Anastasiadis'le, 4. Cumhurbaşkanı Akıncı da yine Anastasiadis'le pazarlık yürüttü. 

Ancak masadaki isimlerin değişmesi, sonucu değiştirmedi.

Bu sonucun değişmemesinin ana müsebbibi RUM-YUNAN ikilisinin çözüm adına asla samimi olmamalarıydı.

Tarihe “liderler barış istemiyor, halk istiyor” diye geçen müzakereler de genelde Türk Tarafını temsil eden Denktaş çözümsüzlüğün kaynağı sayıldı.

Fakat müzakere sürecinin 50. Yılında  "çözümü toplumlar değil, liderler istemiyor" tezini çürüten bir gelişme yaşandı!

Bu gelişmenin adı ANNAN PLANIYDI

Ve bu planın referanduma getirilmesiydi.

Nihayet liderlerin elinden söz alınıyor ve halka gidiliyordu.

BM Genel Sekreteri Kofi Annan, belki de diplomasi tarihinde ilk kez denenecek bir yöneteme başvurdu. 

Buna göre tarafların anlaşamadığı noktaları Annan tamamlayarak kendi adını taşıyan belgeye son şeklini verdi. 

Ve bu belge, iki lider beğense de beğenmese de referanduma sunuldu.
Yani bir anlamda, son sözü doğrudan halklar söyledi. 

Kıbrıslı Türklerin yüzde 65'lik "evet" oyuna, Rumlar yüzde 75'lik "hayır" oyuyla karşılık verdi.

24 Nisan 2004 tarihinde iki tarafta referanduma sunulan planda, yeni ortaklığın iki kesimli olacağı, iki tarafın birbirinin ayrı kimliğini ve bütünlüğünü tanıyacağı, tarafların birbirlerinin kültürel, dini, siyasi, sosyal ve dil kimliklerine saygı gösterecekleri, bir tarafın diğer taraf üzerinde hâkimiyet kuramayacağı, kurucu devletlerin kendi alanlarında yetkilerini egemence kullanacakları ve kendi düzenlerini serbestçe kurabilecekleri, kurucu devletlerin ve Federal Hükümetin birbirlerinin yetki ve işlevlerine karışamayacakları gibi hususlara ilaveten, bir tarafın diğer taraf üzerinde otorite ve yetki iddiasında bulunamayacağı hususu yer almaktaydı.

Çözüme yönelik ilk ve son olarak uygulanan bu plana red veren taraf ebetteki RUM –YUNAN ikilisinin adayı paylaşılmaz kılan hırsıydı.

ANNAN PLANI  Türk Tarihine adını altın harflerle yazdırmış DENKTAŞ’ı görevinden etti ve yerine RUM-YUNAN ikilisine daha yakın olan TALAT , AKINCI gibi isimleri getirse de sonraki müzakere süreçlerinden de bir sonuç çıkmadı.

Ve nihayet geldik bu günlere!

Yarım yüzyıldan fazladır süren ve dünyanın en büyük müzakere tarihinde adanın garantörlerinden biri olan Türkiye dış işleri bakanı ilk kez şu cümleleri kurdu  “Federasyon için müzakerede başarıya ulaşamayacağımızı emin şekilde biliyoruz. Anastasiadis’in de bana söylediği gibi Rumlar Türk tarafı ile hiçbir şeyi paylaşmak istemiyor. Anastasiadis, ‘Türklerle hastanemizi bile paylaşmak istemiyoruz’ dedi.“

İyi de bu durum yarım yüzyıldır aynı.

Rum ve Yunan ikilisi adada Türklerle değil hastahane havayı bile paylaşmak istemiyorlar.

Ozaman KKTC’yi başta TÜRKPA üyesi ülkelere tanıtma zamanı  gelmedi mi?

Kıbrıs Türk halkı bundan sonra  KKTC’ye sahip çıkma zamanı gelmedi mi?

Bu sahip çıkmanın en önemli aşamalarından birisi KKTC Cumhurbaşkanlığı seçimleridir.

Secimler de halk iradesini KKTC’nin varlığı üzerine kurmalıdır.

Bu varlığın savunucuları belki seçimler ikinci tura kalmadan ortak bir aday üzerinde birleşmeli ve ezici çoğunlukla seçimi kazanarak müzakereler tarihine bir son vermelidir.

Özelikle RUM-YUNAN ikilisi ile kardeş ilişkiler içerisinde olan, AKEL partisinin Türk tarafındaki temsilcisi gibi hareket edenlere sesleniyorum!

Kıbrıs Türkü sizlere iki kez Cumhurbaşkanlığı verdi ve müzakereci yaptı.

Bu müzakerelerde bizzat başrol oynarken çözümsüzlüğün tarafını görmediniz mi?

Hiç mi KKTC’den yana vicdanınız sızlamıyor?

Ne olur bir kez de “madem hasta haneleriniz bize haram, sizi bizim tarafa bekleriz” demiyorsunuz?

Hakikatten yanan hiç mi insani aklınız kalmadı?

Evet !

Dünya diplomasi tarihinin en uzun sürecinden en önemli cümleleri kuran Sayın Dış İşleri Bakanımıza yukarıdaki sözlerinden dolayı teşekkür ederiz.

Umarım bu duruş devam eder ve Kıbrıs Türk Halkı bu acımasız süreçten bir an önce kurtulur.

Yaşasın KKTC!

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Selçuk DÜZGÜN Arşivi