Veysel BOĞATEPE

Veysel BOĞATEPE

TEVRAT İLE İNCİL'DEKİ İSRAİL

TEVRAT İLE İNCİL'DEKİ İSRAİL

Savaşların dinsel boyutuna bakmak için tarihin çokta gerisine gitmeye gerek yoktur. Adolf Hitler’in saf alman ırkı yaratma amacıyla başlattığı işgal sonrasında insanlık tarihinin en büyük felaketi olarak tarihe not düşülen ikinci dünya savaşı başlamış, Japonya’nın teslim olmasıyla sona ermiştir. Hitler’in bu düşüncesi etnik olduğu kadar da dinseldir.

Nazilerin özellikle de Yahudilere karşı başlattığı etnik ve dinsel temizlik, Siyonist hareketi doğurmuş ve Filistin olarak adlandırılan bölgede Yahudilere ait bir anavatanın kurulmasına yönelik uluslar arası destek artmıştı.

İngilizler tarafından Filistin mandasının kurulmasıyla da Aliyah yani İsrail topraklarına Diaspora Yahudilerinin geri dönüşü başlamıştı. Antik çağda bu topraklarda birbirinden bağımsız 12 kavim halinde yaşayan İsrail oğulları, dış tehditlere karşı birleşerek M.Ö 1050’de ilk defa “İsrail Krallığı” adıyla devlet kurmuşlardı. Kutsal kitaplarda sözü edilen Kenan bölgesi sınırları tam olarak belli olmasa da İsrail, Filistin, Lübnan, Ürdün ve Şam’a kadar uzanan Suriye’nin bir kısmını kapsayan bölgedir. İsrail oğullarına tanrıları Yehova tarafından Hz. İbrahim ile soydaşlarına vaat edilen bu kutsal topraklar, Haçlı savaşlarına da neden olmuştu.

Haçlı savaşları, politik ve ekonomik bir savaş değil, dinsel bir savaştır ve bugün İsrail ile Filistin arasında süregelen ve çatışmaya dönüşen sorunun kaynağı da dinseldir. Çünkü İsrail, başta Kudüs olmak üzere kutsal kitaplarda sözü edilen coğrafyanın tamamının kendilerine ait olduğuna inanmaktadırlar.

Zaten İsrail anayasası da Tevrat’tan ilham alınarak hazırlanmış din anayasasıdır. Bu savaşa İsrail perspektifinden bakıldığında, İsrail’in tanrı buyruklarını yerine getirdiği görülecektir. Dolayısıyla İsrail’in Tevrat’ta tasvir edilen coğrafyanın tamamına hâkim olana kadar durmayacağını söylemek yanlış bir saptama olmayacaktır. 

İsrail oğulları neden kovuldu?

Tevrat ile İncil’de tasvir edilen vaat edilmiş topraklarda yazının girişinde de belirttiğim üzere İsrail oğulları 12 kavim halinde yaşamaktaydı ve hatta bu 12 kavim birleşerek tarihte ilk defa İsrail krallığını kurmuşlardı. Peki, ne oldu da İsrail oğulları dünyanın dört bir yanına dağılarak bölündüler?

İşte bu sorunun yanıtını kutsal kitaplarda arayacağız. İsrail oğullarının dağılmasının, yurtsuz kalmasının temel nedeni Tanrı’nın oğlu olduğunu iddia eden İsa’nın yolundan gitmemeleri, onun öğretilerine karşı gelmeleridir. İsrail oğullarının bu tavrı tanrıyı kızdırmış ve onları vatanlarından sürerek cezalandırmıştır. Bununla ilgili eski ahit ile yeni ahit’te ( Tevrat ve İncil) pek çok ayet vardır.

Örneğin; İsa’nın ilk ortaya çıktığı tarihte İsrail oğullarının onu kabul etmediğine dair Yuhanna1:11 ayette “Kendi yurduna geldi, ama kendi halkı onu kabul etmedi.” deniliyor. Gelen kişi İsa, kabul etmeyenler ise İsrail oğullarıdır. Bu durum Yuhanna5:16-18’de “Sept günü böyle şeyler yaptığı için Yahudiler İsa’ya zulmetmeye başladılar. Ama İsa onlara şu karşılığı verdi; -babam hala çalışmaktadır, ben de çalışıyorum- işte bu nedenle Yahudiler onu öldürmek için daha çok gayret ettiler. Çünkü yalnız Sept günü düzenini bozmakla kalmamış, Tanrı’nın kendi babası olduğunu söyleyerek kendisini tanrıya eşit kılmıştı” şeklinde daha detaylı anlatılmaktadır.

İsa Yahudi olmasına rağmen kendi halkı tarafından kabul edilmemesinin nedeni, kendisini tanrının oğlu olarak tanıtması ve Yahudilikte ibadet ve dinlenme günü olan “Sept” gününde gelmiş olmasıdır. Fakat İsa’nın vazgeçmediği, Yahudileri ikna etmeye çalıştığı Yuhanna5: 43’te daha net anlaşılıyor.

İşte bu ayette tanrının oğlu olduğuna dair iddiasını tekrar ederek “Ben babamın adına geldim ama beni kabul etmiyorsunuz. Oysa başka birisi kendi adına gelirse onu kabul edeceksiniz.” diyor ancak Yuhanna 9:16’da Yahudilerin İsa’yı “Bu adam tanrıdan değildir. Çünkü Sept günüyle ilgili buyruğa uymuyor.” diyerek reddediyorlar. Başka bir ayette İsa, Rabbin fermanını ilan edeceğini ileri sürüyor ve “(…) Bana, sen benim oğlumsun, sana bugün baba oldum dedi-Mezmurlar 2:7” diyor ancak Yahudileri inandırmaya yeterli olmuyor. İşte bu sebeple tanrı köpürüyor ve İsrail oğullarını dağıtmamaya, cezalandırmaya karar veriyor.

Bu durum İsa’nın anlatımıyla Vahiy 11:1-2’de şu şekilde izah ediliyor:

“Bana, değneye benzer bir ölçü kamışı verip şöyle dendi; Git tanrının tapınağını ve sunağı ölç, orada tapınanları say. Tapınağın dış avlusunu bırak, orayı ölçme. Çünkü orası kutsal kenti kırk iki ay boyunca ayaklarıyla çiğneyecek olan uluslara verildi.”

Burada sözü edilen tapınak Süleyman tapınağıdır. Sözün özü; tanrı, oğlu İsa’ya inanmadıkları için tapınağa dokunulmamak üzere Yahudileri dünya geneline dağıtarak vatanlarından sürüyor, vatan topraklarını başka ulusların ayakları altında çiğnetmekle cezalandırıyor.

Bu durum Luka 21:24’te “(…) Kılıçtan geçirilecek, tutsak olarak bütün uluslar arasına sürülecekler. Yeruşalim, öteki ulusların dönemleri tamamlanıncaya dek onların ayakları altında çiğnenecektir” şeklinde net olarak izah ediliyor.

Burada ki ayetten hareketle tanrının sözünü ettiği dönem de tanrının cezası da 1939’da başlayan ve 1945’e kadar süren II. Dünya savaşında Nazilerin Yahudilere karşı başlattığı soykırımla sona ermiş oluyor. Yahudilerin vatanlarına yani Filistin topraklarına geri dönüşüyle ilgili de pek çok ayetler, bildiriler var. Şimdi birkaç örnek ayetle bu duruma da açıklık getirelim.

İsrail oğulları geri çağırılıyor

İsa’ya inanmadıkları için İsrail oğullarını topraklarından süren, dünyanın dört bir yanına dağıtan tanrı Yehova’nın (İbranice Yahve) Yahudileri geri çağırmasının sağlam bir dayanağı yoktur çünkü ön koşul, İsa’ya ibadet etmeleridir. Geri çağrılmaya ilişkin Kitabı Mukaddes’te (Tevrat, Zebur, İncil) herhangi bir ayet, bildiri bulunmasa da İsrail oğullarına acıdığı için geri çağırdığı anlaşılıyor.

Yasanın Tekrarı 30:3-6’da bu durum şu şekilde anlatılıyor:

”Tanrınız Rab size acıyacak, sizi sürgünden geri getirecek. Sizi dağıttığı ulusların arasından yeniden toplayacak. Dünyanın öbür ucuna sürülmüş olsanız bile Rab sizleri toplayıp geri getirecek. Sizi, atalarınızın mülk edindiği ülkeye ulaştıracak. Orayı miras alacaksınız. Tanrınız Rab, üzerinize iyilik getirecek ve sizi atalarınızdan daha çok çoğaltacak (…)”

Ve yine Hezekiel 36:24-28’de “Sizi uluslar arasından alacak, bütün ülkelerden toplayıp ülkenize geri getireceğim. Atalarınıza verdiğim ülkede yaşayacak, benim halkım olacaksınız. Ben de sizin tanrınız olacağım” deniliyor.

Neredeyse birbirinin tekrarı olan birçok ayet ve bildiri var bu konuda fakat meseleyi anlamak için yeterlidir. Bu ayetlerde dikkat edilecek nokta bugün ki Filistin topraklarının tanrı Yehova tarafından İsrail oğullarına miras bırakılmış olmasıdır. İsrail hükümeti alenen bu gerçeği dillendirmese de Filistin topraklarının ata toprağı olduğu ve tanrı Yehova tarafından kendilerine miras bırakıldığına inanmışlardır. 

İsrail Anayasasının Tevrat’tan ilham alarak hazırlandığını dikkate aldığımızda çocuk, yaşlı, kadın demeden sivillere yönelik toplumsal katliama varan saldırılarının nedenleri daha iyi anlaşılacaktır. Çünkü savaşı, öldürmeyi teşvik, eden destekleyen pek çok ayetler vardır. Oldukça uzun olan Zekeriya 12:1-10’da “Rab şöyle diyor; Yeruşalim’i çevredeki bütün hakları sersemleten bir kase yapacağım. Onu kaldırmaya çalışan herkes ağır yaralanacak. Dünyanın bütün ulusları Yeruşalim’e karşı birleşecek. O gün her atı dehşete düşürecek, her atlıyı çılgına çevireceğim. Yehuda halkını gözeteceğim ama öbür halkların bütün atını kör edeceğim.”

Buradan da anlaşılacağı üzere tanrı artık Yahudilerin yanında olduğunu açıkça belirtmiştir. Yine bir başka ayet, Yoel 3:9-10’da ise savaşa nasıl hazırlanacaklarına dair İsrail oğullarına şunları öğütlüyor:

“Uuslar arasında şunu duyurun; Savaşa hazırlanın, yiğitlerinizi harekete geçirin. Bütün savaşçılarınızı toplayıp saldırıya geçsin. Saban demirlerinizi çekiçle dövüp kılıç yapın, bağcı bıçaklarını mızrak yapın. Güçsüz olan güçlüyüm desin.”

Kılıç, bıçak, mızrak yok ama bugün top, tüfek, bomba gibi hatta nükleer silahlara varan daha tehlikeli silahlar var. Sonuç olarak İsrail-Filistin çatışmasına dinsel perspektiften de bakılması gerekiyor.

Çünkü başta Kudüs olmak üzere İsrail’in o coğrafyaya hâkim olma çabasının nedeni daha iyi anlaşılacaktır. Ayrıca Kuran’da dâhil olmak üzere kutsal kitapların tamamı, Tevrat ile İncil’de tarifi yapılan toprakların İsrail oğullarına ait olduğu konusunda hemfikirdir. 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Veysel BOĞATEPE Arşivi