Selçuk DÜZGÜN

Selçuk DÜZGÜN

TÜRKMEN DAĞI ŞEHİTLERİNE!

TÜRKMEN DAĞI ŞEHİTLERİNE!

TÜRKMEN DAĞI ŞEHİTLERİNE!


Bu yazıyı dünden, bu güne nerede bir Türk varsa onun bekası için kanını, terini dökenlere ve bu uğurda şehit olanlara yazıyorum…


Bu yazıyı evinde bacısının namusunu, işinde ekmeğinin helalliğini, hayatında adaletin güzelliğini Vatan sevgisi ile süsleyip, o vatan için canını harcayanlara yazıyorum…


Bu yazıyı bireysel hayatında Yunus, Vatan savunmasında Yavuz olanlara yazıyorum…


Bu yazıyı bugün güneydoğuda savaşan yiğitlere,  Kerkük`e, Karabağ`a, Kırım`a, Kıbrıs`a ve daha ötelerinde şehit düşenlere yazıyorum…


Kısacası bu yazıyı; Türkmen Dağı`nda şehit olan ve ülkü erlerinin son şehidi İbrahim Küçük`ün aziz ruhuna yazıyorum…


Yani bizi biz yapan değerlerimiz uğruna, bizden geçenlere yazıyorum.

Yani bize yazıyorum.


Bize yazarken karşılığı olan muhatabı Onlara`da yazıyorum…

Bizi anlamanız için onlar ile kıyasla yazıyorum…


Evet “biz ve onlar”


Yani Anadolu coğrafyasında vatan olanlar ve vatan satanlar.


Ozaman özetleyelim aradaki farkı;


`Onlar, Mitka Gripecepa’va okur okur, yollara düşerlerken...

Biz , Nihal Atsız okur “Yolların Sonu” n da bulurduk kendimizi…


Onlar, Hak deyince Georgi Dimitri, huk deyince Dimitri Bolagoev’i dillerinden düşürmezken…

Biz, `Hak’ta Allah’tan Huk’ta Allah’tan` deyip secde ederdik O ‘nun adaletine…


Onlar, devrim için silahlanır ve “Barış” çığlıkları atarken…

Biz, iman dolu göğsümüzle siper olduk “ en iyi barış bile savaşla gelir” dedik, Pusat’landık bir gece yarısı, zulme ve zalime karşı…


Onlar, Ukrayna steplerini Sholokov’dan öğrenir, günün birinde oralarda teren yolculuğu yapmanın hayalini kurardı…

Biz, Bozkır kokan yaylalarda, elif türküleri ile yavuklu sevmenin hayali ile dalardık ışıksız gecelere…


Onlar, Volga kıyılarında Nazilere karşı savaşan askerlerin yardımına koşmayı hayal ederler…

Biz, Çanakkale kıyılarında bir mermi olamamanın, Mustafa kemalin yanında savaşamamanın hüznüyle dalarız tarihimize…


Onlar, üzerlerinde pamuklu ceket, kafalarında kızıl yıldızlı şapkaları ile görünürlerdi meydanda…

Biz, kış günü pardösüsünü şehidine sarmış, üzerine ay-yıldızlı bayrağı geçirmiş, yağmurdan, kardan görülmeyen gözyaşlarımızla uğurlardık şehitlerimizi…


Onlar, gerilla yöntemi ile nice fidanı kalleşçe şehit ederken…

Biz, onlarda yazık der onlarında kandırdıklarına inanırdık…


Onlar, ayaklarında ki postallarla, kırmızı atkıları ile ve “sarı, kırmızı, yeşil “ görünümleri ile

Sofya’dan, Rusya’dan Çin’den Enternasyonal sesleri dinlerken.

Biz, kendi öz yurdumuzdan özümüzden türküler dinleyemez, özümüzle kucaklaşamazdık…


Onlar, Peluş kâğıdına basılmış “orak-çekiç” li Atılım gazeteleri ile meydanlarda özgürce nara atarken…

Biz, “olurda gece ay ve yıldızı ile üzerimize düşer, bir kör kurşuna gideriz” diye paronaya bir şekilde çıkardık sokaklara…


Onlar, bugün değişen görüntüleri ile vatanımda hendek kazıyorlar.

Biz, TV ekranlarına kızıyor, sanal âlemde kabadayılık yapıyoruz.


Onlar, bugün değişen görüntüleri ile BARIŞ deyip kan kusuyorlar.

Biz, üçbeş soysuzun “devlet çocuk öldürüyor” masallarına kanıyoruz.


Onlar, sahipleri ile birlikte Türkmen Katlediyorlar

Biz, makarna-bulgur toplayıp yardım ettiğimizi sanıyoruz…


Ve bizden birileri daha fazla dayanamayıp, kanını, canını ortaya koyarak Türkmen Dağına gittiler.


Ve bu durumumuza şöyle diyordu şehit İbrahim Küçük:

“Uçurumun kıyısındayız Hızır. Teşkilatta içtiği çayın neden açık olduğunu bilmeyen, eline bir kova bir fırça alıp tek afiş asmayan, merdivensiz bir direğe çıkıp bir bayrak bir pankart asmayan, yazarlarını şairlerini tanımayan, şehitlerini bilmeyenleri MHP ve hareketi eleştirip “o” olur “bu” olmaz hesaplarına kaldık.” dedi ve beklide bir milletin dirilişi için arkasından çocuklarını bırakarak Türkmen Dağına gitti… Ve orada şehit düştü…


Farklarımız ise şöyle devam etti:


Onlar, vurdular, sattılar, böldüler, Türk`e kin kustular ve masum çıktılar…

Biz, direndik, sattırmadık, böldürmedik, Türk olarak herkesi sevdik ve şehit olduk


Onlar, zafer kazanmış komutanlar gibi saltanat güdüyorlar…

Biz,Bozkurtların Ölümü”  nü seyredip duruyoruz...


“Diriliş” ne zaman peki?`


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Selçuk DÜZGÜN Arşivi