ABD KONGRESİ'NİN SEÇİM TELAŞI
Türkiye Cumhuriyeti’nin ilan edildiği 29 Ekim 1923’ten bu yana her alanda ciddi kırılmalar 12 Eylül 1980’de ki ABD destekli darbe ile olmuştur.
İkinci kırılma ise 2002’de yine başta ABD olmak üzere emperyalist ülkelerin desteğiyle AKP’nin iktidara taşınmasıyla gerçekleşmiştir.
Emperyalizmin Türkiye ile yakından ilgilenmesinin başlıca nedeni önemli bir stratejik konumda olmasıdır. Özellikle de yüz yıllık planları olan Ortadoğu’daki çıkarları (Büyük Ortadoğu Projesi/Büyük İsrail) için Türkiye’ye muhtaçtırlar.
Bu nedenle Türkiye’yi her yönüyle takip etmekle kalmıyorlar, iktidardan muhalefete, bürokrasiden sivil toplum örgütlerine, sendikalardan okullara, vakıflardan tarikatlara kadar Türkiye’yi adeta kılcal damarlarına kadar takip ederek strateji geliştiriyorlar.
ABD, Türkiye’de yapılacak olan seçimler öncesinde olası iktidara gelecek partilere ilişkin analizler yaparak, stratejiler geliştirerek hem olası ihtimalleri hem de hangi yol ve yöntemleri kullanacağına ilişkin planlamalar yaparken kendi geleceğini belirmek üzere seçimin yapılacağı Türkiye’de ise değişmeyen klişe davul ve zurna eşliğinde bolca vaatler sıralanıyor.
Bu sebeple Türkiye’deki toplumsal olayları doğru anlamak ve ileriye yönelik öngörülerde bulunabilmek için ve yine başta ABD olmak üzere bürokratlarının, yabancı basının bakış açılarının, yorumlarının, öngörülerinin ciddi şekilde elekten geçirilmesi, hadiseyi doğru teşhis etmemizde önemli bir işlevi olacaktır.
Çünkü yabancı basının bağımsız ve özgürlüğü, tek merkez yönetilen, zapturapt altına alınan Türkiye’deki mevcut medyaya göre daha doğru ve akılcı bir tercih olacaktır. Zaten bu yazıda gerek yabancı basının ve gerekse ABD kongresinin Türkiye’deki seçimle ilgili haber, yorum ve hatta kararlarından vereceğim örnekler, dış basını neden izlememiz gerektiğini somut bir şekilde ortaya koyacaktır.
ABD’nin seçim öncesi telaşı ve tedbirleri
Öncelikle şunu belirtmek isterim ki; bu raporda Türkiye’nin takdir edildiği tek nokta vardır ki o da mevcut iktidarın Rusya-Ukrayna çatışmasında arabuluculuk rolünü üstlenmiş olmasıdır. Türkiye’nin arabuluculuk rolü, ABD’nin Ortadoğu’da ki çıkarları için önemli bir avantajdır çünkü Ortadoğu’da ABD’nin karşısına çıkan iki büyük güç önce Rusya ve Çin’dir. İran, Suriye, Irak üzerinden Rusya’nın bölgedeki gücünü kırmayı deneyen ama başaramayan ABD, bu defa Karadeniz’den yani Ukrayna üzerinden Rusya’nın gücünü kırmayı deniyor fakat henüz başarı sağlayamamıştır. İşte bu sebeple Türkiye’nin arabuluculuk rolünü önemsiyorlar.
ABD Kongresi’nin en son 2022’de yayınladığı “Türkiye: Arka Plan ve ABD ile İlişkiler” adındaki Türkiye raporunu 9 Ocak 2023’te yeniden düzenleyerek iki ülke arasındaki ilişkileri olumsuz yönde etkileyecek ifade, yorum ve değerlendirmeleri rapordan çıkartması, üzerinde durulması gereken ciddi bir konudur. ABD Kongresi’nin neden böyle bir düzenlemeye ihtiyaç duyduğunu doğru analiz edebilmek için de raporun eski hali ile düzenlenmiş hali arasındaki farkı görmemiz gerekmektedir. Raporun eski halinde yer alan; “Erdoğan’ın hükmü ve Türkiye’nin Kur krizi, faizi düşürmek için Erdoğan merkez Bankası’na baskı yaptı” gibi ifadeler çıkartılarak yerine faiz oranını düşük tutma konusunda alışılmışın dışındaki politikasından kaynaklandığına dair daha yumuşak bir ifade kullanıldı. Erdoğan yönetiminde özgür ve adil seçimlerin yapılıp yapılmayacağına, sağlığının yerinde olmadığına dair ifadeler rapordan tamamen çıkartıldı. Türkiye’nin başta NATO üyeliği olmak üzere raporda yer alan dış politikasında da benzer yumuşatıcı ifadelere yer verildi.
Türkiye’nin NATO’ya katıldığı 1952’den bu yana dış politikasının batıya az yönelik olduğuna dair ifadeler ile MHP ittifakından sonra AKP’nin dış politikada milliyetçi bir yaklaşım sergileyerek Neo-Osmanlı anlatısına katkı sağladığı yönündeki tespitler çıkartıldı. ABD başkanı Joe Biden’in 1915 olaylarını “Soykırım” olarak niteleyen ifadeleri ile Türkiye’de demokrasiye, hukukun üstünlüğüne ve insan haklarına ilişkin yaptığı vurgular da rapordan tamamen çıkartıldı. Bunun yerine Türkiye-ABD ilişkilerini belirleyecek etmenin, Türkiye’nin dış politikası ve batılı güçlerle kuracağı küresel ilişkilerin belirleyeceğine dair geniş ama varsayımdan ibaret bir öngörüye yer verildi.
Bunların yanı sıra S-400 füze alımı, ABD’nin İncirlik’teki üssüne alternatif olarak Ürdün, Yunanistan, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ve Romanya gibi ülkelerde askeri varlığını arttırmasına yönelik tavsiyeler de çıkarıldı. Söz konusu raporda HDP’nin PKK ile bağlantısından dolayı kapatılmasına ilişkin kınama çıkartılarak yerine Türk Hükümeti’nin PKK ve bağlantılarına yönelik sınır operasyonları yaptığı şeklinde yeniden düzenlendi.
ABD Türkiye Raporunu Neden Güncelledi?
Raporun tamamı buraya aldıklarımdan ibaret değil fakat bu özet bile ABD’nin Türkiye’deki seçimi ne denli önemsediğini göstermektedir. Türkiye hakkında ki raporu henüz 2022’de yayınlamalarına rağmen birkaç ay sonra yeniden güncelleme ihtiyacı duymalarını telaş ve tedbir olarak yorumlamak pek de yanlış bir saptama olmayacaktır.
Çünkü eski raporda Erdoğan ve AKP’ye yönelik olumsuz ve hatta ağır eleştirilerin çıkartılarak ılımlı ve homojen ifadelere yer verilmesinin nedenini doğrudan veya dolaylı yollardan seçime müdahale etmeyeceği veya edemeyeceği şeklinde izah edebiliriz.
Dolayısıyla seçimi kimin kazanacağından tam olarak emin olamadıklarından Erdoğan’ın kazanma ihtimalini de dikkate alarak Türkiye ve Erdoğan hakkında ki olumsuz ifadeleri aceleyle rapordan çıkartmışlardır.
Çünkü ABD bakış açısıyla 20 seneden beridir stratejik ortağı Erdoğan’ın yerine başka birisinin seçilmesi durumunda Suriye, Irak, Yunanistan, Kıbrıs, Akdeniz ve Ege sorunları ile Rusya ve Ukrayna yaklaşımı bakımından farklı bir rota çizilmesi gerekeceğinden süreci daha da zora sokacaktır.
Muhalefetten birisinin seçilmesi durumunda iç politika, ekonomi, hukuk gibi konularda belli başlı değişiklikler olsa da batı politikaları konusunda Erdoğan kadar risk almayacaktır ancak yine de ABD’nin tercihinin muhalefetten birisinin kazanmasından yana olduğunu söyleyebiliriz.
ABD’nin Türkiye’deki seçimler öncesinde yaptığı hazırlıklar elbette ki ABD Kongresi’nin üç ay gibi kısa bir sürede Türkiye Raporu’nu güncellemesiyle sınırlı değil. Dünyadaki önemli kredi derecelendirme kurumları da Türkiye’nin mevcut ekonomik durumu hakkında değerlendirmeler yapmakla kalmıyor, çeşitli senaryolar üzerinden öngörülerde bulunuyorlar. Ciddi bir ekonomik buhran geçiren Türkiye’de ekonominin, seçimleri etkileyecek en önemli faktör olduğundan uluslar arası bu kurumların yayınlandığı raporlar, öngörüler ve hatta seçim senaryoları oldukça önemlidir.
Bu kurumun senaryolarına bir sonraki yazımda değineceğim ama özellikle de ABD Kongresi’nin Türkiye Raporu’nda seçime ilişkin anket sonuçlarına yer verilmemiş olması bunun yerine güncel açık kaynaklardaki anket ve olası muhalefet adaylarına kısaca değinilmesi, Türkiye’deki anket sonuçlarını dikkate almadıklarını göstermektedir. Türkiye’de ise anket sonuçları seçimde kimin kazanacağını belirleyen tek etken olarak görülmektedir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.