Bilim Sınırları Zorluyor: İnsanlar 150 Yıl Yaşayabilir!
İnsan ömrü 150 yıla ulaşabilir mi? Prof. Dr. Kaan Yılancıoğlu, genetik mühendislik ve biyoteknolojinin sağlıklı yaşlanma devrimini nasıl şekillendireceğini anlatıyor.
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile Çin lideri Şi Cinping arasında geçen “ömür uzatma” diyaloğu, insan yaşam süresinin 150 yıla ulaşıp ulaşamayacağı tartışmalarını yeniden gündeme taşıdı.
Prof. Dr. Kaan Yılancıoğlu, bu hedefin bilimsel temellerini ve Asya ülkelerinin bu alandaki öncülüğünü değerlendirdi.
Genetik mühendislik, biyoteknoloji ve organ yenileme teknolojilerindeki gelişmeler, uzun ve sağlıklı yaşam hayalini gerçeğe dönüştürebilir mi? İşte detaylar…
İNSAN YAŞAM SÜRESİ 70 YILDA BÜYÜK SIÇRAMA YAPTI
Prof. Dr. Yılancıoğlu, insan ömrünün son 70 yılda çarpıcı bir şekilde uzadığına dikkat çekiyor. 1950’lerde 50’li yaşlarda olan ortalama yaşam süresi, günümüzde 83-85 yaşlara kadar yükseldi. Organ nakli gibi teknolojiler, bu uzamada önemli bir rol oynadı. Örneğin, birden fazla organ nakliyle 100 yaşına yaklaşan Rockefeller gibi örnekler, organ yenilemenin ömrü nasıl desteklediğini gösteriyor. Ancak Yılancıoğlu, sadece organ nakliyle değil, genetik mühendislik ve biyoteknolojik yeniliklerle daha büyük adımlar atılabileceğini vurguluyor.
UZUN YAŞAM DEĞİL, SAĞLIKLI YAŞLANMA HEDEFİ
Artık bilim dünyasının odak noktası, sadece uzun yaşamak değil, sağlıklı ve kaliteli bir yaşam sürmek. “Longevity” olarak bilinen uzun ve sağlıklı yaşam bilimi, nörolojik, kardiyovasküler ve hücresel sağlığı koruma üzerine yoğunlaşıyor.
Yılancıoğlu, bu alanda öncü isimlerden Brian Johnson’ın örneğini veriyor:
“Johnson, her gün 2000’den fazla test yaparak vücudunu izliyor ve yaşam tarzını buna göre şekillendiriyor. Bu tür örnekler, sağlıklı yaşlanmanın sınırlarını anlamamızı sağlayacak.”
GENETİK MÜHENDİSLİK VE ORGAN ÜRETİMİ GELECEĞİ ŞEKİLLENDİRİYOR
Organ nakli, ömrü uzatmada geçici bir çözüm sunuyor ancak bağışıklık baskılayıcı tedaviler enfeksiyon riskini artırıyor. Yılancıoğlu’na göre, geleceğin çözümü genetik mühendislikte yatıyor.
Özellikle “senolitik” moleküller, yaşlanmayı yavaşlatma ve hatta geriye çevirme potansiyeline sahip.
Japonya’da yeniden diş çıkarma üzerine yapılan deneyler gibi çalışmalar, bu alandaki ilerlemeleri gözler önüne seriyor.
Ayrıca, IPS (indüklenmiş pluripotent kök hücre) teknolojisiyle bireyin kendi hücrelerinden organ üretimi, bağışıklık sorunlarını ortadan kaldırabilir.
HAYVAN KAYNAKLI ORGAN NAKLİ YAKINDA GERÇEK OLABİLİR
Yılancıoğlu, genetiği değiştirilmiş hayvanlardan organ nakli çalışmalarının da hız kazandığını belirtiyor. Örneğin, domuzlarda insan bağışıklık sisteminin reddettiği proteinler genetik olarak silindi. Bu sayede, hayvan kaynaklı organlar yakın gelecekte klinik uygulamalarda kullanılabilir hale gelebilir. Bu teknoloji, organ nakli bekleme sürelerini azaltarak yaşam süresini uzatmada devrim yaratabilir.
ASYA, UZUN ÖMÜR YARIŞINDA ÖNDE
Prof. Dr. Yılancıoğlu, insan ömrünün 150 yıla ulaşmasının ilk olarak Asya’da, özellikle Çin’de gerçekleşebileceğini öngörüyor. Bunun nedeni, Batı’daki sıkı regülasyonlara karşın Asya’daki daha esnek bilimsel ortam.
Yılancıoğlu, “Genetiği değiştirilmiş ilk insanlar Çin’de doğdu. Bilimsel riskler orada daha serbest test ediliyor. Bu nedenle 150 yıllık ömür hedefi ilk olarak Asya’da hayata geçebilir,” diyor.
Putin ve Şi arasındaki diyalog da bu ülkelerin biyoteknolojiye verdiği önemi ve küresel bir mesajı yansıtıyor.
150 YIL İÇİN 50 YILLIK SÜRE GEREKİYOR
Yılancıoğlu, 150 yıllık yaşam hedefinin 2030 için erken olduğunu, ancak gelecek 50 yıl içinde mümkün olabileceğini belirtiyor:
“2030’da belki 90’lı yaş ortalamalarına ulaşabiliriz, ama 150 yıl için 50 yıl daha gerekiyor. Bugün doğan çocuklar, bu gelişmelere şahit olabilir ve 150 yıla kadar yaşayabilir.”
RISPR ve Prime Editing gibi gen düzenleme teknolojileri, bozuk genlerin yerine sağlıklı genlerin yerleştirilmesini mümkün kılarak bu hedefe katkı sağlayacak.
SAĞLIK SEKTÖRÜNDE REGÜLASYONLAR İLERLEMEYİ YAVAŞLATIYOR
Yapay zeka gibi alanlarda hızlı ilerlemeler yaşanırken, sağlık sektöründe etik ilkeler ve regülasyonlar süreci yavaşlatıyor.
Yılancıoğlu, “Bir ilacın klinik uygulamaya geçmesi 5 ila 15 yıl sürüyor. Laboratuvardaki buluşları klinikte görmek için 15-20 yıl beklememiz gerekebilir,” diyor.
Bu durum, genetik ve biyoteknolojik yeniliklerin yaygınlaşmasını geciktirse de, uzun vadede insan ömrünü dönüştürme potansiyeli taşıyor.
Siyasetcafe.com
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.