Celal Eren ÇELİK

Celal Eren ÇELİK

'Yeşil ahtapot' Bosna'da

'Yeşil ahtapot' Bosna'da

Malumunuz AKP’NİN “Vakıf-Dernek” sevdası bitmek tükenmek bilmiyor.

Son yıllarda adeta mantar biter gibi vakıf ve dernek türemeye başladı Türkiye’de.

Bu vakıfların büyük çoğunluğu ise asli amacı dışında sadece rant aracı olarak kullanılmaktalar.

Lakin biz bugün size Türkiye’den binlerce kilometre uzakta Balkanlar’ın göbeğinde Bosna-Hersek’teki bir vakfı ve bu vakıftaki girift ilişkiler ağını yazacağız…

Çok da fazla peşrevi uzatmadan yazımızın ana konusuna geçelim efendim…

***

2002 yılına girildiğinde AKP’nin Türkiye’de iktidara gelmesi için gerekli “alt yapı” sağlanmış ve uluslar arası tüm bağlantılar tesis edilmişti.

Zaten 2002 yılının başında o dönem AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan ABD’yi ziyaret ederek üst düzey yetkililerle görüşmüştü. 

Erdoğan’ın o ziyarette kimlerle görüştüğü hala esrarını korurken sadece o dönemde ABD Savunma Bakanlığı Politikaları Kurulu Başkanı “Karanlıklar Prensi” lakaplı Richard Perle ile Cüneyt Zapsu vasıtası ile görüştüğü net olarak biliniyor.

İşte AKP’nin 2002 Yılının Kasım ayında gerçekleşecek erken seçimde tek başına iktidar olmasından sadece 11 ay, Erdoğan’ın o meşhur ABD ziyaretinden ise sadece 1-2 ay önce önce Bosna-Hersek’te Bosna Hükümeti ülkede ilk kez bir vakfın kuruluşuna müsaade ediyor ve bir vakıf sessiz sedasız faaliyetine başlıyordu:

SARAYBOSNA EĞİTİM VE ÖĞRETİMİ GELİŞTİRME VAKFI.

İşte 11 Aralık 2001 tarihinde Bosna Hersek’te kurulan bu vakfın kurucularını ve yöneticilerini daha sonra Türkiye kamuoyu çok yakından tanıyacaktı…
Anlaşılan AKP iktidara sadece Türkiye’de “hazırlanmıyordu”

***

Bosna-Hersek’te faaliyetlerine başlayan ve misyonunu “Bosna ve çevresinde öğretim ve eğitim faaliyetlerini geliştirmek” olarak belirlemiş olan Saraybosna Eğitim ve Öğretimi Geliştirme Vakfı’nın kurucularına biraz daha dikkatlice eğilmemiz gerekiyor zira dediğimiz gibi bu isimlerin her biri AKP iktidarı sonrası çok farklı pozisyonlara geldiler ve kamuoyu bu isimleri yakından tanıdı.

Şimdi sizleri 2015 yılının Ağustos ayına götürüyoruz…

2015 YILININ Ağustos ayında halkın ücretsiz olarak yararlanabildiği son alanlardan bir tanesi olan Antalya’nın Kemer ilçesine bağlı Tekirova mahallesinde bulunan Kleopatra Koyu, Orman ve Su işleri Bakanlığı tarafından “mesire yeri” olarak ilan edildi ve bu bölgenin 29 yıllığına kiralanması için ihaleye çıkıldı.

İhale yıllık 495 bin TL muammen kira bedeli ile ihaleye çıktı ancak 3 sene süren ve sonuç alınamayan çetrefilli ihaleler sürecinde teklif edilen rakamın açık arttırmalarda yıllık 3 milyon 800 bin TL’ye kadar yükseldiği oldu.

Ancak ihaleyi alan firma bazı şartları yerine getiremeyince teminatını yakarak sözleşmesini feshetti.

Bu kez alan “İÇERİSİNE TURİSTİK KONAKLAMA ALANI YAPILMASINA” yasal olaral izin veren “Tabiat Parkı” statüsüne geçirildi, adı Tekirova Tabiat Parkı’na çevrildi, kiraya verilecek bölgenin büyüklüğü ise 109 dekardan 120 dekara çıkartıldı.

Ve ilk ihalenin yapılmasından tam 3 sene sonra bu kez Kleopatra Koyu, Tekirova Tabiat Parkı olarak 29 yıllığına TEKNİK KATI ATIK-TEKİROVA KURUMSAL TURİZM-SEMBOL TURİZM OTELCİLİK A.Ş ortak girişim gurubuna verildi.

Ancak ihalede en çok dikkat çeken konu, Kleopatra Koyu’nun da içinde bulunduğu bu ormanlık arazinin ilk ihaleye çıktığı yıl olan 2015’te yıllık 495 bin lira kira bedeli ile ihaleye çıkarılmışken ve açık arttırmalarda 3 milyon 800 bin TL’yi gören teklifler alınmışken,30 Mayıs 2018’de yapılan ihalede hem de kiralanacak alan 109 dekardan 120 dekara yükselmişken sadece yıllık 505 bin TL’den 29 yıllığına kiralanması oldu.

Şimdi “Arkadaş ne alakası var Bosna-Hersek’teki vakıf ile Kleopatra Koyu’nun?” derseniz hiç demeyin zira çok alakası var.

Bu “ballı kaymaklı” ihaleyi kazanan TEKİROVA KURUMSAL TURİZM firmasının başındaki isim olan Hasan Topal aynı zamanda 2001 yılında Bosna’da kurulan SARAYBOSNA EĞİTİM VE ÖĞRETİMİ GELİŞTİRME VAKFI’nın da (SEDEF) kurucusu ve başkanı!

***

Recep Tayyip Erdoğan 1994 yılında İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olması ile birlikte kendi bürokrat ekibini kurma çalışmasına da start vermiştir.

Bu bağlamda İBB’ye “transfer edilen” bütokratlardan bir tanesi de Demiryollar, Limanlar ve Hava Meydanları İnşaatı Genel Müdürlüğü (DLH), Türkiye Gübre Sanayi A.Ş. (Azot Sanayii A.Ş.), Türkiye Süt Endüstrisi Kurumu Genel Müdürlüğü (SEK), Toplu Konut İdaresi (TOKİ) ve Gebze Yüksek Teknoloji Enstitüsü gibi önemli kamu kuruluşlarında üst düzey yöneticilik yapmış olan Şaban Erden olur.

Erden, Recep Tayyip Erdoğan tarafından İBB Fen İşleri Daire Başkanlığı görevine atanır.

Şaban Erden Recep Tayyip Erdoğan’ın 1999 yılında siyasi yasaklı duruma düşerek İBB’nin başından ayrılmasının ardından İBB Başkanlığı görevine gelen Ali Müfit Gürtuna döneminde ise daha da yükselerek İstanbul Büyükşehir Projeler Daire Başkanlığı makamına oturur.

İBB’de başkanlar değişir ama Şaban Erden değişmez,Kadir Topbaş göreve geldiğinde Şaban Erden bir kez daha yükselecek ve bu kez milyarlarca dolara hükmedilen İmardan Sorumlu Genel Sekreter Yardımcılığı makamına gelecektir.

Şaban Erden Genel Sekreter Yardımcısı olduğunda tarih yaprakları 2010 yılını göstermektedir.

İşin daha da enteresan olan kısmı Şaban Erden’in 2002 yılında Mülkiye Müfettişlerinin incelemeleri sonucunda “USULSÜZLÜK” suçlaması ile görevden alındıktan sonra yeniden ve hem de daha yüksek bir mevki ile İBB’ye dönmüş olmasıdır.

İşte efendim bu AKP’nin “vazgeçilmez” İBB Bürokratını nerde görüyoruz? Tabii ki 2001 yılında kurulan SARAYBOSNA EĞİTİM VE ÖĞRETİMİ GELİŞTİRME VAKFI’nın da (SEDEF) yönetim kurulunda!

***

İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin Recep Tayyip Erdoğan dönemindeki Genel Sekreteri ise Adem Baştürk’tü…

Bu ismin adı pek çok yolsuzluğa karıştı,Erdoğan ile birlikte yargılandı,hakkında “Zimmet,ihaleye fesat karıştırmak ve görevi ihmal” suçlamalarından dava açıldı.

Aynı Adem Baştürk 2002 seçimlerinde AKP’den Kayseri milletvekili oldu, “dokunulmazlık zırhına” büründü.

Yolsuzluk davaları zaman aşımına uğradı.

Adem Baştürk vekillik sonrasında Kadir Topbaş döneminde yeniden İBB’ye Genel Sekreter olarak döndü ve kaldığı yerden “işine” devam etti.

Bu arada Adem Baştürk’ün oğulları Ahmet Harun Baştürk ve Fazıl Baştürk 2014-2018 yılları arasında RAST MÜHENDİSLİK ve DERYA MÜHENDİSLİK isimli 2 şirket kurarak İBB’den 6 milyon 407 bin 254 TL’lik ihale aldılar.
İşte bu Adem Baştürk de Bosna’daki vakfımızın yönetim kurulu üyesi efendim…

***

Şimdi sizlerle 2011 yılına doğru uzanıyoruz…

2011 yılında MHP “Kaset skandalı” ile sarsılmış ve bu skandalda adı geçen MHP’nin ağır topları partiden istifa etmek zorunda kalmışlar, tam seçim arifesinde milletvekili adaylıklarını da geri çekmişti.

İşte o kasetleri basına servis eden isim olarak o dönemde MHP lideri Devlet Bahçeli Faruk Bayındır ismini işaret etmişti.

Faruk Bayındır enteresan bir isimdi…

FETÖ ile bağlantısı olduğu iddia edilen BORAJET’in ortağıydı. Aynı zamanda Cem Uzan’ın Rumeli Havacılık şirketini satın alarak 17 jetten oluşan Türkiye’nin en büyük “özel jet” filosunun sahibi olmuştu ve bu jet filosu üst düzey siyasilere hizmet veriyordu.

Faruk Bayındır’ın bir şirketi daha vardı: TARKİM HAVACILK. Bu firmanın İstanbul Ticaret Odası Sicil Numarası  750892’ydi

İşte bu şirkette Faruk Bayındır’ın bir ortağı dikkat çekmekteydi: Abdülkadir TAÇYILDIZ…

Kimdi peki Abdülkadir TAÇYILDIZ? Çalık Holding’in sahibi olan meşhur Ahmet Çalık’ın eniştesiydi…

Ahmet Çalık’ın bir diğer eniştesi olan Ali Akbulut isminin de FETÖ’nün bankası BANK ASYA’nın büyük ortaklarından olup,15 Temmuz sonrası kapatılan Zaman Gazetesi’nin 2006-2014 arası yılında imtiyaz sahipliğini yaptığını,FETÖ’nün en büyük holdinglerinden Kaynak Holding’in Yönetim Kurulu Başkan vekili olduğunu da dip not olarak ekleyelim.

Peki biz bu Abdülkadir TAÇYILDIZ ismin nerede görüyoruz? Tabii ki tahmin ettiğiniz üzere SARAYBOSNA EĞİTİM VE ÖĞRETİMİ GELİŞTİRME VAKFI’nın Yönetim Kurulu’nda!

***

15 Temmuz darbe girişimi sonrasında yurtdışına firar eden ünlü armatör ve FETÖ’nün en önemli iş adamlarından İhsan Kalkavan,DENİZ HABER AJANSI muhabiri Recep Canpolat’a ABD Mami’de verdiği uzun röportajda çok enteresan bir detay veriyordu.

Kalkavan röportajında “Bank Asya’nın kurucusu ben olmayacaktım. Selçuk Berksan Bey olacaktı” diyordu…

Peki kimdi bu “Selçuk Berksan Bey” ?

Şimdi sizlerle 1944 yılına gidiyoruz.

Bu tarihte bugünkü Ülker Grubu’nun temelleri Asım Berksan tarafından atılıyordu. Arkasından ise Asım Berksan şirkete askerden gelen kardeşi Sabri Berksan’ı şirkete ortak ediyordu.

Ama iki kardeş 1954 yılında mahkemeye giderek markaları olan Ülker’in soyadlarının önüne geçtiğini belirterek soyadlarını “Ülker” olarak değiştirdi.

Asım Ülker’in oğulları Asım ve Faruk ise yine mahkeme kararı ile ailenin eski soyadı olan Berksan soyadını yeniden aldıklarında takvim yaprakları 1979’u gösteriyordu…

1987 yılında ise Asım Ülker yani Murat Ülker’in amcası kendi kurduğu

ÜLKER markası ile yollarını ayırmıştı…

İşte Murat Ülker’in amcaoğlu olan Selçuk Berksan, FETÖ firarisi İhsan Kalkavan’ın “BANK ASYA’yı aslında o kuracaktı” diyerek ismini verdiği Selçuk Berksan’dı…

Ve biz Selçuk Berksan ismini de yine SARAYBOSNA EĞİTİM VE ÖĞRETİMİ GELİŞTİRME VAKFI’nın yönetim kurulu üyesi olarak görüyorduk!

***

Şimdi sizlerle 18 Haziran 2013 tarihine gideceğiz…

Bu tarihte yayımlanan resmi gazete ile Esenyurt Üniversitesi kuruluyor.Üniversite Yeşilköy 2001 Eğitim Sağlık ve Kültür Vakfı'na ait olan bir arazinin 25 yıllığına bedelsiz olarak belediyeye devredilmesi ile kuruluyor.

Lakin üniversiteyi kuran vakıf 2013-2014 yılında eğitim öğretime başlayan Esenyurt Üniversitesi’nin içinde bulunduğu binanın kirasını ödeyemeyince mülk sahipleri tarafından icraya veriliyor.

Bu kez devreye Esenyurt Belediye Başkanı Necmi Kadıoğlu giriyor ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’dan “izin alarak” vakfın yönetimine giriyor ama yanına bir de güçlü iş adamı alıyor… O iş adamının ismi Orhan Özyurt…

Ne hikmetse Esenyurt Üniversitesi birden bire vakıf yönetimine giren Orhan Özyurt’un mülkü olan binaya taşınıyor ve çok yüksek miktarda kira ödemeye başlıyor vakfın yeni üyesine…

Böylece “eğitime destek” olmak için vakıf yönetimine giren Orhan Özyurt, üniversiteden kira geliri elde etmeye başlıyor…

Hatta bu ödenen  kira bedelinin çok fahiş olduğu YÖK raporlarında da belirtiliyor.

Bu binanın kendisine ait olduğunu reddetse de yine vakıf yönetimine sonradan giren Belediye Başkan Yardımcısı Emin Batmazoğlu bu binanın Orhan Özyurt’a ait olduğunu da çok yüksek bedelle kendisine kira parası ödendiğini çok açık biçimde ifade ediyor.

Tüm bunları tafsilatı ile Yeniçağ Gazetesi yazarı Murat Ağırel 26 Ekim 2019 tarihindeki ESENYURT ÜNİVERSİTESİ başlıklı köşe yazısında kaleme almıştı.

Bu arada Esenyurt Üniversitesi’ni krizden kurtarmak için vakıf yönetimine giren eski AKP Esenyurt Belediye Başkanı Necmi Kadıoğlu da Recep Tayyip Erdoğan’ın İBB Başkanlığı dönemindeki İştirakler Daire Başkanı…
Necmi Kadıoğlu AKBİL YOLSUZLUĞU dosyasında Erdoğan ile birlikte yargılanan bir isim.

İşte bu Necmi Kadıoğlu,Esenyurt Üniversitesi vakfına aldığı Orhan Özyurt’a belediye başkanlığı döneminde milyon milyon ihaleler de veriyor…

Peki aynı Orhan Özyurt bizim karşımıza nerede çıkıyor? Artık biliyorsunuz ve şaşırmıyorsunuz…

Tabii ki SARAYBOSNA EĞİTİM VE ÖĞRETİMİ GELİŞTİRME VAKFI’nın yönetim kurulunda.

***

Memleketimizde  siyasal İslamın en önemli STK’larından bir tanesi de hiç kuşkusuz BİRLİK VAKFI…

Son dönemde bu güzide vakfımız kendisine yapılan arsa tahsisleri ile gündemde…

BİRLİK VAKFI’nın  “KURUCULAR KURULU” ise adeta “YILDIZLAR GEÇİDİ”…

Başta Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’dan,eski TBMM Başkanı İsmal Kahraman’a,Abdülkadir Aksu’dan Cemil Çiçek’e,Ömer Dinçer’den Zeki Ergezen’e pek çok önemli siyasi BİRLİK VAKFI Kurucular Kurulu üyesi.
BİRLİK VAKFI’nın başkanlığını ise Mehmet Alacacı yapmakta ve biz aynı Mehmet Alacacı’yı da SARAYBOSNA EĞİTİM VE ÖĞRETİMİ GELİŞTİRME VAKFI yönetim kurulu üyesi olarak görüyoruz.

***

Ama “Turbun büyüğünü” heybede sakladık…

Zira hani Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın çocuklarının yurtdışı eğitim masraflarını üstlenen ünlü giyim firması RAMSEY’in sahibi Remzi Gür vardı ya…

Kendisi  SARAYBOSNA EĞİTİM VE ÖĞRETİMİ GELİŞTİRME VAKFI’nda Yönetim Kurulu üyesi olurlar…

***

Peki bu SARAYBOSNA EĞİTİM VE ÖĞRETİMİ GELİŞTİRME VAKFI sadece bir vakıf olarak kaldı mı? Hayır…

Kuruluşundan hemen 3 yıl sonra 2004 yılında bir de üniversite açtı bu vakıf Saraybosna’da:ULUSLARARASI SARAYBOSNA ÜNİVERSİTESİ…

Jet hızı ile YÖK’ten denklik aldı bu üniversite. Türkiye’nin en önemli üniversiteleri ile protokoller imzalandı.

Türkiye Cumhuriyeti devleti kendi memleketindeki devlet üniversiteleri için sunmadığı pek çok imkanı Bosna’daki bu üniversite için seferber etti.

Ama AKP bu üniversiteyi boşa açmıyordu tabii ki,kendi memleketimizde binası olmayan tabela üniversiteleri varken ve pek çok üniversitede yeterli derslik ve öğretim görevlisi olmadığından eğitim başka üniversitelerde verilirken…

AKP  “NEO-OSMANLI” hayallerinin Avrupa’daki “Köprü başı” olarak görülen Bosna’da bir yandan “BAĞIŞ TOPLAYABİLEN” bir vakıf bir yandan da kafalarındaki siyasi ideolojik yapılanmanın kadrolarını oluşturacakları bir üniversite sahibi oluyorlardı.

Ama bu  ULUSLARARASI SARAYBOSNA ÜNİVERSİTESİ, FETÖ ile AKP arasındaki ilk ciddi mücadele ve kavganın da sebebi olacaktı.
Bu üniversitenin kurulmasının hemen ardından tam da üniversitenin karşısına Cemaat de üniversite binasını dikti.

Saraybosna içinse 2 üniversite çok fazlaydı.Ta Pensilvanya’ya kadar “rica edilse” de,mektuplar yazılıp,aracılar konulsa da FETÖ üniversiteyi kurma kararından vazgeçmedi.

Ve AKP ile FETÖ arasında dershaneler krizinden çok önce Saraybosna’daki bu üniversite yüzünden ciddi bir kavga yaşandı.

Gördüğünüz gibi girift ilişkiler ağının sarıp sarmaladığı bir vakıf, bu vakfın kurduğu bir üniversite ve bu üniversite için sağlanan imkanlar…

AKP’nin içinden çıktığı Refah Partisi’nden kaybolan Bosna’ya yardım paralarını ve bu vakıfta kurucu ve yöneticilik yapmış her bir ismin daha sonra Türkiye’de  adeta “jet hızı” ile ticarette ve siyasette yükselmesini görünce insan bir daha düşünüyor ve sormadan edemiyor kendisine:

“Derdiniz vakıf mı,üniversite mi,yoksa kendi kadrolarınız için kolay diploma alacağınız yurtdışında transit kapı oluşturmak mı? Bu kadar enterasan ismin Bosna’da bir vakıf ve üniversitede buluşması tesadüf ve sadece bir “eğitim sevdası” için mi?” 

Biz soralım, yorumu da size bırakalım efendim…

  

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Celal Eren ÇELİK Arşivi