Mehdi AKSU

Mehdi AKSU

HESAPSIZ YAŞAMAK İNSANI DENGESİZLEŞTİRİR!

HESAPSIZ YAŞAMAK İNSANI DENGESİZLEŞTİRİR!

Her Müslüman’ın hayatını dünya ve ahiret arasında dengelemesi, bir ölçüye göre ayarlaması bilinci ile yaşaması aklın ve imanın bir gereğidir.

Hayatımızı kimlere, nelere, hangi kıstaslara göre ayarlayacağız. Allah, Müslümanlara usvei hasene diye nitelediği fahri kainat efendimizi idol edinmelerini emretmiş ve Resul-ü kibriya efendimiz de bizlere canlı Kuran'lar olan Ehlibeyt'ini samit Kuran ile beraber emanet bırakmıştır.

Her Müslüman hayatını gerçek idole ve O idolün sonrasında, idolün emanetleri olan diğer idollere ve onların ilkelerine göre hayatını dizayn etmelidir. Bu tarzı kendilerine yaşam felsefesi edinenlerin sevgileri de nefretleri de ölçülü ve dengeli olur. Hayatın sonu neticesinde yeniden bir hayata başlayacağımız muhakkak ve gideceğimiz yerde her şeyden hatta dolaylı işaretlerden bile hesaba çekileceğimiz inkâr edilmez bir gerçektir. Ölüm, kıyamet, hesap, cehennem inancı bilgiden öteye insanların kalplerinde yakine dönüşmedikçe bazı insanların da, dünya hayatının da dengesi asla düzelmeyecektir. Yani anlayacağınız "dengesizlerin kol gezdiği bir dünyada elbet dengesizleşir." Bugün başına yemin ettiğinizden yarın şizofrenmiş gibi nefret ediyorsanız; dengesizsiniz demektir. Bugün vebalı bir hastalıklıymış gibi nefret ettiğinizin yarın eline ayağına kapanıyorsanız; dengesizsiniz demektir. Bu gün çok sevdiklerinize yarın selam vermiyorsanız, bu gün selam vermedikleriniz ile yarın sarmaş, dolaş, yoldaş oluyorsanız; dengesizsiniz demektir. Böylelerinin sevgi ve nefretlerde ilkeleri yoktur. Böylelerinin sevgileri de, nefretleri de sübjektiftir.

İnsanlar önemsedikleri veya çekinip korktukları birisine hesap vermek zorunda oldukları zaman daha dengeli ve tutarlı olurlar. Bu bilinç ile öldükten sonra Allah'a da çok hassas bir hesabının olacağını düşünürse her şeye ve her kese karşı daha dengeli ve tutarlı olacaktır. Ama yarın kıyamette hesap vermeyi hayatının içine almadan yaşayan bir insan dengesiz, ilgisiz ve hesapsız olarak davranır. Günü birlik olarak konuşur, hareket eder ve günü birlik olarak yaşar. Yarın devlete-bankaya ödemesi gerekli olan ve çok ağır bir borcu olan insan ödeme derdinde olur ve yarın borcunu kapatmak için elinden geleni yapar. Ancak sadece söz ile "falan zaman borcumu ödeyeceğim" ya da sonunda ceza olamayan borçlarını ödemede pek de hassas davranmaz çokları.

Bu şunu gösteriyor ki; "hesap korkusu insanı ve hayatını daha dengeli, ilkeli, prensipli ve düzenli bir hale sokmaktadır." Madem ölüm var ve yaşadıklarımızdan, yaptıklarımızdan, yazdıklarımızdan, konuştuklarımızdan, sevgilerimizden, nefretlerimizden, sükûtlarımızdan, feryatlarımızdan; kısacası her şeyimizden hesaba çekileceğiz, o zaman; ölüm gelmeden ayıkmalıyız. Fahri kâinat efendimiz ne de güzel buyurmuş; "Ölmeden önce ölünüz" Hz. Ali alehisselam ne de güzel buyurmuş: "Hesaba çekilmeden önce kendiniz kendinizi hesaba çekiniz." Haklı kavramlar, haklı söylemler, haklı eserler, hakkı yansıtanlar, haklı davalar; kendilerini hakka adayanların, hakka hizmetçi olanların; ihlâslı çalışmaları, ilkeli, erdemli, nitelikli çalışmaları, cesur duruşları, cesur adımları ile ayakta durur ve başarıya ulaşır ve sahibinin tekâmülüne sebep olur. Bu tarzda olanlar ahiret hesabını yaşamları içerisine alan insanlardır.

Hesapları dünya üzerine endeksli olanlar hakkın ve haklının hesabını asla yapmazlar, sadece güçlü olmanın hesabını yaparlar, hakkı tanımazlar, haklıları ezmek isterler ve böylelikle günahlarına günah eklemiş olurlar. Haklı olanların güçlü hale gelebilmesi için hakkı bilenler ve haktan yana saf tuttuklarını dile getirenler bunu söylemden eyleme dönüştürmeli ve her türlü zorluğa rağmen haktan haklıdan yana saf tutmalıdırlar. Bunu da yine ahiret hesabına göre yaşayanlar yapar.

Çokları İmam Ali, İmam Hasan, İmam Hüseyin (aleyhimusselam) dönelerinde, söylemde Ehlibeyte lisanları ile kurban olacaklarını dile getiriyorlardı. Ama Ehlibeytten umduklarını bulamadıkları zaman veya zor imtihanlarla karşılaştıkları zaman; daha düne kadar "kurban olduklarını söyleyenlerin" ortalarda görülmediklerini ve hatta Ehlibeyt'e karşı saf tuttuklarını tarih ispat etmiştir. Bu durum her zaman için söz konusu olabilir. Zira tarih tekerrürden ibarettir. Yol, dava ve dava sahibi bugün de vardır, sadece isimler farklıdır.

Dünün Talhaları, Zübeyrleri, Ubeydullahları bu günün ise… Gecelerin derinliklerinde bulunduğumuz odanın zifiri karanlığı küçücük bir çırağla da olsa aydınlanır. Ahiret hesabı üzere yaşayanlar kendi çırağını yakar, ışık saçarlarsa karanlıklar aydınlığa dönüşür, nefretler yerini sevgiye, inatlar yerini ihlâsa, samimiyete bırakır. Böyle olunca da haklılar bu dünyada güçlü olur, hak kazanır, hak ilerler. Ahrette ise hak davanın hakiki sahipleri olan Nur-u Muhammedi ile haşrolur. Aksi takdirde helva helva demekle ağız tatlı olmaz ve sözde söylemler ise laf-ı güzaftan öteye geçmez.

Selam ve Dua ile…

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mehdi AKSU Arşivi