İslam toplumunda hangi salgınlar oldu, hastalıklarla nasıl baş edildi, Taun nedir?

İslam toplumunda hangi salgınlar oldu, hastalıklarla nasıl baş edildi, Taun nedir?

İslam toplumunda hangi salgınlar oldu, hastalıklarla nasıl baş edildi, Taun nedir? Salgınlar ilahi bir ceza mı?

Çin’in Hubei eyaletinin Wuhan kentinde başlayarak bütün dünyayı korkudan titreten ve bütün hayatı olumsuz yönleriyle etkilemeye devam eden COVID-19 ile mücadele kapsamında alınan önlemler, tanı ve tedavi yöntemleri ile virüsle mücadele ediliyor.

İnsanoğlunun tarih boyunca birçok salgın hastalıkla mücadele ettiği bilinmekte. Peki, İslam toplumunda salgın hastalıklarla yaşandı mı ve bunlarla nasıl baş edildi?

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Covid-19’la mücadele kapsamında konuçlarında sıkça yer verdiği bir terim var ki herkes merak edip araştırır oldu. Erdoğan’ın kullandığı o kelime “Taun”. Taun’un kelime anlamı veba olsa da zaman içerisinde salgın hastalık anlamında kullanılmaya başlanmıştır.

taun1.jpg

İslam toplumunda özellikle başlangıç dönemlerinde yüz binlerce insanın hayatını kaybetmesine yol açan deprem, kasırga, çığ, toprak kayması, sel baskını, yangın, salgın hastalık, çekirge istilası gibi afetler ve tehlikeli salgın hastalıklar  yaşanmıştır.

Özellikle bulaşıcı bir deri hastalığı olan taun farklı dönemlerde ciddi sayıda can kaybına yol açmış; Müslümanlar Allah’ın kaderinden yine Allah’a sığınmışlardı. Doğal afetlerin ilahi bir cezalandırma olduğu yönündeki iddiaların ise zan olmaktan öteye geçmediği biliyorlardı.

 

taun2.jpg

Yaşanan her felaket sonrası insanlar aynı soruyu sorar: “bu bir ilahi ceza mı?” Bazen insanların söyledikleri kırıcı sözler felaketten acı çeken mağdurlar için incitici olabilmektedir. Felaketlerin ilahi cezalandırma olarak meydana gelip gelmediğiyle ilgili kesin yargıda bulunabilmek ancak ilahî bir bildirim varsa mümkündür. İlahi bildirim olmayan bir konuda insanların söyledikleri ise kendi tahmin, yorum ve zanlarından ileri gitmez.

Tevrat’ta salgın hastalıkların ceza olarak gönderilmesine dair birçok anlatım mevcut. Uzatmamak için yukarıda verdiğimiz örneklerle yetiniyoruz. Kur’an’da Hz. Musa’ya inanmayan Firavun ve Mısırlılar üzerine gönderilen cezalardan bahsedilirken kullanılan “ricz” kelimesini bazı müfessirler "taun" olarak tefsir etmişlerdir.

taun3.jpg

Uzun asırlar boyunca salgın hastalıklar insanlık tarihini etkileyen, çok korkulan önemli gelişmeler olmuştur. Milyonlarca insanın ölümüne sebep olan salgınlar, bir ülkenin ekonomisini ve demografik yapısını ciddi anlamda etkileyebilmiştir. Bu durum tabii olarak gıda temininde zorluk yaşanmasına ve pahalılığa sebep olmuştur.

 

Arapların “taun”la büyük imtihanı

Araplar salgın hastalıklar için veba ve taun kavramlarını kullanırlar. Bunlar birbirlerinin yerine kullanılır. Ancak taunu vebanın bir türü olarak düşünmek yanlış değildir. Kaynaklarda yer alan bilgilerden anlaşıldığı kadarıyla taun, derinin hassas olduğu yerlerde ortaya çıkan çıban ve yaralarla kendisini gösterir. Sancı ve kusma gibi belirtileri vardır. Tauna yakalanan hastalığın etkisiyle baygınlık geçirebilir. Acı çekerek hayatını kaybeder. Biz burada taunla ilgili vakalar hakkında bilgi vereceğiz.

 

taun5.jpg

670 yılında Kufe’de bir salgın meydana geldi. Muğire b. Şu’be bu taundan etkilenmemek için Kufe’den ayrıldı. Salgının etkisi geçtikten sonra döndüyse de hastalık kendisine bulaştı ve bundan dolayı vefat etti.

685 yılında Mısır’da ortaya çıkan salgın çok sayıda insanın ölümüne sebep oldu. Bundan iki yıl sonra, Abdullah b. Zübeyr’in hilafeti döneminde 687 yılında Basra’da oldukça etkili bir salgın daha ortaya çıktı. Birçok insanın ölümüne sebep olduğu için sel sularının önüne geleni sürüklemesine benzetilerek Carif Taunu diye anılır. Bu salgından dolayı üç günde 70 bin kişinin öldüğü söyleniyor. Yine bu salgında Enes b. Malik’in Basra’da ikamet eden çocuklarından ve torunlarından 80 kişinin hayatını kaybettiği anlatılır.

taun.jpg

Fetayet salgını ilk önce genç kızlarda görüldü

698 yılında Şam bölgesinde ortaya çıkan salgının tesiri kuvvetli olmuş, neredeyse bütün ahalinin ölüp gitmesine yol açmıştı. 706 yılında ortaya çıkan Feteyat salgını Basra, Vasıt ve Şam’da etkili oldu. Feteyat denmesinin sebebi, ilk önce genç kızlarda ve kadınlarda görülmesiydi.

725 ve 733 yıllarında Şam’da şiddetli salgınlar yaşandı. 734 yılında ise Şam ve Irak bölgelerinde, özellikle Irak’ın Vasıt şehrinde etkili olan bir salgın görüldü. 735 yılında tabiin müfessirlerinden Katâde b. Diâme el-Vâsıtî salgın sebebiyle Vasıt’ta öldü. Etkisi azalsa da bu salgının birkaç yıl sürdüğü anlaşılmakta.

taun6.jpg

749 yılında Basra ve çevresinde etkili olan bir salgınının üç ay sürdüğü ve bu sürede her gün yaklaşık bin kişinin hayatını kaybettiği anlatılır. 911 yılında Faris bölgesinde meydana gelen salgında ise 7 bin kişi ölmüştür.

977 yılında Bağdat’ta birçok doğal afetin meydana geldiği anlatılır. Yangın, depremler, Dicle Nehri’nin taşması gibi felaketlerin yanında salgın da zikredilir. 1085 yılında Irak, Hicaz ve Şam bölgelerinde salgın hastalıkların ve salgının arttığı nakledilir. İnsanların yanı sıra evcil ve vahşi hayvanlar arasında da ciddi ölümler meydana gelmiş. Bundan başka 1258 yılında Bağdat’ta etkili olan salgın hastalıklar sebebiyle birçok kişinin vefat ettiği bilinmekte.

taun7.jpg

1341 yılında meydana gelen salgın dönemin ünlü alimlerinden Ebü’l-Haccac el-Mizzî Dımaşk’ta vefat etmiş, cenazesi İbn Teymiyye’nin mezarının yakınına defnedilmiştir. 1348 yılında geniş bir bölgede etkili olan taun sebebiyle Şam’da bir günde 300’den fazla kişinin vefat ettiği anlatılır. Bu dönemde meydan gelen kum fırtınası sebebiyle karanlığın çöktüğü ve bunun yarım saatten fazla sürdüğü, insanların bunun salgının sona ermesine vesile olmasını temenni ettikleri, ancak durumun daha da kötüleştiği anlatılır. Salgın sırasında şehrin hatibi Tacüddin Abdurrahim b. Celalüddin Muhammed el-Kazvini vefat etti. 1349 yılında salgının etkisi azaldı. 1363 yılında Mısır’da görülen salgında da günde bin kadar kişinin öldüğü kaydedilir. Bunlar arasında alimler de vardı.

 

İslam toplumu salgın hastalıklarla nasıl baş edebildi?

İslam dünyasında ya da diğer bölgelerde etkili olan birçok salgın hastalık zaman zaman ortaya çıktı. Bunların yayılmasını engellemek için uygulanan en önemli yöntemlerden biri günümüzde de uygulanmakta olan karantina oldu.

Hz. Peygamber’in bir yerde veba salgınının çıkması halinde oraya girilmemesini, oradakilerin de oradan ayrılmamalarını tavsiye ettiği bilinmektedir. (Buhârî, “Tıb”, 30).

Hz. Ömer, Amvas vebasının etkili olduğu Şam bölgesine girdiğinde bu kurala uygun davranarak vebanın olduğu ordugâha girmedi.

Daha sonra Dımaşk şehrindeki salgını etkisiz hale getirmek için Hz. Ömer’in vali olarak görevlendirdiği Amr b. el-As, insanları gruplara ayırarak çevredeki dağlara yerleştirdi ve birbirleriyle temas kurmamalarını istedi. Böylece hastalığın bulaştığı grupta bulunanların hepsi öldü, diğerleri ise kurtuldu. Bir süre sonra şehre girip yerleşmelerine izin verdi.

tikla-banner-001.jpg

youtube2-004.jpg

 

Siyasetcafe.com

 

 

İlgili Haberler

Kaynak:İslam Ansiklopedisi, Prof.Dr. ADNAN DEMİRCAN

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.