Selçuk DÜZGÜN

Selçuk DÜZGÜN

KADIN GİBİ YAŞAMAK!

KADIN GİBİ YAŞAMAK!

KADIN GİBİ YAŞAMAK!

 

Ah canım annem!

Her sabah biz kalkmadan kalkardı.

Sabah namazını öyle eda ile kılardı ki, uykumuz bölünmesin.

Erzurum’un o kış, soğuk zamanlarında soba ne zaman yandı, çay ne zaman demlendi hiç bilmezdik.

Uyandın mı yataktan, çay hazır, sofra hazır.

Yumurtayı rafadan sevene rafadan, gaygana sevene gaygana.

4 kardeşiz…

Önlükler hazır,  kitaplar defterler hazır, ayakkabılar boyanmış.

Babanın zaten gömleği geceden ütülenmiş, kıyafetleri jilet gibi.

Hoopp hadi biz çıktık.

Okullu okuluna, işe giden işine.

Geride ne kaldı?

Pencereden yavrularının sağ salim gidip, gitmediği merakında bir yürek, bir de arkada darmadağın bir ev.

Hadi önce yatakları kaldır, sonra sofrayı.

Sonra başla evi ter temiz yapmaya.

Yapmalısın çünkü serde bir temizlik hastalığı var bir de önle de misafirler gelecek, söz sohbet olmasın Düzgünlere…

Bir baktın akşam oldu, çocuklar gelecek tekrar yemek telaşı.

Selçuk şunu sevmez, Sefa bunu sevmez… Herkesi memnun etme telaşı.

Ve girer çocuklar içeri!

Tek tek incelenir hepsi, şükür sağ salimler bir hastalık, bir kaza yok.

Ve akşam yemeği ve ders çalıştırma seremonileri ve zamanında uyutma kavgaları…

Sonra!

Elbette herkes uyumadan o asla uyumazdı…

Uyur muydu da bilemezdim, her öksürmen de, her üstümü açtığımda o yanımdaydı.

Bu yalnız benim annemin bir günlük kadınsal hikâyesiydi.

Bu hikâyeyi ben bu yaşıma gelene kadar halen canlı yaşarım.

65 yaşına gelmiş annem, romatizmaları olan annem, gözleri az gören annem, tüm hastalıkları üzerinde taşıyan annem halen herkesten önce kalkar, halen herkesten sonra yatar.

O altmış beş yıllık ömründe bir gün bir ah demedi, of demedi…

Açlığa, yoksulluğa, garipliğe asla isyan etmedi.

Mas mavi gözleri ile bizlere ümit saçtı, bu yaşa getirdi.

Yani kadın gibi yaşadı, inşallah kadın gibi de ömrünü tamlayacak ve bizim kalan ömrümüzde hep vefa gözyaşı olacak.

“Kadın gibi yaşamak” dedim de aklıma çocuğunun rızkı için her sabah temizliğe gidip alın teri dökenler geldi…

Fabrikada tütün saranlar geldi…

Ekmek derdi için çalışma hayatına girip, erkek kılığındaki soysuzlardan tacize uğrayanlar geldi.

İçkili içkili eve gelen kocasına zamanı da sofra hazırlayamadığı için bir ton dayak yiyen gariban geldi.

Gücü olmadığı için, erkekliğini üzeriden deneyen soysuzların adamlık satmaları geldi…

Ya huu!...

Aklıma milli mücadele kahramanımız NENE HATUN geldi, Kara Fatma geldi.

Dilşat hatun, Sara Anne, Tomris geldi…

Peygamberimizi emziren Halime annemiz geldi.

Hz. Ali`nin yoldaşı Fatma annemiz geldi.

Cennetin ayakları altına serdiği o mukaddes varlık geldi.

Tüm bunlar ahlak ve vicdan sahiplerinin gönül telleri iken.

Bir de aklıma bir cahilin ““Öleceksek de adam gibi öleceğiz, kadın gibi yaşamayacağız. Bizi kadın gibi yaşatmaya da kimsenin gücü yetmez”  dediği cümleler geldi.

Evet, haklı kimsenin kimseyi kadın gibi yaşatma hakkı da gücüde yoktur.

Zira bu güç yalnızca yaradılış kaidesinde saklıdır.

Ve bu cümleyi kuran zihniyetinde bir annesi olduğu aklıma geldi.

Bire cahil sen`kadın` derken aklına ne geldi de seni doğuran, büyüten o mübarek anneni hiçe sayarak bu cümleleri kurdun.

Sana hiç mi demediler, “adamlık cinsiyet değil, zihniyet meselesidir

Zihniyeti olan adam;  Şov yapmaz, insanları gaza getirip suç işletmez, mazluma kabadayılık yapmaz, kendi camiasına zarar vermez…

Ama o ne yapsın?!..

Küçükken kavga yaparken rakibine yenilememek için “kadın gibi ısırma”  diyerek, bir yanılgıya kızdığı zaman “kadın gibi kıvırtma” diyerek, birine hükmetmek için “etek giydiririm sana”  diyerek, “erkeksen tek gel” diyerek bir kültür erozyonundan geçti.

Her türlü hakareti karşı cinse reva buldu ama namusunu ona endeksledi, başına bir hal geldiğinde de “ANNEE” diye haykırdı.

Neyse!…

Söylenecek söz çokta, cahilin gündemine takılmanın ona prim yaptırdığını da unutmamak lazım.

Bu olaydan ortaya çıkacak an güzel hikmet, benim annemi yaşarken anmış olmamdır.

Buna vesile olup, bana bir kez daha insan olduğumu hatırlatan `şahsiyete` teşekkürlerimi sunarım.

Unutmamak lazım!

Para pazarda, ahlak mezarda karşılığını bulur… Vesselam




Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Selçuk DÜZGÜN Arşivi