Neden Sürekli Özür Diliyoruz? İşte Özür Dileme Davranışının Psikolojik Yüzü
Uzman Klinik Psikolog Cumali Aydın, sürekli özür dileme alışkanlığının psikolojik köklerini, toplumsal cinsiyet etkilerini ve bu davranışın sosyal ilişkilerdeki olumsuz sonuçlarını ele aldı.
Uzman Klinik Psikolog Cumali Aydın, gereksiz ve sık özür dileme alışkanlığının psikolojik temellerini, toplumsal cinsiyet dinamiklerini, bu davranışın olumsuz etkilerini ve değiştirme yollarını detaylı bir şekilde ele aldı. Aydın’a göre, bu davranış yalnızca bir nezaket göstergesi değil, aynı zamanda kişinin içsel kaygılarının ve onaylanma arzusunun bir yansıması.
PSİKOLOJİK KÖKENLER VE ÇOCUKLUK ETKİLERİ
Sürekli özür dileme, genellikle düşük özsaygı, sosyal kaygı bozukluğu, travma sonrası stres bozukluğu (TSSB) veya bağımlı kişilik özellikleri gibi psikolojik durumlarla bağlantılı.
Aydın, bu davranışın kökeninde çoğunlukla çocukluk dönemindeki aile dinamiklerinin yattığını belirtiyor.
Aşırı eleştirel veya otoriter ebeveyn tutumları, çocukta “Hata yaparsam sevgiyi kaybederim” inancını oluşturabilir. Ayrıca, duygusal veya fiziksel istismar gibi travmatik deneyimler, bireyin ilerleyen yıllarda özür dilemeyi bir savunma mekanizması olarak benimsemesine neden olabilir. Yetişkinlikte bu kişiler, karşısındakinin tepkisinden kaçınmak için otomatik olarak özür dileme eğilimi gösterebilir.
SOSYAL İLİŞKİLERDE OLUMSUZ ETKİLER
Sık özür dileme, başlangıçta kibar ve düşünceli bir tavır olarak algılansa da zamanla bireyin özgüvensiz veya pasif biri olarak görülmesine yol açabilir. Aydın, bu durumun özellikle romantik ilişkilerde ve arkadaşlıklarda sorun yaratabileceğini vurguluyor. Sürekli özür dileyen kişi, tartışmalarda haklı olsa bile geri adım atabilir, bu da ilişkilerde dengesiz bir güç dinamiğine neden olabilir. Ayrıca, bu alışkanlık kişinin kendisini sürekli sorgulamasına, aşırı kaygıya ve ruminasyona (tekrarlayan düşüncelere) yol açarak sosyal ilişkileri daha da karmaşık hale getirebilir.
TOPLUMSAL CİNSİYET VE ÖZÜR DİLEME
Araştırmalar, kadınların erkeklere kıyasla daha sık özür dileme eğiliminde olduğunu gösteriyor. Ancak Aydın, bu farkın biyolojik değil, toplumsal cinsiyet rolleriyle ilgili olduğunu ifade ediyor. Kız çocuklarına küçük yaşlardan itibaren “uyumlu” ve “kibar” olmaları öğretilirken, erkek çocukları daha çok bağımsızlık ve otoriteye yönlendiriliyor. Bu nedenle, kadınlar sosyal uyumu koruma kaygısıyla daha fazla özür dileyebiliyor. Aydın, bu durumun kadınların yanlış davranışları daha kolay fark etme eğiliminden de kaynaklanabileceğini ekliyor.
DAVRANIŞI DEĞİŞTİRMEK İÇİN PRATİK ÇÖZÜMLER
Bu alışkanlığı değiştirmek için öncelikle öz farkındalık geliştirmek gerektiğini belirten Aydın, bireylerin hangi durumlarda gereksiz özür dilediklerini gözlemlemelerini öneriyor. Bir “özür günlüğü” tutmak, bu davranışın farkına varmak için etkili bir yöntem olabilir. Ayrıca, özür yerine alternatif ifadeler kullanmak, örneğin “Kusura bakma” yerine “Zaman ayırdığın için teşekkür ederim” demek, otomatik özür alışkanlığını kırmada yardımcı olabilir.
Aydın, bilişsel davranışçı terapinin (BDT) düşünce kalıplarını değiştirme ve sağlıklı iletişim becerileri geliştirme açısından oldukça etkili olduğunu vurguluyor. Güvenli iletişim pratikleriyle, bireyler özür dilemeden de kendilerini net ve saygılı bir şekilde ifade etmeyi öğrenebilir.
DAHA SAĞLIKLI İLETİŞİM İÇİN ADIMLAR
Uzman Klinik Psikolog Cumali Aydın, sürekli özür dilemenin yalnızca bir alışkanlık değil, aynı zamanda daha derin psikolojik sorunların bir göstergesi olabileceğini belirtiyor. Öz farkındalık, alternatif iletişim yöntemleri ve profesyonel destekle bu davranış değiştirilebilir, böylece bireyler daha sağlıklı sosyal ilişkiler kurabilir.
Siyasetcafe.com
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.