Özgür UYANIK

Özgür UYANIK

Histeri ve manipülasyona düşmeden Ukrayna’yı anlamak

Histeri ve manipülasyona düşmeden Ukrayna’yı anlamak

Öncelikle Ukrayna meselesinde, dünyanın birçok gelişmiş ülkesine bakarak, Türkiye’deki atmosferin daha sağlıklı olduğunu söylemeliyim. En azında konunun tüm tarafları medyada yer buluyor ve etraflıca tartışılabiliyor.

Evet, yine o alışık olduğumuz kamplaşmalar; birbirini Rusçu, NATO’cu olarak suçlamalar, bazı kışkırtıcı tavırlar var. Ama genelde her iki ülkeyle de iyi ilişki sürdürmemiz gerektiği anlayışı hakim. 

Tabi ülkelerin kamuoyunu olumlu ya da olumsuz yönde etkileyen en önemli unsur iktidarlardır. Bu konuda hakkını teslim edelim, pratikte Erdoğan iyi bir denge politikası sürdürüyor. 

İkincisi, ortada somut bir eylem olduğunda, bu eylemin muhtemel nedenlerinden önce, hangi hukuki ve ahlaki zemine oturduğunu tespit etmemiz gerekir. 

Eğer bir ülke bir başka ülkeyi bölgelere ayırıp kendi gücü altında ona bağımsızlık tanıyorsa (2014 Kırım, 2022 Donetsk ve Lugansk) bunun adı ilhaktır.

Eğer bir yabancı ordu bir ülkeyi kuşatıp, tüm sınırlarından genel bir harekat başlatıp, o ülkenin başkentine yürüyorsa bu bir istila ve işgal harekatıdır.

Bazıları Ukrayna’nın Rus paletleri ve bombaları altında ezildiği gerçeğini kabul etmekte zorlanıyor. Zira onlara göre Rusya yeterince “emperyalist” değildir. Sanki bir ülkenin bir başka ülkeyi işgal veya askeri istilası sadece emperyalist olması durumunda gayrı meşrudur ya da bir ülke emperyalist değilse başka bir ülkeyi bölebilir ve ordusunu onun başkentine sürme hakkına sahip olabilirmiş gibi...

ABD dışında bir emperyalizm görmeyen bu anlayış sakattır. 

Oysa Putin Ukrayna istilasını hepimizin gözünün içine bakarak Büyük Rus emperyal gerekçeleriyle açıkladı; Lenin’e saydırıp Rus çarlığını savundu ve tam bir emperyalist dille Ukrayna ulusunu ve devletini yok saydı. 

Kuşkusuz Rusya, batı kapitalizmi ve onun yarım asırlık ortağı Çin’le karşılaştırılamayacak ölçüde zayıf bir güçtür. Fakat Putin ve Rusya’nın emperyal hedefleri de tarihsel bir gerçektir. Her daim bu büyük gücün sopasını ensesinde hisseden Ukrayna ya da Kazakistan’da sokaktaki insan için Rusya emperyalisttir. 

Sağcılık ya da solculuk adına, sırf NATO karşıtlığı sebebiyle, Rusya’nın bölge ülkeleri üzerindeki tarihsel ve güncel tehdidini görmezlikten gelenlerin ortak yönü ideolojilerini çoktan terk edip jeopolitiğe sığınmış olmalarıdır.

Onlar dünyayı, ülkelerin rejimlerinin niteliğine bakmaksızın, “emperyalist ve anti emperyalist” diye iki kampa bölmüştür. Ve bu “anti emperyalist” davada kurban edemeyecekleri halk yoktur. 

NATO karşıtlığı yapacağız ve Rus işgalini meşrulaştıracağız diye topyekun Ukrayna halkını hor görerek “Neonazi” ilan eden bir anlayıştır bu. 

“Jeopolitikçiler” milletlerle enternasyonalist dayanışmanın yerini sözde ABD emperyalizminin zararına, “uluslararası güç ilişkilerine” dayalı bir vizyonla değiştirir. 

Bu hayali vizyonun gerçekte NATO’yu güçlendirdiği ve batı bloğunu konsolide etmeye yaradığı aşikardır.

Sonuçları bellidir çünkü söz konusu jeopolitizm Soğuk Savaş’ındaki kamplara ayrılmış dünyadan kalmadır. 

1956'da Rus tankları Macaristan’a girdiğinde bunu kapitalizme alternatif bir sistem adına yapıyordu. Buna rağmen işgalci olmaktan öteye gidememiştir. 

Sovyet halkının korkunç bedeller ödeyerek yarattığı zenginliği yağmalayıp el koyarak oluşmuş Putin’in Rusyasındaki oligarşik iktidarın dünyaya sunacağı herhangi bir alternatif yoktur.

Lenin’e karşı ve Rus çarlığını diriltme arzusuyla tankları süren Putin’in, solun bir kısmı tarafından desteklenmesi, onların ideolojisizleşmesiyle açıklanabilir.

Onların iki kutuplu dünyaları modern sosyalizme değil sadece Esat, Putin gibi otokratları savunmaya hizmet eder. 

Türkiye’de solculuk adına savunulan, teorik olarak yüzeysel ve indirgemeci fikirleri Avrupa’da neosağcı hareketler bolca kullanıyor. Anti komünist çizgiden gelen bu hareketler Soğuk Savaşta her türlü prensipten yoksun biçimde Sovyetleri yıkmak için saldırıp ve dünyanın yarısının yok olacağı bir nükleer savaşı zorluyorlardı. Şimdi aynı şey “anti emperyalizm” adına Putin’i destekleyenlerce yapılıyor.

NATO ile kan davalı “Ergenekoncular” ya da sağcıların bir ideoloji arayışı zaten yok. Onlar haritayı evirip çevirip Putin’i haklı çıkarma derdindeler. Bu amaçla Ukrayna’nın topyekun işgal edilmesini meşrulaştırmak için Türkiye’nin Irak ve Suriye’deki operasyonlarını öne sürmekten de çekinmiyorlar. 

İlginçtir Kandil ve PKK’nın önemli ideologları da “Ergenekoncular”la aynı gerekçelerle Putin’i haklı gören açıklamalar yaptılar. 

Rus istilasını haklı gören bu koalisyon her yönüyle tutarsızdır.

Sonuç olarak Putin’in Çarlık ağzıyla konuşarak başlattığı bu savaş tüm komşularında Rusya’ya yönelik tehdit algısını güçlendirdi. Bu yüzden 1950’de Boğazlar meselesi sebebiyle Rusya’nın tehdidini hisseden Türkiye’nin yaptığı gibi NATO’ya sığınmaları kaçınılmaz. 

Öyle ya da böyle NATO yayılmacılığı Rusya’ya bir ülkeyi işgal etme hakkı tanımaz. Rusya önce kendisini çevreleyen ülkeler üzerindeki egemenlik iddiasından vazgeçmelidir.

NATO hariç kimsenin lehine sonuç doğurmayacağı ortada olan, Rusya’nın politik ve askeri hedefleri belirsiz Ukrayna istilasını destekleyenlere itidal tavsiye ediyorum.

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Özgür UYANIK Arşivi