Selçuk DÜZGÜN

Selçuk DÜZGÜN

Selam verdik 'rüşvet' dediler

Selam verdik 'rüşvet' dediler

Şikayetname!

       

`Fuzili` İnsan ve şair `Fuzûlî`


İnsan; canlılar bölümünün düşünen, konuşan varlığı,  İlahi olarakta RUH verilmiş canlı sınıfı olarak tanımlanır.


Ve onlara verilen bu yetenek başka canlılara verilmemiştir.

Tabi yeteneklerini nasıl kullandıklarına bağlı!


Ve bu İnsan kendisini bir diğerine karşı ilginç tanımlar...


Örneğin; bizim ülkemiz de aynı küme elamanı olmalarına rağmen  insanlar kendi aralarından bir birini tanımlarken;

 

İnanan-inanmayan

Solcu-sağcı

Laik-Antilaik

Alevi-Sunni

Namuslu-Namussuz  vb… kavramlarla tanımlarlar


Bu başka bir toplumda  Siyah-Beyaz, Asil-Köylü şeklinde sınıflandırılabilir…ve bu kavramlar sadece insan denen  canlı sınıfında vardır.


Öyle ya;Hayvan, bitki vb…dediğimiz  ve diğerleri kabul ettiğimiz  hiç bir canlıyı bu kavramlarla tarif edemezsiniz!…


Yani siz  hiç; namuslu koyun, namussuz kurt,  solcu ayı, sağcı eşek, inanan kuş, ataist kuş…zengi gül, beyaz gül… gibi kavramları kullandığımızı gördünüz mü?


Evet gördük derseniz, bu kavramları sadece KÜFÜR için kullanıyorsunuz ki, bir gün o canlılarında  vebalinden sorgulanacaksınız demektir….


Bizim oralarda insanlar tanırkan bir de  `FUZİLİ` kavramı kullanılır.

Yani `şu adam nasıl biri? Diye sorulunca diğeri  ` FUZULİ biridir`  derse anlayın ki GEREKSİZ biridir demek istiyor.


FUZİLİ kelimesi asıl anlamında bir şairin adıdır ki, o şair  bütün şairlerin üstadı da kabul edilir.  Sesteş benzetmesi olasa da`Fuzili insan` ile `şair Fuzûlî`  arasındaki farkı  harflerin üzerine konulan inceltmelerden ve cümle içerisinde kullanılmalarından ayırt edebilirsiniz.


Evet ben şair olarak Türk Divan`ın üstadlarından Mehmed bin Süleyman Fuzûlî`den bahsediyorum.

 

Ailesi göçebe hayatı bırakıp günümüzdeki Irak bölgesine yerleşmiş olan Oğuzların Bayat boylarındandır. Fuzûlî Azerbaycanın tarihi devletlerinden  Akkoyunlular zamanında şimdiki Irak'ta Kerbela veya Necef'de veya Kerkük iline bağlı Kale semtinde doğduğmuş ve ilmi ile şairliğini en üst düzeyde sergilemiş bir mütefekkirdir.


Hüseyin Nihal Atsız `Davetiye` adlı şiirinin bir bölümün de;

 

`Bizim yanık Fuzûlî'miz engin biz deniz!

 

Karşısında bir göl kalır sizin Dante'niz!` diyerek onun Türklük ve dünya felsefesinde ki yerini de tayin etmektedir.


Türkçe Divanı'nın önsözünde "İlimsiz şiir temelsiz duvar gibidir, temelsiz duvar da değersizdir" diyen Fuzuli`yi ne kadar anlatsak okadar eksik kalır ve ona doymayız.


Aşkın, yalnızlığın vahdet-I vucud`un şairi olan Fuzili`nin bir de RÜŞVET olayı ile ilgili bir hikayesi vardır ki, günümüz olaylarını `Fuzuli  insanlar`  anlamasa da Fuzûlî`yi kendine rehber edenler adına o olayı sizlere aktarmak isterim;

 

Şair  Fuzûlî  ünlü mektubu Şikayetname’si “Selam verdim, rüşvet değildir diye almadılar” şeklinde başlar

 

Fuzûlî   

“Ne yanar kimse bana ateş-i dilden özge

Ne açar kimse kapım bad-ı sabâdan gayrı” 

 

Beyitinde de anlattığı üzere  o kadar yalnız birisidir ki evinin kapısından içeri sadece sabah rüzgarı girmektedir.  Yalnızlık, yoksuzluk, kimsesizlikle geçen çileli bir ömrü vardır…


Zaman gelir cihan padişahı Kanuni Sultan Süleyman, şairin yaşadığı şehir olan Bağdat’ı alınca  padişaha onun kasideleri sunulur, şairin kimsesizliği, yoksulluğu anlatılır.

 

 O da Bağdat’taki Osmanlı Vakıflarının zorunlu harcamalarından arta kalan paradan günlüğü 9 akçeye gelen bir maaş bağlattır.

 

Fuzûlî   maaşını almaya gidince devrin rüşvetçi memurları, Fuzûlî’ye bu parayı ödemek için ondan rüşvet isterler.


Fuzûlî, Kerbela bölgesine geri döner ve  Hz. Hüseyin Türbesi’nin bekçiliğini yaparak geçinmeye çalışır.  Lakin, yine de cihan padişahının bu olaydan haberdar olmasını ister ve “Selam verdim rüşvet değildir diye almadılar” ibaresi ile başlayan o meşhur ŞİKAYETNAMESİ`ni yazar.

 

Şairin bu mektubu karşılık bulmaz ve o dünyaya ender gelmiş  şairlerden biri olan Fuzûlî salgın hastalık olan  koleradan ölür.

İşte ünlü Şikayetname’nin metni:

Selam verdim, rüşvet değildir diye almadılar. Hüküm gösterdim, faydasızdır diye iltifat etmediler. Eğerçi görünürde itaat eder gibi davrandılar ama bütün sorduklarıma hal diliyle karşılık verdiler.

Dedim: – Ey arkadaşlar, bu ne yanlış iştir, bu ne yüz asıklığıdır?
Dediler: – Bizim adetimiz böyledir.
Dedim: – Benim riayetimi gerekli görmüşler ve bana tekaüt beratı vermişler ki ondan her zaman pay alam ve padişaha gönül rahatlığı ile dua kılam.
Dediler: – Ey zavallı! Sana zulüm etmişler ve gidip gelme sermayesi vermişler ki, daima faydasız mücadele edesin ve uğursuz yüzler görüp sert sözler işitesin.
Dedim: – Beratımın gereği niçin yerine gelmez?
Dediler: – Zevaittir, husulü mümkün olmaz.
Dedim: – Böyle evkaf zevaidsiz olur mu?
Dediler: – Asitanenin masraflarından artarsa bizden kalır mı?
Dedim: – Vakıf malın dilediği gibi kullanmak vebaldir.
Dediler: – Akçamız ile satın almışız, bize helaldir.
Dedim: – Hesaba alsalar bu tuttuğunuz yolun fesadı bulunur.
Dediler: – Bu hesap, kıyamette sorulur.
Dedim: – Dünyada dahi hesap olur, haberin işitmişiz.
Dediler: – Ondan dahi korkumuz yoktur, katipleri razı etmişiz.

 

Gördüm ki sualime cevaptan başka nesne vermezler ve bu berat ile hacetim kılmağın reva görmezler, çaresiz mücadeleyi terk ettim ve mey’us ü mahrum guşe-i uzletime çekildim.

 

Aslında abu acı hikaye Osmanlı`ya bulaşan bir hastalığında habercisidir ki, bu hastalık sonunda  LALE DEVRİNİ getirmiş  ve kos koca imparatorluğun yıkılış sürecinde en büyük rolü oynamıştır.

 

Şimdi ülkemiz de yaşadığımız olayları şöyle bir değerlendirin, itibar sahiplerine bir bakın,  `yolsuzluklar karşısında dilsiz şeytan olmam ` diyenlere karşı başlatılan kaos kampanyalarına bir bakın ve karar verin siz `Fuzili ` bir insan olup slogancılık mı yapacaksınız, yoksa şairi  Fuzûlî gibi bir ahlakla ŞİKAYETNAME`nizi haykıracak mısınız?

 

Karar sizin ve bu karar sizin İNSAN denen canlılar sınıfındaki mertbenizin de göstergesidir.

 

Sözlerimi yine  Fuzûlî’nin şu beyiti ile bitireyim:
Dehr bir bâzârdır her kim metâın arz eder
Ehl-i dünya sîm ü zer ehl-i hüner fazl u kemal
 (Dünya bir Pazar yeridir ki insanlar ellerindeki malları sunarlar. Dünya ehli altını ve gümüşü pazarlar, hünerli insanlar ise erdemlerini, olgunluklarını sergilerler.)

 

Kalın sağlıcakla…

 

Selçuk Düzgün- Bakü

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Selçuk DÜZGÜN Arşivi