Sosyal Fobi Nedir? Sosyal Fobinin Belirtileri, Sosyal Fobiyle Başa Çıkma Yöntemleri
Çocuklukta başlayan sosyal fobi, ergenlikte akademik başarıyı olumsuz etkiliyor. Prof. Dr. Nevzat Tarhan, sosyal medyanın ve kültürel yapının sosyal kaygıyı tetiklediğini söylüyor.
Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü ve Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, sosyal fobinin genellikle çocukluk döneminde başladığını ve ergenlik çağında en yüksek seviyesine ulaştığını belirtti.
Tarhan, özellikle zeki çocukların ergenlik döneminde akademik başarılarının düşmesinin en yaygın nedenlerinden birinin sosyal kaygı bozukluğu olduğunu vurguladı.
SOSYAL FOBİ NEDİR? SOSYAL KAYGIDAN FARKI NE?
Sosyal fobi, kişinin sosyal ortamlarda yoğun kaygı yaşaması ve bu durumun günlük hayatını, meslek performansını olumsuz etkilemesi olarak tanımlanıyor.
Prof. Dr. Tarhan, sosyal kaygı ve sosyal fobinin farklı kavramlar olduğunu belirtiyor:
“Sosyal kaygı, kültürel olarak utangaçlığın desteklendiği toplumlarda yaygın. Ancak sosyal fobi, kişinin tüm potansiyelini kullanmasını engeller. Örneğin, bir öğrenci tahtaya kalktığında konuşamaz, elleri titrer ve bildiklerini bile ifade edemez.”
Sosyal fobisi olan bireyler, kalabalık ortamlarda kendilerini sürekli izleniyormuş gibi hisseder ve hata yapma korkusuyla kaçınma davranışı sergiler. Tarhan, bu kişilerin kendilerini değersiz algıladığını, bunun özgüven eksikliği, korkaklık ve depresyona yatkınlık gibi sorunlara yol açtığını ifade ediyor.
SOSYAL FOBİ HANGİ YAŞ GRUPLARINDA GÖRÜLÜYOR?
Araştırmalar, 16-29 yaş aralığındaki bireylerin %36’sında sosyal kaygı bozukluğu görüldüğünü ortaya koyuyor. Dünya genelinde ise nüfusun yaklaşık %8’i hayatlarının bir döneminde sosyal fobi yaşıyor. İlginç bir şekilde, gelişmiş toplumlarda sosyal kaygı daha yaygınken, gelişmekte olan toplumlarda bu oran daha düşük.
Tarhan, bunun nedenini küresel rekabetin sosyal beklentileri artırmasına bağlıyor:
“Atılgan ve risk alan bireyler başarıya ulaşırken, sosyal kaygısı olanlar kendilerini yetersiz hissediyor.”
KÜLTÜREL YAPI VE SOSYAL MEDYA SOSYAL FOBİYİ TETİKLİYOR
Prof. Dr. Tarhan, Türk toplumunun kültürel yapısının sosyal fobiyi desteklediğini söylüyor:
“‘Sus küçüğün, söz büyüğün’ gibi söylemler, utangaçlığı yüceltiyor ve sorgulamayı engelliyor. Bu, çocuklarda çekingen bir kişilik yapısına yol açabiliyor.”
Ayrıca, sosyal medyanın da bu sorunu körüklediğini belirtiyor:
“Sürekli ekran başında büyüyen çocuklar, pasif ve kaçıngan bireylere dönüşüyor. Hayatlarını seyretmekle yetiniyorlar. Sorgulayan, üreten bireyler yetiştirmek için ekran süresi sınırlandırılmalı ve çocuklara hata yapma hakkı tanınmalı.”
SOSYAL FOBİNİN BELİRTİLERİ NELER?
Sosyal fobisi olan bireyler, özellikle otorite figürleri karşısında veya kalabalık ortamlarda yoğun kaygı yaşar.
Tarhan, bu kişilerde görülen bazı belirtileri şöyle sıralıyor:
Kaçınma davranışı: Topluluk içine girmekten çekinme, sessizce bir köşede durma.
Fiziksel belirtiler: El-ayak titremesi, nefes darlığı, terleme, yüz kızarması.
Düşük özgüven: Kendini değersiz hissetme, hata yapma korkusu.
Mükemmeliyetçilik: Her şeyin kusursuz olması gerektiği düşüncesiyle harekete geçememe.
Tarhan, bu bireylerin evde kendilerini güvende hissettiklerinde daha rahat olduklarını, ancak dış dünyada çekingen ve kaygılı bir tavır sergilediklerini ekliyor.
SOSYAL FOBİYLE BAŞA ÇIKMA YÖNTEMLERİ
Sosyal fobi tedavisinde modern yöntemler etkili sonuçlar veriyor.
Prof. Dr. Tarhan, şu yöntemlere dikkat çekiyor:
Bilişsel Terapi: Hatalı düşüncelerin ve otomatik inanışların analiz edilerek düzeltilmesi.
Sanal Gerçeklik (VR) Terapisi: VR gözlüklerle kişiyi kaygı yaratan ortamlara maruz bırakma, örneğin kalabalık önünde konuşma pratiği.
Nörofeedback: Beyin dalgalarının izlenmesi ve kaygı seviyesinin kontrol altına alınması.
MARUZ KALMA TERAPİSİ: KİŞİNİN KORKULARIYLA YÜZLEŞEREK DUYARSIZLAŞMASI
Tarhan, sosyal kaygısı olan bireylerin “Bu benim kaderim” diyerek durumu kabullenmek yerine hesaplanabilir riskler alması gerektiğini vurguluyor.
SOSYAL MEDYA VE EBEVEYN TUTUMLARININ ROLÜ
Sosyal medyanın sosyal fobiyi desteklediğini ifade eden Tarhan, “Sürekli ekran başında olan çocuklar, pasif ve kaçıngan bireylere dönüşüyor. Ellerinden tablet düşmeyen çocuklar, sosyal becerilerini geliştiremiyor ve tembelleşiyor. Sorgulayan, üreten bireyler yetiştirmek için ekran süresi sınırlandırılmalı” diyor.
Ebeveynlere ise çocuklarına hata yapma hakkı tanımalarını öneriyor:
“Hata yaptıklarında sadece hatalarına odaklanmak yerine, ‘Bunu düzeltebilirsin’ diyerek destek olunmalı.”
SOSYAL FOBİYLE YAŞAYANLAR GÜNLÜK HAYATLARINI SÜRDÜREBİLİR
Prof. Dr. Tarhan, sosyal fobi psikoz seviyesine ulaşmadığında, bireylerin günlük işlerini sürdürebildiğini belirtiyor:
“Bu kişiler genellikle çalışkan, sevilir ve fedakârdır. Ancak kariyerlerinde yükseldiklerinde, daha fazla iletişim gerektiren durumlarla karşılaşınca sosyal fobi belirginleşebilir.”
Örneğin, terfi alan bir kişi, toplantı yönetme veya ekip liderliği gibi sorumluluklar karşısında panik yaşayabilir ve bu noktada profesyonel destek arayabilir.
Tarhan, gençlere “En büyük zafer, insanın kendisine karşı kazandığı zaferdir” mesajını veriyor. İçsel korkulara, tembelliğe ve geçici heveslere karşı mücadele etmenin önemini vurguluyor. Ebeveynlerin çocuklarını destekleyici bir tutumla yetiştirmesi gerektiğini belirten Tarhan, “Çocuklara hata yapma hakkı tanınmalı. Bu, onların sosyal kaygıyı aşmasına yardımcı olur” diyor.
Sosyal fobiyle mücadele etmek ve sağlıklı bir yaşam sürmek için uzman desteği almak büyük önem taşıyor. Çocuklarınızı sorgulayan, üreten bireyler olarak yetiştirmek için ekran süresini sınırlandırın ve hata yapma özgürlüğü tanıyın!
Siyasetcafe.com
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.