Celal Eren ÇELİK

Celal Eren ÇELİK

Cihat Yaycı vak'ası ve "hedefteki paşalar"

Cihat Yaycı vak'ası ve "hedefteki paşalar"

Bundan 2 gün önce 16 Mayıs 2020 tarihinde Youtube kanalımızda Celal Eren Çelik ile 30 DAKİKA programına konuk olarak aldığımız Genelkurmay Eski İstihbarat Daire Başkanı Em.Korgeneral İsmail Hakkı Pekin’e “Cihat Yaycı’nın pasif göreve atanması aslında 2019 YAŞ Kararları ile birlikte değerlendirilebilir mi, yani Yaycı 2019 YAŞ Kararlarında “tasfiye” edilen komutanların son halkası mıdır?” diye sormuştuk.

Bugün güne Tümamiral Cihat Yaycı’nın istifa haberi ile uyandık.

Cumhuriyet Gazetesi’nden Mehmet Ali Güller de Cumhuriyet Gazetesinde tıpkı bizim 16 Mayıs’ta İsmail Hakkı Pekin’e sorarken yaptığımız gibi 2019 YAŞ Kararlarına dikkat çektiği “AKAR’IN ÜÇ TASFİYESİ” başlıklı harika bir yazı kaleme aldı…

***

Lakin bugün yaşanan gelişmeleri sadece 2019 YAŞ kararlarının son halkası olarak görmek de konuyu eksik analiz etmek olacaktır.

TSK içerisinde 28 Şubat süreci ile başlayıp, 2000’li yılların TSK komuta kademesinin belirlendiği dönemde zirveye çıkan bir “Güç ve Klikler” savaşı yaşanmaktadır.Bu güç mücadelesinin yansımaları ise kendisine siyasette yer bulmaktadır.

Ordu içerisinde 1990’ların ikinci yarısı itibariyle etkin olan ve “Aşırı dinci akımların devletin geleceği açısından beka sorunu olduğu” ve bunun bir “Yakın tehdit” olarak algılanarak gereğinin yapılmasını savunan bir ekip bulunmaktaydı.

Bu ekibin 28 Şubat Kararlarının alınıp, Sincan’da tankları yürüten komuta kademesi olduğunu söylememize gerek yok sanırım.

Aynı yıllarda TSK’nın üst düzey komuta kademesi “Siyasal İslam tehlikesine de” dikkat çekerken ABD ise Türkiye’de “Siyasal İslam’ın iktidarını” kendi elleri ile hazırlıyor, CIA üst düzey görevlileri Morton Abramowitz ve Graham Fuller bu konu ile ilgili özel olarak çalışıyorlardı.

Ne enteresandır ki Abramowitz Erdoğan ile görüşüyor,Fuller “Türkiye’de yenilikçi siyasal islamcılar iktidara gelecek” diye AKP’nin iktidara geldiği 2002’den yıllar önce bir kahin gibi analizler yapıyordu…

Şimdi 28 Şubat kararlarının alındığı o meşhur MGK toplantısı esnasındaki TSK komuta kademesini şöyle bir yazalım:

Genel Kurmay Başkanı:Org.İsmail Hakkı Karadayı

Kara Kuvvetleri Komutanı:Org.Hikmet Köksal

Deniz Kuvvetleri Komutranı:Oramiral Güven Erkaya

Hava Kuvvetleri Komutanı:Orgeneral Ahmet Çörekçi

Jandarma Genel Komutanı:Orgeneral Teoman Koman

Genelkurmay 2. Başkanı:Orgeneral Çevik Bir

Genelkurmay Genel Sekreteri: Tümgeneral Erol Özkasnak

MGK Genel Sekreteri:Orgeneral İlhan Kılıç

Bu isimleri neden “not ettiğimizi” yazımızın sonunda çok daha net anlayacaksınız.

***

TSK içerisinde asıl kırılma yaratan konu ise orduyu 2000’li yıllara taşıyacak komuta kademesinin belirlendiği 1998 yılındaki YAŞ kararları sonrası yaşandı.

Bu YAŞ kararları ile birlikte Türkiye’nin bağımsız dış politikalar izlemesi gerektiğini savunan,AB’nin Türkiye’ye yarardan çok zarar verdiğini düşünen ve belki de en önemlisi Türk ordusunun sadece ABD’den değil Rusya ve İran’da silah alımı yaparak silah çeşitliliğini arttırması gerektiğini savunarak ABD bağımlılığına son verilmesini savununan bir “Ekip” komuta kademesine geldi.

1998 YAŞ kararları sonrasında Genelkurmay Başkanlığı'na Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Hüseyin Kıvrıkoğlu, Kara Kuvvetleri Komutanlığı'na 1. Ordu Komutanı Orgeneral Atilla Ateş, Jandarma Genel Komutanlığı'na 2. Ordu Komutanı Orgeneral Rasim Betir, 1. Ordu Komutanlığı'na Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral Çevik Bir, Genelkurmay İkinci Başkanlığı'na NATO Güneydoğu Avrupa Müttefik Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Hilmi Özkök atandı.


30 Ağustos 1998'den geçerli olmak üzere orgeneralliğe terfi eden 3. Kolordu Komutanı Edip Başer NATO Güneydoğu Avrupa Müttefik Kara Kuvvetleri Komutanlığı'na, 6. Kolordu Komutanı Aytaç Yalman 2. Ordu Komutanlığı'na getirildi.

Yeni Genelkurmay Başkanı Hüseyin Kıvrıkoğlu ABD politikalarına karşı çıkmaktaydı,ABD’yi ziyaret etmeyen tek Genelkurmay Başkanı olarak tarihe geçecekti.

Üzerine bir adım daha atacak, ABD’yi ziyaret etmezken 14-16 Ocak 2002 tarihinde Türkiye’ye gelen Rusya Genelkurmay Başkanı Anatoli Kvaşnin ile bir askeri anlaşma imzalayacaktı.

Ve en nihayetinde 7 Mart 2002’de dönemin Genelkurmay Başkanı Kıvrıkoğlu,Harp Akademileri Komutanlığı’nin düzenlediği “TÜRKİYE’NİN ETRAFINDA BARIŞ KUŞAĞI NASIL OLUŞTURULUR?” konulu sempozyumda söz alarak

Türkiye'nin yeni arayışlar içinde olması bir ihtiyaç. Bunun da en doğru yöntemi zannediyorum, Rusya ile birlikte, ABD'yi göz ardı etmeksizin mümkünse İran'ı da içerecek şekilde arayış içinde olunması. Türkiye, AB'den hiç yardım görmemiştir. AB, Türkiye'yi ilgilendiren sorunlara menfi bakıyor.”

ifadelerini kullanmıştı.

 

 

İşte bu ifadeler ile bardak taşmıştı ve zaten pek çok kapalı toplantıda Genelkurmay Başkanı Kıvrıkoğlu ve kendisi ile aynı düşünceyi paylaşan TSK içerisindeki ekipten “Rahatsızlığını” dile getiren ABD artık alenen bu ekibni “HEDEF TAHTASINA” oturtmuştu.

ABD bu kadro içerisinde kendisine daha yakın konumlanmış olan iki ismi ise adeta “Korumaya” almıştı:Orgeneral Çevik Bir ve Org.Hilmi Özkök…

Özellikle ABD yanlısı görüşleri,NATO’cu kimliği ile Hilmi Özkök ABD kanadı için “Yükselen değerdi” Zira kendilerine yakın diğer isim Org.Çevik Bir 28 Şubat sürecinde yıpranmıştı.

Oysa ABD için Hilmi Özkök Korgeneral rütbesi ile NATO Türk Askeri Temsil Heyet Başkanlığı ve 7. Kolordu Komutanlığı, Orgeneral rütbesi ile NATO Güneydoğu Avrupa Müttefik Kara Kuvvetleri Komutanlığı yapmış tam bir NATO’cu subay olarak bu bağlamda ön plana çıkıyordu.

Ve ABD’nin “üzerinde çalıştığı Siyasal İslam projesinin” temsilcisi olarak AKP’nin Kasım ayında iktidara gelmesinden 3 ay önce o Hilmi Özkök yeni Genelkurmay Başkanı oldu.

***

AKP 2002-2007 arasında ilk iktidar döneminde liberallerin desteğini alan,AB ile ilişkileri geliştiren bir parti görünümüz çizerken TSK ile de ters düşmemeye gayret gösterdi.

Ancak AKP’nin TSK ile 2002-2007 arasında gerçekleştirdiği “DENGE DANSINDA” dikkati bir ayrıntı çekmekteydi.

2004 yılında gerçekleştirilen MGK’da “Türkiye’de Nurculuk ve Fethullah Gülen” konusu gündeme gelmiş ve bir eylem planı hazırlanması yönünde alınan tavsiye kararını dönemin Başbakanı Erdoğan ve dönemin Cumhurbaşkanı Gül de imzalamıştı.

İşte o plan 17/25 Aralık süreci ile başlayıp 15 Temmuz ile zirve yapan FETÖ ile mücadele sürecine kadar AKP iktidarı tarafından adeta görmezden gelinecek ve tabiri yerindeyse “Sümenaltı” edilecekti.

***

Bu arada AKP’nin “Alnı secdeye değiyor” diye devletin tüm kritik kadrolarını teslim ettiği son yüzyılın en büyük istihbarat yapılanmalarından birisi olan ve bizatihi CIA koridorlarında kurgulanan FETÖ yapılanması “YEŞİL GLADİO”ya evrilerek 2007 tarihine gelindiğinde “Operasyon” için düğmeye basmıştı…

Ve 21 Temmuz 2007’de “Düğmeye basılarak” Ergenekon kumpası süreci başladı…Ergenekon Kumpası başladığında Genelkurmay Başkanlığı koltuğunda Hilmi Özkök'ten hemen sonra göreve gelip Dolmabahçe sırları ile mezara gidecek olan Yaşar Büyükanıt oturmaktaydı.Ergenekon Kumpasını Balyoz kumpası,28 Şubat Davaları izledi.

Ergenekon kumpasına en büyük temel yapılan ifadelerden birisi şimdi yurtdışına kaçıp hahamlık yapan Tuncay Güney’in 2001 yılında eski Organize Suçlar Şube Müdürü Adil Serdar Saçan’a verdiği ifade oluşturdu.

İşte Tuncay Güney o ifadesinde “İsim isim “ Ergenekon Yapılanmasını (!) deşifre ederken bakın TSK kanadından hangi isimleri veriyordu:

 

Eski Genelkurmay Başkanı emekli Ogeneral İsmail Hakkı Karadayı
Eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral Necip Torumtay
Eski Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Teoman Koman
Eski Jandarma Genel Komutanı emekli Orgeneral Rasim Betir
Eski Deniz Kuvvetleri Komutanı emekli Oramiral Güven Erkaya
Emekli Tümgeneral Nejat Müldür
Emekli Tümgeneral Osman Özbek
Emekli Tuğgeneral Engin Hoş

Emekli Tuğgeneral Veli Küçük...

 

Yani az önce ifade ettiğimiz TSK içerisinde bağımsız politikaları savunan,ABD’ye bağımlılıktan kurtulunması gerektiğini vurgulayan “Ekip” tasfiye ediliyordu.

 

Tabii ta 28 Şubat döneminde yani 1995-96’da “Radikal dinci yapılanmaların,tarikat ve cemaatlerin Türkiye’nin bekası açısından tehdit olduğunu” kayıtlara geçiren komutanlar da ABD ‘nin FETÖ eli ile TSK’ya çektiği operasyonlarda “unutulmayacaklardı”…

İsterseniz “DALGA DALGA” yayılan bu kumpas davalarının vurduğu TSK içerisindeki isimlere şöyle bir bakalım:

Org.İsmail Hakkı Karadayı-Gözaltına alındı

Org.Hikmet Köksal- 29 Mayıs 2012’de tutuklandı.

Org.Ahmet Çörekçi-29 Mayıs 2012’de tutuklandı.

Org.Teoman Koman:29 Mayıs 2012’de tutuklandı

Tümgeneral Erol Özkasnak:16 Nisan 2012’de tutuklandı

Org.İlhan Kılıç (28 Şubat sürecinin MGK Sekreteri): 29 Mayıs 2012’de tutuklandı

Böylece 28 Şubat’ta “Siyasal İslam’ın önünü kesmeye kalkan” kadro da tasfiye edildi.

***

TSK içerisindeki Milli duruşa sahip tüm paşalar Ergenekon-Balyoz sürecinde tasfiye edilirken,CHP’li Özgür Özel’in harika tespiti ile FETÖ’cü generaller “OTOBANDA GİDER GİBİ” önlerindeki engeller tasfiye edilerek TSK’nın komuta kademesine getirildi.

15 Temmuz Darbe kalkışmasının başarıya ulaşamamasındaki en önemli sebep halkın karşı koymasından da kritik olarak ordu içerisindeki milli-Kemalist unsurların darbeye katılmayarak karşı çıkması oldu…

***

Ve ABD, TSK içerisindeki “Milli Kanatı” tamamen tasfiye edene kadar durmamaya niyetli görünüyor.

2019 yılındaki YAŞ’ta alınan kararlar ile İsmail Metin Temel,Mustafa Barut,Zekai Aksakallı gibi komutanlar tasfiye edilirken Tümamiral Cihat Yaycı işte bu “Tasfiye Hareketinin” son halkası olmuştur.

 

***

TSK içerisindeki bu güç savaşı ve milli kadrolara karşı girişilen tasfiye hareketini anlattığımız gibi 1999’ların ortasında bu yana ele alarak inceleyin,üzerine Youtube kanalımız KANAL SİZ’de Celal Eren Çelik ile 30 DAKİKA programında İsmail Hakkı Pekin-Ki kendisi de Ergenekon sürecinde Siliviri’de hapsedilen komutanlardan birisidir- tarafında özellikle RAND Corporation raporuna ve buradaki Hulusi Akar ile ilgili bölüme dikkat çekerek “Akar ABD’nin işine geliyor” sözlerini koyun.

Bunun üzerine Hulusi Akar’ın eğitimini ABD Silahlı Kuvvetler Kurmay Koleji’nde tamamladığını,tıpkı Hilmi Özkök gibi İtalya'daki Müttefik Kuvvetler Güney Bölge Komutanlığı Karargahı Plan ve Prensipler Başkanlığı görevini yaptığını yani NATO’nun en kritik karargahında görev aldığını da ekleyin.

İşte Cihat Yaycı vak’asını o zaman çok daha sağlıklı bir şekilde analiz etme şansı olacaktır.

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Celal Eren ÇELİK Arşivi